RÖPORTAJ: SELMA GÜDER

Es Gazete’nin  “Susuz hayat, Tarımsız dünya olmaz ” başlıklı röportajlarının ilkinin konuğu;  TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Eskişehir Şube Başkanı Muazzez Günay.

Yağışların özellikle ilkbahar aylarında gerçekleşmesi tarım için önemlidir.  İfadesi ile röportajımıza başlayan Günay,    

“Bölgemizde hububat ekimlerini yağış öncesi kuru toprağa yaparız. Arkasından gelen sonbahar yağışlarıyla çıkış olur. Bitkiler gelişmeye başlar ve güçlenerek kışa girerler. Bu yıl sonbahar yağışları yetersiz olsa da, Ekim ayını müteakip, ekim öncesinde yağan yağışların bitkinin çıkışını sağlaması bakımından faydası oldu. (Burada yağışa bağlı ekilişlerden söz ediyoruz). Ancak sonraki aylarda maalesef, toprak uzun bir süre yağış almadı, bu sorun oldu mu? Şu ana kadar hava ve toprak sıcaklığı düşük olması nedeniyle, şehrimizde ekilişlerde büyük sorun yaşamadık. Alatav dediğimiz, bitkinin toprakta çimlendikten sonra, çıkış sağlamadan susuz kalma problemi olmadı. Geçen sene de Ekim-Kasım aylarında yağış miktarı düşüktü. Ancak; ilkbahar yağışları tam da bitkinin istediği dönemde gelmişti. Bu yüzden hububat ekim alanlarında, yağış eksikliğinden dolayı bir verim kaybı yaşamadık. Asıl sorunu sulanan alanlarda yaz sonuna doğru yaşadık. Yani su rezervlerinin tükenmeye başladığı dönemde, kuyuların alt seviyelere düşmesi veya akarsulara sulama bakımından sınırlama getirilmesi gibi nedenlerden dolayı, yaz sonundaki kuraklıktan mısır ve soğan gibi ürünlerimiz çok etkilendi. Özellikle Polatlı çiftçileri susuzluktan mağdur oldular. Bu nedenle sulanan alanlarda su kullanımının çok iyi planlanması gerekmektedir. Kuraklık dışında pandemi süreci de üreticilerimizi olumsuz etkiledi. İhraç edilemeyen, toplu alım yapan yurt içindeki tüketim yerleri ve işleyici firmaların, alımlarını azaltmalarından ötürü, soğan ve üreticileri, ürünlerini satmakta problem yaşadı ve bu halen devam ediyor” dedi.

”Asıl problemimiz küresel ısınma” diyorsunuz.

“Evet, kesinlikle.2020 yılında, bazı sulanan alanlarda su problemi yaşadığımızı söyledik.2021 yılı da iyi başlamadı. Önümüzdeki ilkbahar yağışlarının durumu, tarımsal üretimin kaderini belirleyecek. Kuraklık; bu yıl ya da geçen yılın sorunu olmaktan çıktı artık! Dünyamızda küresel ısınma asıl problemimiz! Bu nedenledir ki, yağış rejimleri değişiyor, su kaynaklarımız daralıyor.

Yakın zamanda; İzmir gibi illerde yaşanan yağışları gördük. Ya çok şiddetli gelip, her şeyi silip süpürüyor ya da Eskişehir’deki gibi yağış yok. Dünyada Küresel ısınmaya sebep olan ülkelerden en alt sıralarda olanlardanız aslına bakarsanız. Tüketimin çılgınlık boyutunda olduğu, sanayinin çok geliştiği ülkelerin payı küresel ısınmada daha fazla. Ancak; bizler de zaman kaybetmeden tedbir almalıyız. Çevre dostu üretim tekniklerinin yaygınlaştırılması, bu üretimi yapan çiftçilerin desteklenmesi çok önemli. Özellikle çalışanın ve çevrenin korunmasını gözeten, tarımda atık yönetimi,  kaynakların kullanımı konusunda hassasiyet gösteren iyi tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması gerekmektedir. Örneğin bu uygulamaya göre;  bitkinin ihtiyaç duyduğu dönemde ihtiyacı kadar suyun bitkiye ulaştırılmasını esas alınarak, su tüketimine sınırlama getiriliyor. Öte yandan sulama suyunun analizini öngörüyor. Su toprağa verildiğinde sorun olacak mı?  Sera gazı emisyonunu da azaltmalıyız. Hayvancılıktan gelen metan gazı, sanayileşmeden gelen karbon dioksit, su buharı bile sera gazıdır.  Doğaya rastgele atılıp,  arkasından yağış gelmeyen gübreler. Bu gibi nedenler atmosferde kısa dalga boylu ışınların tutulmasına ve yerküremizin ısınmasına neden oluyor. Bilim insanları tarafından 2100 yılında dünyamızın 5 derece daha ısınacağı öngörülüyor. Bu korkunç bir rakam!  Gezegenimizin sorunu! ABD başkanı Biden, seçilir seçilmez küresel ısınma ve iklim krizi ile ilgili Kyoto protokole taraf olmuştu ve “İnsanlığın karşılaştığı en büyük sorun” demişti.  AB ülkeleri de çok hassas bu konuda!  Mevcut Organik tarım üretimleri  % 6 iken, 2030 yılında % 25’e çıkarmayı hedefliyorlar. Ayrıca; 2030 yılına kadar gübre tüketimini % 20, zirai ilaç tüketimini ise % 50 azaltmayı hedefliyorlar.

Ülkemizde; Tarım bakanlığımız da çevre dostu üretim tekniklerini destekliyor. Bununla birlikte; ülke olarak daha çok çalışmalı ve çiftçilerin entegrasyonunu sağlamalıyız.

Küresel ısınmada önemli etkisi olan yeşil alanlarımızın ve ormanlarımızın amaç dışı kullanımları, çeşitli nedenlerle her geçen gün artmakta, bu duruma engel olmalıyız, önlemler almalıyız”.   

Belediyelerin üretim yapan çiftçiye yardımcı olması,  çevremiz ve sağlığımız için neden önemlidir!

İyi tarım uygulamaları içinde yer alan bir husus da ilaç kutularının rastgele etrafa atılmasının önlenmesidir.  Örneğin; çiftçi tankeri ile akarsu kenarına gelip, suyunu dolduruyor. Zirai ilaç kutularını da oraya bırakıyor. Su döngüsü içinde; ilaç kalıntıları akarsuya karışıyor, zamanla taban suyuna kadar iniyor ve oradan da sofralarımıza kadar gelmesi kaçınılmaz. Bununla birlikte, buharlaşıp havaya karışıyor, yağmur olup da yağabiliyor üzerimize. Su,  gübre ve ilaç kullanımının akarsulara etkilerinin en aza indirilmesi çok önemli.  İyi tarım uygulamalarına göre; atılan ilaç kutuları yüksek bacalı tesislerde yakılmalı. Yerel yönetimlerim bu konuda ciddi çalışması lazım. Özellikle tarımın yoğun yapıldığı yerlerde bu atıklar düzenli olarak toplanıp,  imha edilmeli. İyi tarım yapan çiftçilere bunları atmayacaksın muhafaza edeceksin diyoruz,  nereye kadar çiftçi bunu toplayacak? Sonra nasıl bertaraf edecek? Tıbbi atıklar gibi, bu atıkların da bir protokol dâhilinde işlem görmesi gereklidir.

Gıda fiyatlarındaki artış neden?

Gıda fiyatları alım gücümüzü aşmaya başladı, herkes bir şeylerden fedakârlık ederek hayatını sürdürmeye çalışıyor. Gıda fiyatlarındaki artışın en büyük sebebi dışa bağımlılık. İlaç ve gübre hammaddelerini, bazı sebze tohumlarını yurt dışından alıyoruz. Kendi kendimize yeterli olmadığımızdan küresel dalgalanmalarda da etkileniyoruz. Bunun dışında üretimden vazgeçen çiftçi de çok. Çiftçilerin pazarlama problemi var. Maliyetleri yüksek. Mesela çiftçiler ile görüştüğümde,  buğdayın kazandırmadığını söylüyorlar. Aslında Türkiye buğdayın anavatanı.  Ekolojimiz  müsait. Hiçbir şey bulamasa bile,  bizim insanımız ekmek ile karnını doyurur. Bundan dolayı;  buğdayda hiçbir şeklide dışarıya bağımlı olmamamız gerekiyor.

Biz de bir atasözü vardır:  “Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz”

İnsanın 3 temel ihtiyacı var. Barınacak, giyinecek, beslenecek. Beslenme ve giyinme tarıma dayalı konular aslında. Sonuç olarak, tarım bizim için vazgeçilmez. Önemli bir coğrafyadayız. Akdeniz, Karadeniz, karasal iklim gibi pek çok iklim farklılığının yaşandığı ülkemizde ürün çeşitliliğimiz bakımından zenginiz. Bunların çok iyi korunması ve değerlendirilmesi gereklidir.

Tarımın desteklenmesi, üretimden vazgeçen insanların geri kazandırılmasını sağlayacak tedbirlerin alınmasının önemi nedir?

Tarımın desteklenmesi, cazip hale getirilmesi ve üretimden vazgeçen köylülerin tekrar kazandırılması gereklidir. Çiftçiliğin yaşı yükselmekte, gençlerimizi üretime dâhil etmek sürdürülebilirlik açısından da çok hayati!  Köylerimizde bazı sosyal düzenlemeler yapılmalı. Büyükşehir Belediyemizin otobüs hizmeti buna örnek verilebilir. Çiftçilik bir meslek. Ve istihdama önemli katkı sağlayan bir meslek!

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü hakkında,  Ziraat Mühendisleri Odası Eskişehir Şubesi’nin ilk kadın başkanı olarak,  ne söylemek istersiniz?

Kadınlar günü olmayacak kadar eşit olmak isterim!  

Editör: TE Bilişim