Söyleşi: Selma Güder
Nazan hocam, Merhaba. 2023 yılının ilk hikâyesinde sizinle bir arada olduğumuz için, şahsım ve Es Gazete okurları adına teşekkürlerimi sunuyorum.
Size göre “Merhamet” nedir hocam?
Kıymetli Selma Hanım, ben de okurlarımızla sizin vesilenizle bir arada olmanın verdiği mutluluğu belirtmek isterim. Sağ olun, var olun.
Merhamet ya da şefkat bir duygudur. Ve öyle bir duygudur ki; karşımızdaki insanın yaşadığı zorlukları içimizde hissetmemizi sağlar. Aslında bizi karşımızdaki insan ile eşitleyen bir duygudur!
Merhamet konusunda Alman filozof Schopenhauer’in düşüncesini belirtmek isterim. “Merhamet ahlakın temelidir. Hayatımızdaki karanlıkları aydınlığa geçirmenin yolu başkalarının çektiği sıkıntıları fark ederek, bu sıkıntıları azaltmaya çaba göstermektir.”
Peki, “Acımak”, nasıl anlamlandırabilirsiniz Nazan Hocam?
Acımak hissi, kendini karşındakinden daha yüksek bir yere koymak ve ona oradan bakmaktır.
“Merhamet mi Acımak mı?” başlığımızın İyilik Hikâyesi’ni bizlerle paylaşır mısınız?
Bizim Yunus demiş ki: “Bir garibin duasına gir, kurtarır ise o kurtarır.”
Gariplerin duasında olmayı murad ederek başladığım bir gündü. Arabaya bindik. Yakın köylerden birine gittik. Köyün dışında, bir su kenarında piknik yaptık. O sırada, yanımızdan keçiler geçti. Etrafta kekik kokuları… Kekikle beslenen bu keçilerin sütü kim bilir ne güzeldir diye düşünürken, canım çekti. Keçi sütünü çok severim bu arada. Dönerken, köyün dışında bir evin önünde durduk. “Satılık yok ancak kaynamış keçi sütümüz var. Size ikram edeyim” dedi. Bir anda, gönlümden geçen sütü elimde buluverdim. Sonsuz şükürler ettim. O sırada, yolun karşısındaki bir evin kapısı açıldı. İçeriden küçük bir kız çocuğu çıktı ve koşarak gelip, bana sımsıkı sarıldı.
Adının Rümeysa olduğunu öğrendiğim sevimli kız çocuğu down sendromluydu. Bu çocuklarda, normal insanlarda bulunan 46 kromozomdan bir fazlası vardır. Sevgi doludurlar. Yalan, nefret bilmezler. Bu çocuklar, saf, temiz sevginin varlığını bizlere anlatmaya çalışan muhabbet öğretmenleridir.
Ayrıca, o çocukların kendilerini seven kalpleri hissetmek gibi bir özelliği vardır. Allah onları böyle sezgilerle donatmış.
Rümeysa ile neler konuştunuz Hocam?
“Benden bir şey ister misin?” diye sordum Selma Hanımcım.
“Çikolata ve bebek” dedi.
Köyde bakkal yokmuş. O anda alıp, veremedik. Ama tekrar gelip, çikolata ve bebek getireceğime söz vererek, oradan ayrıldık.
İlerleyen zamanda, Rümeysa ile tekrar buluşmanız nasıl oldu?
Tabii ki, muhteşem. Kendisine verdiğim sözü unutmadım. Hatta evde bir bebeğim vardı. Güzel bir elbise diktim ona. Çikolatamızı da alıp, köye gittik. Verdiğim bebeğe çok sevindi. Hemen adını koydu.
Altın kalpli çocuğumuz bebeğinin adını ne koydu Hocam?
“Elif”
“Neden Elif?” diye sordum. Cevap çok ilginçti.
“O benim Elifim. İsmini çok önce koydum. Ben onu çok bekledim. Anneme söylemiştim. Elifim gelecek demiştim.”
Tıpkı; bir annenin bir babanın doğacak çocuğuna isim vermesi, onu sabırsızlıkla, heyecanla beklemesi gibi…
Rümeysa da Elifini beklemiş.
Nazan hocam, yüreğinize sağlık! Son söz olarak Es Gazete okurlarımıza iletmek istedikleriniz nelerdir?
Bu hayat bana ne öğretti? Derseniz, aşkı ve merhameti öğretti. Başkalarına şefkatle dokunmayı, Hızır olmayı öğretti. Mutluluğun formülü budur. Aklımız ve gönlümüz daima iyiliğe akmalı. Özellikle çocuklarımıza ve çevremize iyi örnek olmalıyız.
Tebliğden ziyade temsil. Temsil konusunda yeterli değiliz.
Çok Kıymetli Okurlarımıza ve size çok teşekkür ederim, bu fırsatı bana verdiğiniz için.