Umutsuzluğun ve yalnızlığın çemberine düşününce insan bedenini hissedemez hale gelir. Yürek sanki çürümeye bırakılır..

 İşte o zaman ortaya çıkar, sevdalar, dostluklar... Hani, uzattığın ve uzun süredir boşta kalan elini tutuverir..

 Seni yaşamın içine çekiverir...

 Umutlar, sevgi çiçekleri tomurcuklanır... Her taraf yeşil olur, deniz daha mavi, dalgalar sanki senin kavgana eşlik edermişcesine daha hırçın olur.. Martıların telaşı farklıdır...

 Balıklar hisseder, adeta dalgaların üzerinde oynaşırlar..

 Seni nerede buldum diye düşünüyorum?

 Gökyüzünde bir yıldızda mı, yoksa toprağın altından fışkıran bir 'kardelen' çiçeğinde mi buldum..

Seni sevdiğimden bu yana bulutlar üzerinde yaşıyorum... Bembeyaz bulutlar içinde seninle oynaşıyorum...

Kara bulutlar gelince sakın korkma bitanem, bilesin ki ben sana yağacağım...

Yüreğimdeki o güzel sevda bulutlara yağmur olarak yükleniyor... Yüreğimde seni yüklüyor, canıma can katıyor...

Bulutlar yağmura, yüreğim sana yüklü kadınım...   

                    Xxx           xxx

 ACILARIMI BAL EYLETEN

Yüreğime, acılar, hüzünler, terk edilişler, yalnızlık ve gözyaşları yuva olmuştu… Tüm acılara rağmen ben sevdadan hiç vazgeçmedim…

Çünkü her yaşadıklarımdan ders aldım… Umutsuzluğa düştüğüm günler oldu… Sokaklarda hiç utanmadan ağladım ama sevda arayışından hiç vazgeçmedim…

Belki şair Hasan Hüseyin Kormazgil’in bir şiirindeki gibi; “(…)/koklaşmalı söyleşmeli/korka korka yaşamak ne/ ekmeği bol eyledik/acıyı bal eyledik/sıratı yol eyledik/geldik bugüne”diye yüreğimi nadasa bırakmıştım. Tüm gereksiz elbiselerimden arındım. Çırılçıplak bıraktım yüreğimi…

Ve birden bakışlarınla geldin yüreğime… Sanki seni yıllar öncesinden tanıyorum ya da yıllardır beklediğim sevdalım mısın? Nadasa bırakılmış yüreğime öylesine serpildi ki sevda tohumları….

 Her bir yerinde yüreğimde kıpırtılar başladı. Sevda çiçeği patladı patlayacak… Biliyorum yüreğimdeki sevda çiçekleri ‘gökkuşağı’… İşte o an acılarımı bal eyleten ‘Bal gözlüm’ oldun…

Senin varlığını özledim duyuyor musun? Bak nasıl artıyor ellerimin sıcaklığı.

Dinle bak nasıl çarpıyor yüreğim. Tut ellerimi bir çocuk gibi gezintiye çıkar beni. Bir parka götür ya da bir deniz kenarına, simit kırıntılarını martılara atalım.

Bugün bana bir şeyler anlat. Bana, kendini anlat, ben dinleyeyim. Bulutlara bir resim çizelim, sadece ikimizin resmi olsun..

“Yüreğime bıraktığın cümleler aklımdayken uyku uğrar mı sanıyorsun gözlerime ? Bir şeyler yapmalıyım seni mutlu etmek için..Her geçen gün biraz daha fazla sevmeliyim seni..Hayatımın her karesine hapsetmeliyim gözlerinin rengini..”

 Hoş geldin yüreğime ‘bal gözlüm’…

Gökyüzündeki yıldızlara bakıyorum, sen mi astın gözlerini yıldızlara… Hep bana bakıyorlar… Gülümsüyorum… Yüreğimi yolluyorum…

Bir bulutun yağmur damlalarını biriktirmesi gibi biriktiririm seni içimde.

Nadasa bıraktığım yüreğime serpiştirdiğin sevda tohumlarının üzerine bardaktan yağarcasına  akacaksın….

Toprak sen kokacak, yüreğim sen kokacak…

Acılarımı bal eyleyen bal gözlüm…   

                     ŞABAN BAĞCI