Uzun süredir empati ve iki yüzlülük üzerine bir yazı yazmak istiyordum. 
Özellikle; Taksim Gezisi Direnişi sırasında gerek iktidarın, muhalefet partilerinin ve insanlarının  görüşlerini ve eylemlerini gözledim.
Sitenin yazarlarından olan 'hoca' direniş ile ilgili yazıyı okuyunca 'empati'yi muhakkak yazmam gerektiğine inandım. 
'Hoca' direnişcilere veryansın ediyor diğer tarafta da direnişcilerle empati kurmaya çalıştığını söylüyordu. 
Oysa empatinin anlamı ile 'hoca'nın yazdıkları hiç örtüşmüyordu. 
Doğrusu 'hoca'nın empatisi 'direnişcilerle' değil kendisi ile empatiyi oluşturuyordu.
Neyse efendim; birden Mısır'da olaylar patladı.
Darbe oldu...
Taksi Gezi eylemcilerini neredeyse 'vatan haini, dış mihraklı işbirlikçiler' olarak suçlayan bu 'muhteremler' şimdi Mısır için sokaklara alanlara çıkıp darbeye karşı olup 'demokrasi savunucuları' oluverdiler.
 Mısırdaki Müslüman kardeşler ile 'empati' kuranlar Taksim Gezisi eylemcilerine neden 'empati' kuramadılar.
Mısır'a baktıkları gibi neden Taksim Gezi Parkı eylemcilerin istedikleri nelerdir diye düşünüp savundukları iktidar yöneticilerine 'ne yapıyorsunuz' diyebildiler mi?
Hayır...
Taksim Gezi eylemlerine 'çapulçu, marjinal, dışmihraklı' diye bakanlar Mısır olaylarında niye 'demokrasi havarisi' oluverdiler. 
Filistin davası konusunda yaptıkları gibi..
Yani yıllardır Filistin davası vardı...
Yıllardır ABD, İsrail ve emperyalizmin kuşatması halinde olan Filistin halkı kendi topraklarında hapis yaşamına sürükleniyordu, topraklarına işgal edilmesi, Filistinlilerin çoluk çocuk kadın demeden öldürülmesi vardı...
Bu 'muhteremler' o dönemlerde pek seslerini çıkarmazlardı. 
Filistin konusunda ne zaman sesleri çıkmaya başladı. 
Filistin'de iktidar değişince...
Yani, Yaser Arafat dönemi ve öncesi pek sesleri çıkmazdı. 
Hamas iktidara gelince daha doğrusu ülkede egemen olduğunda 'demokrasi havarisi' olmuşlardı... 
Yardım kampanyaları yapmışlardı.
Oysa bizler; sosyalistler yıllardır zulme, emperyalizme, darbelere, işkencelere, kayıplara, sömürülere, din, dil, ırk ve kültürel ayrımcılıklara karşı mücadele ediyorlardık.
Örneğin bizler; başörtü olayında da 'empati' kurarak insanların özgürce giyinmeleri konusunda destek vermiştik. 
Bu muhteremler bizlerle 'empati' kurmadıkları gibi, dinsiz, imansız, komünist diye karşı çıkıyorlardı.
Sivas'ta, Kahramanmaraş'ta, Çorum'da, Gazi'de yapılanlar karşısında bu 'muhteremler'in empatisi var mıydı?...
Empatileri hep kendileri ile oldular. 
Demokraside de...
Kendi anlayışlarının olduğu demokrasiyi isterler.
Yine Mısır'a dönelim.
Biz her zaman darbeye karşı olduk ve mücadele ettik ve devam ediyoruz. 
Çünkü bizim misyonumuz, politikamız emekten, demokrasiden, insan haklarından yanadır.
İşçiden, emekçiden yanadır.
Düşünce özgürlüğünden yanadır.
Mısır'da bugün, Müslüman Kardeşler iktidarı olmasıydı bu 'muhteremler' şimdi sokaklara çıkıp söylediklerini tekrarlar mıydı?
Mısır'da şimdi kendi düşüncelerinin karşısında bir iktidar olsaydı ne yaparlardı?
Hatırlarsanız referandumda 'Evet, ama yetersiz' kampanyası yapanlar, demokrasiden, düşüncelerin serbest yazılıp çizilmesinden yana olduklarını söyleyenler neden karşı görüşlere karşı 'tahammül'edemiyorlar?
Neden söyledikleri ile yaptıkları arasında 'zıtlık' oluşuyor?
Bu soruların yanıtlarını tabi ki okurlarımız ve yurttaşlarımız verecektir. 
Ancak önceklikle; empati ve ikiyüzlülük anlamını yazmak istiyorum.
Ondan sonra rahatça yanıt verebilirim...
Empati'nin sözlük anlamı; Sosyal benle ilgili bilgi, bireyin kendini başkalarının yerine koyabilme yetisi.
Empati veya eşduyum, bir başkasının duyguları, içinde bulunduğu durum ya da davranışlarındaki motivasyonu anlamak ve içselleştirmek demektir. Kendi duygularını başka nesnelere yansıtmak anlamında da kullanılır. Empatinin zıt anlamlısı antipatidir.
Empatinin tam olarak gerçekleşmesinin üç kuralı vardır;
1- Bir insanın kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak, olaylara onun bakış açısıyla bakmak.
2- Karşıdakinin duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlamak ve hissetmek.
3- O kişiyi anladığını ona ifade etmek.
Gelelim ikiyüzlülüğün sözlüğüne...
İkiyüzlülük T.D.K. sözlüğünde "iki yüzlü olma durumu", yani "özü sözü bir olmama durumu" olarak, çeşitli sözlüklerde ise "dürüst olmama", "bildiğinden, inandığından ve olduğundan başka türlü görünme veya göstermeye çalışma", "aldatmaya çalışma" olarak tanımlanır. Neo-spiritüalizm’de ikiyüzlülük, kişinin yalnızca başkalarına karşı dürüst olmamasını değil, kişinin kendisine karşı dürüst olmamasını da kapsayacak biçimde kullanılır. Nefsaniyetin zararlı bir unsuru olarak kabul edilen ikiyüzlülük ya da eski deyişle samimiyetsizlik neo-spiritüalist görüşte, kısaca, kişinin nefsaniyetini maskeleyebilmek için kusurlarına bahane ve mazeretler bularak gerçeği olduğundan başka türlü görme veya gösterme çabası olarak tanımlanır. Bu bakımdan ikiyüzlülükten genellikle nefis denetlemesi konusunda söz edilir.
 İnsanların davranışları, sözleri ve pratikte neler yaptıkları çok önemli...
Empati ve ikiyüzlülük anlamlarına baktığımda ben insanlarla empatiyi gerçekleştirebilirim. 
Sadece ikiyüzlülerle empati kurma şansım hiç yok. Çünkü ikiyüzlülerle empati kurmak için insanın da 'ikiyüzlü' olması gerekiyor...