Uyuşturucuyla mücadele, deprem, trafik ve sığınmacı gibi sorunlara çözüm getirecek projeleri olduğunu söyleyen Beki, Eskişehir’in uzun vadedeki önemli sorunlarından biri olan sığınmacı sorununa dair yerel yönetime aday olan insanların hiçbirinin herhangi bir düşüncesi olmadığını dile getirdi.
Seçim çalışmaları nasıl gidiyor, atmosferle başlayalım istiyorum, neler yapıyorsunuz?
Genel başkanımız Ümit Özdağ’ın ziyaretiyle, hem gençlerle buluşmasını sağladık hem de aday adaylarımızın netleştirilmesini sağladık. Toplantıyla birlikte aday adaylarımız açıklandı. O günden bugüne de Türkiye ve Eskişehir’in yerelindeki heyecanı biraz daha hayatta tutabilecek bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Ama herkes şu an heyecanlı bir şekilde Ocak sonrasına kilitlenmiş durumda.
Biz de orayı bekliyoruz. Aslında çok da geriden geliyor gibi değil mi? Aday açıklanmaları vs. Zaman kısıtlı. Sizde 3 kişinin adaylığı açıklandı değil mi?
Evet 2 merkez ilçe, bir büyükşehir belediyesi. Odunpazarı, tepebaşı ve ben açıklandım.
O günden sonra sizin siyasi hayatınız Zafer Partisi’yle mi başladı? Daha öncesinde de var mıydı siyasete ilginiz?
Ben Atatürkçü bir genç olarak her zaman için bütün platformlarda kendimle ve düşüncelerimle ilgili paylaşımda bulunuyorum. Her Türk genci gibi bir siyasi düşüncem var. Atatürkçü ve milliyetçi bir insanım. Ama onun dışında çok aktif olduğum bir çalışma dönemim olmadı.
Sonra peki neydi sizi Zafer Partisi’yle buluşturan? Hem de büyükşehir belediye başkan adaylığıyla ilgili karar vermenizi sağlayan?
Biraz sürpriz konu benim için. Eskişehir için de öyle oldu. Çünkü Eskişehir 29 Ekim törenlerinin olduğu, resepsiyonların olduğu döneme kadar büyükşehir belediye başkanlığı için hep sınırlı isimler içerisinde konuşuyorlardı. Bizim ismimiz de doğal olarak hiç yoktu. Bana da Zafer Partisi’nin 29 Ekim resepsiyonu için Eskişehir’de olduğum bir dönemde böyle bir teklifle gelindi. Bu da beni çok onore etti. Çünkü günümüz Türkiye’sinde Atatürkçü ve milliyetçi çizgide siyaset planlayan ve siyaset uygulayan ve bunda da çok net olan başka siyasi parti yok.
Peki kimler geldi teklife?
Zafer Partisi’nin teşkilatı bir yemek düzenledi. O yemek sırasında bu teklifi sundular. Çok onore oldum gerçekten. Benim için çok büyük mutluluk kaynağı. Herkes kadar bu şehri seven, herkes kadar bu şehri sahiplenen bir Eskişehir vatandaşı olarak böyle bir teklifle gelinmesi beni çok mutlu etti. Vicdan anlayışı da aynı zamanda. Ve ondan sonraki süre içerisindeki gelişmelerle de yapmamız gereken şeylerin olduğunu, hangi yolda gitmemiz gerektiğini çok net bir şekilde hissettirdi.
Aslında dışarıdan bakıldığında siyasete hızlı bir giriş yapmış oluyorsunuz. Çünkü il yönetimine girmiyorsunuz, o süreç içerisinde değilsiniz; direkt büyükşehir belediye başkanı olarak aday oluyorsunuz. Siz iş dünyasından tanınmış bir isimsiniz. Ekonomi alanında konuşmalarınızı, açıklamalarınızı biliyoruz. Peki siyasette ne söylemek için var olacaksınız?
Siyasetle ilgili hepimizin söyleyecek sözü var. Bugün baktığımız zaman hem Eskişehir hem Türkiye siyasetiyle alakalı herkesin söyleyecek sözü var. Burada bence sorun, dinleyen insanların az olması. Sizin mikrofon uzattığınız herkesin şehir için yapılması gerekenlerle ilgili bir fikri var ve gerçekten de farkındaysanız sokak röportajlarını dinlerken bazen “Ne kadar doğru söylüyor adam.” diyoruz. Vatandaş ama şehrin dokusunu gerçekten iyi görmüş ve “bu ihtiyacımızı çözmeleri lazım” diyor. Hatta belki birçok siyasi bu sokak röportajlarından faydalanıyor. Biz de sokaktan gelen insanlarız aslında. Çok şaşırılacak bir şey değil. Bu şehirde yaşayan herkes, bu şehrin neye ihtiyacı olduğunu herhâlde 5 maddede sayabilir.
Hadi sayalım. Bu şehrin nelere ihtiyacı var?
Bu şehrin birçok şeye ihtiyacı var ama bundan daha önemlisi genel başkanımızın her yerde söylediği çok önemli bir şey var. Bu şehrin uzun vadede ki sorunlarına temel bir malzeme işgal edecek olan sığınmacılarla ilgili hiç kimsenin bir fikri yok. Yani halkın, vatandaşın var sığınmacılarla ilgili fikri ama yerel yönetime aday olan insanların hiçbirinin sığınmacılarla ilgili hiçbir düşüncesi yok.
O konuda verilerde tam olarak bizi aydınlatmıyor aslında. Resmi verilerle biz Eskişehir’de kaç tane sığınmacı yaşadığını biliyor muyuz?
Devletin resmi rakamlarına bakarsak, hiç üremeyen hiç çoğalmayan bir sığınmacı kadrosu var. 2016’dan beri sayıları aynı neredeyse. Ama sizler sokakta iş yapan insanlarsınız ya da eczanede sıraya girdiğinizde gördüğünüz insanlar hiç bu sayılara uygun görünmüyor. Bugün Sütlüce Mahallesindeki okulları dolaştık ve sınıfların büyük bir çoğunluğu sığınmacı çocuklarla doluydu. Sizlerin çocukları da o sınıflarda o çocuklarla okumak zorunda. Milli eğitimin aldığı karar neticesinde ikametgahınız neredeyse, çocuğunuzu oradaki okula vermek zorundasınız.
Eskişehir’e bakınca diğer şehirlerle kıyasladığımızda sığınmacı konusunda biraz daha az sorunlu bir yer gibi görünüyor ama bizim gördüğümüz durum doğru mu acaba? Yoksa ciddi bir sorun var mı?
Aslında konunun ciddiyeti sizin nereden baktığınızla ilgili. Eğer konuyu siz ucuz işgücü olarak görüyorsanız, bunu bir sorun olarak görmüyorsunuzdur. İşveren olarak bunu bir memnuniyet haline bile getiriyor olabilirsiniz. Ama siz kendi gençlerinizin iş olanaklarının zorlaşmasının sebeplerinden birini sığınmacılar olarak görürseniz, burada rakamların hiçbir anlamı kalmıyor. Sizin çocuklarınız üniversitelerde sığınmacıların elde ettiği haklardan daha uzak haklarla üniversite sınavına giriyorsa, eczanede ilaç alırken sığınmacılar hiç ücret ödemiyorlar ve siz ödüyorsanız ve bunun için vergi de veriyorsanız bu büyük bir sorundur.
Yerel yönetimler, sığınmacı konusunda neler yapabilir? Nasıl çözümler sunabilir?
Aslında çok zor değil. Çünkü bu ülkenin temel gelir kaynaklarından biri vergidir. Sizin vergi aldığınız işletmelerin ruhsatları da şehirlerde belediyelerdir. Eğer siz bir işletmeye rakibiniz sığınmacı olan bir kişiye ruhsat vermezseniz o insanların sizin şehrinizde tutulma oranları azalır. Mesela sığınmacılarla ilgili hep ne konuşulur, sığınmacılar çalışıyorlar; bizim insanlarımız iş sevmiyorlar, beğenmiyorlar diye söylerler. “Ben bulaşıkçı bulamıyorum, ben inşaat işçisi bulamıyorum.” diyor birçok konuştuğumuz işveren, ama bu durum bir anda oldu. 2017 yılı öncesi herkes çalışıyordu. Ama 2018 sonrası bir baktık artık insanlarımız inşaatta çalışmayacak haldeler.
Siz bunun doğru olmadığını mı düşünüyorsunuz? Ucuz işgücü olduğu için istemediklerini mi ifade ediyorsunuz?
Evet tabi. Bu istihdam süreci, sığınmacılar ülkemize gelmeye başladığında ortaya çıktı. Şöyle bir örnek vereyim. Kırsal ’da hep derler; çoban bulamıyoruz diye. Birkaç sene öncesine kadar çobanlar için mültecilerden ve Afganlardan faydalanılıyordu. Ama gerçekten uygun rakamlarda çalışıyorlardı ihtiyaçları olduğu için. Bu haftanın başında ilçeleri ziyaret ederken öğrendiklerimizden biri, artık Afganlar, bizim onlara verdiğimiz fiyatlarda değil, kendi istedikleri fiyatlarda çalışıyorlar. Çünkü artık onların karşısında rakip bir çoban, hayvanlarla ya da tarımla ilgilenen işçi grubu bulunduramadığımız için onlara muhtaçmışsınız gibi bir hal oluştu. Artık fiyatları onlar belirliyor. Eskiden bunların başındaki kahyalar bizim Türk Vatandaşımızdı. Süreci o yönetiyordu. Şimdi artık onlarda yok.
Sizin çözmeyi vaad ettiğiniz Eskişehir’deki diğer temel sorunlar nedir?
Çözmeyi vaad ettiğimiz sorunlar için genel bir basın toplantısı düzenleyeceğiz. Fakat şöyle ifade edeyim bizim öncelik verdiğimiz birçok şey var bunlardan bizim için önemli bir mesele de uyuşturucuyla mücadele. Biz bu yıl seçimlerde ikinci en çok öncelik verdiğimiz konu uyuşturucuyla mücadelede de belediyemizden faydalanacağız. Belediye çalışanlarımızın tamamını bu konuda eğitmeyi amaçlıyoruz.
Vatandaş Eskişehir’de trafik sorunundan söz ediyor. Sizce bu şehirde trafik sorunu var mı buna da bir çözüm düşünüyor musunuz?
Bu şehirde yaşıyorsanız, her vatandaşın kullanmak zorunda olduğu bir yolu kullanıyorsanız alternatif yollarınız yoksa evet bu şehirde trafik sorunu olduğunu söyleyebilirim. Çözümsüz bir sorunun genelde olacağınız zannetmiyorum. Trafik sorunuyla ilgili güzel bir çalışma hazırlıyoruz. Projeyi günü gelip anlattığımızda belki de en çok dikkat çeken çalışmamızın bu olacağını düşünüyorum.
Deprem zamanı Zafer Partisi genel başkanınız çok aktifti bu konuya özen gösteriyorsunuz. Sizin de sosyal medyanızda depreme olan duyarlılığınızı gördük bu konuda çalışmalarınız var mı?
Deprem bir güvenlik sorunudur. Kesinlikle bu konuda çalışıyoruz. Şu an biliyorsunuz ki hayatımız işimiz, gündelik yaşantımız çalışmalarımız hep sosyal medyada da yer alıyor. Siyasette de en öncelikli araçlarımızdan biri sosyal medyadan ağırlıklı olarak faydalanıyoruz. Sosyal medya paylaşımlarımızda gönderi altına atılan yorumları takip ediyoruz vatandaşların taleplerini, bize neler yazdıklarını okuyoruz inceliyoruz. Mesela Eskişehir’in bir deprem bölgesi olduğu insanlarda unutturulmuş. Geçen gün Eskişehir yerel medyanın paylaştığı bir haberde gördüm deprem komisyonu bile konuyu konuşamayacak şekilde unutmuş. Biz bunu yeniden hatırlayacağız. Bu önemli ulusal bir güvenlik sorunudur.
31 Mart seçimler yaklaşıyor Zafer Partisi ve siz nasıl bir çalışma yürütüyorsunuz Eskişehir’de, sahaya inip musunuz halka fikirlerini soruyor musunuz?
Bu seçim sürecine girmemdeki en büyük heyecan Zafer Partisi heyecanıydı. Bu heyecanın vatandaşlarımızla birlikte daha da büyüyeceğini hissedeceğini görüyoruz. Bunun en güzel örneklerinden bir tanesi bizim gençlik konferansı düzenlediğimizde katılımdı. Zafer Partisi’nin ana omurgası 25-35 yaş aralığı gençlerimiz. Konferansta salonun bu yaş grubuyla heyecanlı gençlerle dolu olduğunu gördüğümde bu ülkenin aslında geleceği çok aydınlık dedim.