Afganlı mülteci kadın Mahsum Yagubi'in sosyal güvencesi olmadığı gerekçesiyle hastanelerden geri gönderilmesi ile yazımdan sonra 'mülteci' konusuna değinmek istedim.
İnternete girdim; mültecilerle ile ilgili bilgileri okudum.
Nedir mülteci?
Mülteci olmak nedir?
Mülteci veya sığınmacı; dini, milliyeti, belirli bir toplumsal gruba üyeliği veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm gören veya göreceği korkusu ve endişesi taşıyan, bu sebeple ülkesinden ayrılan/ayrılmak zorunda bırakılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen, iltica ettiği ülke tarafından endişeleri haklı bulunan kişi.
Sığınma talebi geri çevrilen kimseler sığınmacı olarak nitelenemeyeceğinden, sığınmacı sıfatını kullanabilmek için kişi endişelerinde, korkularında haklı bulunmalıdır.
BM'nin tanımı ile, "ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan ve bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönmeyen veya dönmek istemeyen kişi"dir.
Mültecilik, hukuki bir statüdür.
İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, sığınma hakkını şöyle tanımlar: "Herkesin zulüm karşısında başka ülkelere sığınmacı ve bu ülkelerce sığınmacı işlemi görme hakkı vardır" (madde 14/1).
Mülteci olmak, yaşam için ölümü göze alabilmek demektir
bir umudun peşinden yola koyulan, özgürlükleri uğruna ölümü göze alan ve ulaştıkları limanda köle olarak bile aldıkları nefesle yüzleri gülen cesur yürekli insanlardır mülteciler
dünyanın savaş olmayan, açlık, hastalık olmayan bir yerine gidip nefes alabilmek, yaşayabilmektir
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin internet sayfasına girdiğimizde mültecilerin hakları şöyle vurgulanıyor.
"Her mülteci güvenli sığınma hakkına sahiptir. Fakat uluslararası koruma fiziksel güvenlikten fazlasını içerir. Mültecilere en azindan ülkede yasal olarak ikamet eden diğer yabancılara sağlananlarla eşit haklar ve yardım, her bireyin sahip olması gereken temel ihtiyaçlar dahil olmak üzere, verilmelidir. Böylece, mülteciler düşünce ve dolaşım özgürlüğü, işkenceye ve onur kırıcı muameleye tabi olmama gibi temel medeni haklardan yararlanırlar. 
Benzer biçimde, sosyal ve ekonomik haklar diğer bireylere olduğu gibi mültecilere de tanınır. Her mülteci sağlık hizmetlerinden yararlanabilmelidir. Her yetişkin mülteci çalışma hakkına sahip olmalıdır. Hiçbir mülteci çocuk okula gitmekten alıkonulmamalıdır. 
Mülteciler belirli yükümlülüklere de sahiptir : özellikle, sığındıkları ülkenin yasalarına uymalıdırlar." 
Yıllardır mültecilerle ilgili haberleri okuyoruz.
Televizyonlarda izliyoruz.
ülkelerinden kaçarak başka bir ülkeye gitmeye çalışıyorlar.
Bu umut yolunda ölüyorlar.
Teknelere binerken ya da at sırtında sınırları geçerken kaçakçıların kendileri için “biçtikleri rol”ünü oynamak zorunda kalıyorlar. Bazen bir  “organ mafyasının” ya da “fuhuş mafyasının” eline düşebiliyorlar. Yeterli paraları yok ise, kaçakçıların talep ettikleri “bedeli” ödüyorlar. 
Bu yolculuğun sonu, aslında başından belli oluyor. “Kaçınılmaz son” onları zaten hiç yalnız bırakmıyor.
Bu dünyada bu olayları yaşayan, kendi ülkemizde de insanlar var. Sorun uzaklık, yakınlık, din, dil, ırk değil ki.. Sorun sadece “insanlık” , “insan olma hakkı”...