Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na (YKS) girecek üniversite adayı öğrenciler heyecan ve stres içinde gün sayıyor. Bu hafta sonu sınava girecekler.
Bizlerde bu sene sınava girecek evlatların anne babaları olarak çocuklarımızın heyecanına ortağız.
Nasıl ortak olmayalım ki dünyadaki en değerli varlığımız olan çocuklarımızın tam 12 yıl devam eden ilk-orta ve lise tahsilinden sonra gireceği en önemli sınavın arefesindeyiz.
Yıllarca süren ders ve sınıf geçme,ödev, sınav stresi, dershane denemeleri derken yoğun geçen eğitim programı hep bu hafta sonu yapılacak iki aşamalı üniversiteye giriş sınavı içindi.
İçimden keşke bu sınavlar olmasa diyorum. Sınavsız bir üniversiteye ne zaman kavuşacağız doğrusu merak ediyorum.
Evlatlarımız deyim yerindeyse “test ile tost” arasına sıkıştırılmış bir eğitim sistemi ile bugünlere ulaştılar. Çok emek verdiler. Allah emeklerini zayi etmesin.
Heyecanlılar/Heyecanlıyız…
Dolayısıyla çocuklarımız için hayati öneme sahip bu sınava sayılı günler kala gerek biz ebeveynlerin ve gerekse öğrencilerimizin çok dikkatli olması onları strese sokacak davranış ve tutumlardan uzak durması gerekmektedir.
Bugüne gelinceye kadar yapılması gereken ne varsa yaptıklarına ellerinden gelen gayreti gösterdiklerine yürekten inanıyoruz.
Dolayısıyla bu anlamda onlara inanıyor ve güveniyoruz.
Görüyorum ki bazı velilerimizin adeta çocukları değil de kendileri sınava girecek gibi heyecan yaşıyor. Buna gerek yok.
Sınav kaygısını tetikleyen, heyecanı arttırıcı düşüncelerden uzak sınav sonucu ne olursa olsun bizler için değerli/kıymetli olduklarını onları her şartta desteklediğimizi ifade etmeliyiz.
Teknolojinin hayatımızın her noktasına girdiği bu çağda youtube kanalından çok başarılı bulduğum ve beğendiğim Bekir Avşar Beyin (öğrenciler bu ismi iyi tanır) yayımladığı sınavlarla alakalı videoları oğlum Emre ile birlikte izlerken bazı kritik noktaları belirtmesini not ettim.
Şöyle ki; sınav yerine mutlaka 1 saat önceden gidilmesinden başlayıp deneme sınavlarında nasıl bir strateji belirlemişse öğrenci aynı stratejiyi devam ettirmesi, değişiklik yapılmaması, her 20 Dakikada bir saate bakarak süre/soru durumuna dikkat etmesi, sorularda takılıp kalınmaması, turlama tekniğinde bulunulması gibi daha pek çok bilgiyi paylaşmaktadır.
Hatta Bekir hocaya soru soran başarılı bir öğrenci “Hocam silgi sıradan düştü ne yapmalıyım?” sorusuna vermiş olduğu cevap “Silgini üç dört parçaya böl sıranın üzerine koy. Düşerse diğerini kullan” demesi bile çok basit ama yol gösterici.
Bunun gibi öğrencilere yardımcı olacak çözüm yollarının hepsi Bekir Avşar Beyin videolarında mevcut.
Netice olarak biz anne ve babaların “sana güveniyorum” ifadesini öğrenciler genelde “senden bekliyorum” şeklinde algıladıklarından. Bu ifadeyi sıkça kullanmak olumlu bir etki yaratmamaktadır. Hatta kaygıyı artırabilmektedir. Eğer çocuğunuzun gerçekten çalıştığını gözleyebiliyorsak “ne kadar emek harcadığını görüyorum, hiçbir emek karşılıksız kalmaz” demek daha etkili olabilir.
Her çocuk anne ve babası için dünyanın en güzel ve en zeki çocuğudur. Ancak her insanın yeteneklerinin sınırı ve ölçüsü vardır. Öğrenciyi sınırlarının üstünde zorlamak, ulaşamayacağı hedefler konusunda ısrarcı olmak gerginlik, kaygı, başarısızlık, güvensizlik ve mutsuzluk sonuçlarını doğurduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız.
Sınava girecek tüm üniversite adayı çocuklarımıza başarılar diliyorum. Allah yar ve yardımcıları olsun.