Her şeyin bir bedeli vardır.
Mutluluğun da...

Hiç kimse bir başkasının neler hissettiğini, neler yaşadığını bilemez..

Egolarını terbiye etmeyen insanlar her zaman mutsuz olmaya mahkum olurlar. Çünkü nefis istedikçe ister, ve elde ettikçe bir türlü doymaz.

Mutlu olmak için önce her şeye pozitif bakmayı öğrenmemiz gerekiyor.  Tabiri caizse şer gibi görünen şeylerde bile bir hayır görmeyi...

En olumsuz şeylerde bile beterin beteri var diye düşünmeyi.

Aslında gerçekten de öyle değil midir?

Beterin beteri vardır elbet.

Genelde üçüncü dünya ülkelerinde yaşayan insanlar birinci dünya ülkelerinde yasayanlardan daha mutlular sanki.

Çoğu insan paranın en büyük mutluluk olduğunu sanır. 
Bilindiği gibi ekonomiler geliştikçe refah artar. 

Ancak refahla huzur, mutluluk ayni anlamlara gelmez.
Eğer öyle olsaydı bütün gelişmiş ülkelerdeki insanlar çok daha mutlu olurdu. 
Afrika’da arkadaşlarıyla  çamurlar içinde oynayan bir çocukla, Avrupa’da kapalı ve lüks bir odada “playstation” oynayan bir çocuğun ruh halini karşılaştırmak bile istemem.
Geçen gün İstanbul’dan gelirken uçakta, ön koltukta oturan bir beyefendinin çizgi filmi heyecanla izlediğini görmek bastan biraz tuhafıma gitse de, sonradan ne güzel dedim, adamın içindeki çocuk hala yaşıyor.

İşte mutlu olmak için içimizdeki o çocuğu hiç öldürmememiz gerekiyor.

Globalleşmeyle gelen koşturmacada kendimize zaman ayırmamız...

Kendimizi geliştirip etrafımıza bir şekilde faydalı insanlar olmamız...

Sevginin ve aşkın sadece karşı cinse olan ilgiyle ya da cinsellikle alakalı bir kelime olmadığını anlamamız ve anlatmamız gerekiyor. 

İstanbul, Üsküdar Üniversitesinde 14 Şubat’ta önemli bir etkinliğe katılma fırsatı buldum. Üniversite Kültürü Dersi kapsamında öğrencilerle bir araya gelen Kurucu Rektör Prof. Dr. Nevzat Tarhan “Aşk Terapi” başlığındaki seminerine yoğun bir ilgi vardı. Profesör aşkı öyle güzel tanımlıyordu ki..

“Aşkın içinde sevgi, arzu ve bağlanma duyguları vardır. Aşkın 3 rengi bu duygular. Tek başına hiçbiri bir şey ifade etmez.” Diyordu  hoca. 

Özellikle de bağlanma duygusu..
Aslında en çok ihtiyaç duyulan duygu da buydu sanki.  Bağlılık, sadakat, aidiyet... 
Bu kelimeler çoğu insan için neler ifade eder ki...
Bunlara yakın olan diğer bir kelime ise samimiyet...

 

Samimiyetin olmadığı bir yerde ne olur ki?
Özellikle de günümüzdeki insanlarda en çok aranan şey...

Ask Terapi adli kitabında şöyle diyor Prof. Dr. Nevzat Tarhan “Aşk insan olma sanatını bilenlerde yaşar ve tomurcuklanır. Sorumluluk hissedenlerde yeşerir ve gelişir. Konuşabilmek, hediyeleşmek, fiziksel temas yani dokunabilmek, fedakarlık gösterebilmek gibi duygu dilleri geliştirmek aşka çok hizmet eder...”

 

O halde ne mutlu insan olma sanatını öğrenenlere, aşkı yaşayanlara ve yaşatanlara...