Avrupa da sanayi toplumuna geçiş süreci, köyden kente göçün başladığı, paranın değer kazandığı (aslında tam olarak paranın keşfedildiği), ....izm'lerin doğduğu zamanlardır... Tarım toplumundan Sanayi toplumuna geçiş sürecinde yaşam koşulları ve çalışma şartları değişmiş buna karşı tepkilerde doğmuştur.

Bunun ilk örneği Luddite isyanıdır. Çalışma koşullarından memnun olmayan Ned Ludd isimli işçinin çorap tezgahını parçalamasıyla isyan başlamış üretim geçici süre durmuştu. İsyanı başlatan işçinin isminden türetilen Luddite günümüz İngilizcesinde “teknoloji düşmanı” anlamında kullanılmaktadır. Benzer olaylar için kullanılan “sabotaj” kelimesinin kökeni de bu olaydır.

Sanayileşme ile ortaya çıkan kapitalizmin en önemli sorunu insanları disipline edememek olmuştur. Köleleşmeye karşı direnen insanlar "teknoloji düşmanı, devlet düşmanı, komünist, anarşist asi hain" vb gibi argümanlarla etiketlenirken, milliyetçilik ve dini inançları kullanarak da çalışanlar üzerinde mahalle baskısı oluşturmuş, kapitalist düzenin jandarması yine çalışanlar içinde kurulmuştur.

Her şeye rağmen yaklaşık üç yüz yılı aşan süreçte çalışanlar köleleştirilmeye direnmiş, sosyal hak ve sendikalaşma adına büyük ilerlemeler kaydedip, insani yaşam kalitesini yükseltmişlerdir. Günümüzde Avrupa gibi çağdaş ülkelerde bunlar artık sorun dahi edilmemektedir.

Ülkemizde ise çalışanlar iktidar veya patron odaklı sarı sendikalaşma, yandaş meslek odası ve derneklerle alınteri tacirlerine mahkum edildi. Günümüzde ise sendikasızlaştırma, meslek odalarını kapatma ve dernekleri işlevsizleştirerek taşeronlaşma ile asgari ücrete talim etmeye alıştırılan insanlar üzerinde milliyetçi ve dini söylemlerle mahalle baskısı kuruluyor.

Halbuki

"hak zelil oldu mu, millet de hükümet de zelil"

dediği gibi Mehmet Akif'in

çıkıyor aslında şu cümlenin anayasanın ilk maddesi olması gerektiği

"insanı yaşat ki devlet yaşasın"