WhatsApp Image 2022-07-26 at 13.33.18 

Söyleşi: Şule Baydar

Türkiye bugün sağlık alanında yaşadığı belli başlı sıkıntılar ile çalkalanıyor. Madalyonun bir tarafında sağlık çalışanlarına artan şiddet olayları, diğer tarafında ise hastanelerde randevu bulmakta zorlanan vatandaşlar yer alıyor. Gündemi ilk günkü gibi işgal eden Koronavirüs de tüm dünyada endişe uyandırmaya devam ediyor. Sağlık alanında gerçekleşen istifaları ve göçleri ise görmezden gelmek artık çok zor. Bütün bu karmaşanın içerisinde hekimler, seslerini duyurabilmek ve haklarını koruyabilmek adına hem grev yapıyor hem hasta bakıyor. Peki bu güç koşullarda sağlık çalışanları ısrarla neyi talep ediyor ve Türkiye’nin artık neyi fark etmesi gerekiyor? Sizler için Eskişehir - Bilecik Tabip Odası Başkanı Sayın Muharrem Şenel’e sordum, keyifli okumalar diliyorum.

Herkesin son günlerde sorduğu soru ile başlayalım, Covid 19 geri mi geldi?

Sağlık Bakanlığı 31 Mayıs’ta günlük vaka sayısı binin altına düştü diyerek günlük verileri paylaşmayı bıraktı ve haftalık veri paylaşacağını söyledi. Bu süreçte önce genel maske zorunluluğu kaldırıldı, daha sonra ise hastaneler dışında maske zorunluluğu kalmadı. Biz bunun iyiye bir gidiş olmadığını o zaman da söyledik. Bizim dediğimiz şimdilerde ortaya çıkmaya başladı. Son bir haftalık vaka sayılarında 226 bine çıkmışız. Korona’da otuz katından fazla artış demek bu. Vefat sayılarıda 31 Mayıs’a göre neredeyse 5 katına çıktı. Diğer ülkelere baktığımız zaman tam aşılama oranları  yüzde 80’lerin üzerinde ama bizde aşılama oranı yüzde 44. Dünya Sağlık Örgütü ise; “Tam aşılamada en az yüzde 70’in üzerine çıkılırsa pandemi gündemimizden düşer”, diyor. Burada turizm için estirilen havanın büyük bir payı var. Dünya Sağlık Örgütü, Koronavirüs bitti demeden pandemi bitmez. Herkesin özellikle risk grubunda olanların maskesiz hiçbir ortama girmemesi gerekiyor. Aynı şekilde mesafeye ve temizliğe de dikkat etmesi gerekiyor.

Maymun Çiçeği hastalığının ilk vakası görüldü, bir salgın tehlikesinden söz etmek için erken mi?

Dünya Sağlık Örgütü Maymun Çiçeği’ne henüz pandemi demedi. Geçtiğimiz günlerde bir alt derece olan küresel acil durum ilan edildi. Maymun çiçeği sadece Batı Afrika ülkelerinde görülüyordu ve bir çiçek virüsü varyantı. Türkiye’de de şimdilik 30 Haziran’da görülen bir vaka var. Bu hastalık Covid-19 gibi çabuk ve kolay bulaşmıyor. Salgılar ve yakın temas ile bulaşabiliyor ama bir Covid-19 kadar olamayacağı söyleniyor.

WhatsApp Image 2022-07-26 at 13.46.32

Bugün vatandaşlar için devlet hastanelerinden randevu oluşturmak oldukça zor. İnsanlar neden hastanelerden randevu alamıyor?

Neredeyse iki buçuk yıllık bir Kovid-19 dönemi geçirdik. Bu süreçte birçok kişi haklı olarak hastanelere gidemedi ve hastalıklarını, şikâyetlerini erteledi. Bunun sonucunda da birçok hastalık doğal bir süreçte ilerlemiş oldu. Daha sonrasında ise yasaklar kaldırıldığında hastanelere bir yığılma yaşandı. Şu anda 15-20 güne randevu alabilmek mümkün değil, randevular açıldığı anda doluyor ve çok acil tedavi olması gerekenler en doğal hakları olan sağlığa, bir türlü erişemiyorlar. Hastanede kuyrukları azaltmak adına sanal kuyrukları ortaya çıkardılar. Bilgisayar başındaki kuyrukları azaltmak için ise beş dakikada bir muayene yöntemine başvuruldu ama en sonunda beş dakikada da yetmez arada randevusuz da bakılsın diye bir genelge de yayınlandı. Bu politikanın sağlıklı ilerlemesi de mümkün değil.

SESİMİZİ DUYUN!

Sağlık çalışanlarının grev kararı yine gündemde, bunun nedeni nedir ve sizce bu eylemler beklentilerinizin karşılanması için doğru bir yöntem mi?

Bizler 10 temel istek diyerek bu yola çıktık; özlük haklarımızdan sağlıkta şiddetin son bulmasına yönelik önerilerimize kadar...  Covid-19 sürecinden geçtik ve bu süreçte canımızı kaybediyoruz. En azından bu, meslek hastalığı sayılsın diyoruz ama ne yazık ki kabul edilmedi. Sağlık çalışanları içerisinde öncelikle hekimler büyük oranda hastalığa yakalandı. Yaklaşık 200-220 civarında hekimimizi kaybettik. Toplam 550 civarında sağlık çalışanı kaybımız oldu. 33- 36 saatlik nöbetlere son verilsin, nöbet sonrası izinler olsun, aile hekimleri ceza yönetmeliği geri çekilsin dedik. İşyeri hekimleri ile ilgili taleplerimiz vardı, OSGB’lerde çalışan işyeri hekimlerinin maaşları TTB’nin belirlediği asgari ücretler üzerinden olmalı dedik. Ama hiçbiri dikkate alınmadı ve karşı duruldu. Biz üretimden gelen gücümüzü ortaya koyalım, dedik. Bunun sonucunda da iş bırakma kararı alındı. Bundan sonra umuyorum ki tüm sağlık sendikaları ve uzmanlık dernekleri TTB ve tabip odalarının çatısı altında hepimiz bir olarak daha iyi eylemlere imza atacağımıza inanıyorum.

Sağlık alanında gün geçtikçe zorlaşan çalışma koşullarının temel sebebi sizce nedir?

Sağlıktaki sorunların temel sebebi bizim ilk günlerinde de söylediğimiz gibi Sağlıkta Dönüşüm Projesi denilen neo-liberal sağlık politikasıdır. Bu proje ile birlikte sağlık giderek hak olmaktan çıkarılarak alınır satılır bir mal haline getirilmiştir. Bizim hastalarımız müşteri, hastanelerimiz bir işletme halini almıştır. Başta hekimler olmak üzere çalışanlar da bir köle haline gelmiştir. Bütün bu olanların sebebi iktidarın neoliberal politikalar eşliğinde yürüyerek sermayeye para aktarımıdır. Bu iktidar da bilinçli bir şekilde özel sermayeye kaynak aktarımına devam etmektedir. Sağlığı da giderek artan bir şekilde tamamen özelleşmeye doğru götürmektedirler. Bizim mücadelemiz; oluşan bu tabloya ve duruma karşı sağlık emekçilerinin yanında durarak halkın sağlık hakkını savunmaktır.

WhatsApp Image 2022-07-26 at 13.36.00

Sağlık çalışanlarına karşı artan şiddet olayları ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Sağlık çalışanlarına karşı şiddet bütün dünyada olduğu gibi bizim ülkemizde de büyük bir sorun. Yalnız bizim şöyle bir ayrıcalığımız var: Son 20 yıldır AKP hükümetinin başa gelmesi ve süratle gereken adımların atılması ile sağlık bir hak olmaktan çıkmıştır. Hastalarımız müşteri haline, hastaneler işletme haline ve çalışanlar da bir köle haline gelmiştir ve özel sermayeye hizmet etmektedirler. Bu politikaları gerçekleştirmek için halkın sağlık taleplerini kışkırttılar. Cumhurbaşkanının Başbakanken ‘Bunlar iğne bile yapmayı bilmiyorlar.’ gibi sözleri, hekimlere karşı bir kampanya yürüttü. Hekimler üstüne basarak halka şirin gözükmek sağlıktan oy kazanmak uğruna bizleri başta hekimler olmak üzere sağlık çalışanlarını bir hedef olarak gösterdiler. Hekimler hedef olarak gösterilince de halkın sağlık taleplerini kışkırttılar ve bizi aynı tarafta olmamız gerekirken karşı karşıya getirdiler. Buradan da sözlü ve fiziki bir şiddet doğdu. Bu şiddetin ise son yıllarda artmasının en büyük sebebi de yine bu uygulanan sağlık politikalarıdır.

SAĞLIKTA ŞİDDET HER AN ARTIYOR!

Şiddet olaylarının son bulması için sizce ne gibi kararlar uygulanmalı?

Türk Tabipleri Birliği’nin sağlıkta şiddetin azaltmasına yönelik birçok talebi oldu. Fakat bu taleplerin hiçbiri kabul görmedi. İktidar kendine göre bir takım değişik süreçler içerisinde değişiklikler yaptı ama bunların hiçbiri beklentileri karşılamadı. Bir dönem sağlık çalışanlarına uygulanan şiddete karşı verilecek cezalar yarı yarıya arttırılacak dendi ama hiçbir zaman uygulanmadı. Daha sonra sağlık çalışanlarına işlenen suçlara karşı hemen  tutuklamalar yapılacak dendi ama yine tam anlamıyla uygulanamadı. En son sağlık çalışanlarına karşı uygulanan şiddeti katalog suçlar içerisine aldılar ve cezaları 1/6 oranında arttırdılar. Son yaşadığımız Dr. Ekrem Karakaya’nın katledilmesi olayından sonra hastane kapı girişlerine konulmaya başlanan X- ray’li giriş kapıları dahil bu kararların hiçbiri önemli değil. Bu sağlık politikaları yürürlükte oldukça hekimlere ve sağlık çalışanlarına karşı hastalar kışkırtıldıkça ve gereken saygı, sevgi başta bizi yönetenler tarafından sağlık çalışanlarına gösterilmediği müddetçe bu şiddet her an ve gün artarak devam edecektir.

Son zamanlarda istifa eden sağlık çalışanlarının sayısı bir hayli arttı. Bu istifaların temel sebebi sizce nedir?

Hekimlerde büyük oranda bir kaçış başladı. Bu kaçış, mesleki saygınlığımızın ayaklar altına alınması ve ayrıca çalışılan kamu kurumlarında baskının artması, çalışanların başına liyakatsiz kişilerin getirilmesi, çalışanların arasında taraf tutulması ve aile hekimlerinin aşırı çalışmaya zorlanması gibi hepsi bir araya geldiğinde ortaya çıktı. Kamuda çalışanlar üzerinde popülist politikalara bağlı olarak beş dakikada bir muayenenin dayatılması, performans uygulamaları, randevuların kaldırılması da buna etki etti.  Hekimler bu kadar yorgunluğun altında bir de bu tür şeylerle uğraşıyorlar. Bunlara karşılık ise alınan maaşlar içler acısı.

Sağlık çalışanlarının çalışma saatleri ve maaşları kapsamında ne gibi iyileştirmelerin yapılmasını bekliyorsunuz?

Açık konuşmak gerekirse bu hükümetten artık hiçbir şey beklemiyorum. Yıllardır mesleğimizin özelliklerini anlatıyoruz ama aksine bizimle dalga geçiliyor. 1 Aralık’ta Cumhurbaşkanı, Sağlık Bakanı ile kameralar önünde şakalaşır gibi hekimlere zam müjdesini ortaya attı. Fakat yine 1-2 gün içerisinde bu tasarı geri çekildi. Burada amaç biz hekimleri bölmekti. Haklı olarak diğer sağlık çalışanları bu habere karşı çıktılar. Bunun karşı çıkılacağını bildikleri için tarihte ilk defa el kaldırılıp onaylanmış bir yasa geri çekildi. Herkesi kapsayacak bir şekilde tasarı hazırlayacaklarını söylediler fakat ele geçen bir zam kesinlikle yok. Biz bu hükümetten artık bir şey beklemiyoruz ve bütün hedefimiz sağlık alanında kendi sınırlarımız içerisinde bu iktidarın bir an önce seçimle gidip yeni bir hükümet oluşması. Bundan sonraki mücadelemiz; milleti oyalayarak ve kandırarak, milleti özel hastanelere mecbur bırakarak özel sermayeyi kollayarak getirilen sağlık sisteminden kendimizi kurtarmak olacak.

SADECE İNSANCA YAŞAMAK İSTİYORUZ

Sağlık alanında özellikle yeni mezunlar tarafından yurt dışına göç gündemde. Bu göçün olası sonuçları nedir? Bunu önlemek için bir çalışma var mı?

Gençler bizlere bakınca önlerini göremiyorlar. Sadece hekimler için değil tüm okumuş gençlerin ve işe girmiş hekimlerin bile bu şartlar devam ederse ve bir ev, araba sahibi olmalarının mümkün olmadığını görüyorum. Sadece gün geçirmek için yaşayacak bir imkanları olduğunu görüyorlar ve haklı olarak bir arayış içerisindeler. Bu arayışın sonunda da dillerini geliştirerek diğer ülkelere kendilerini atmaya çalışıyorlar. Çünkü oralarda insana ve hekime saygının ülkemize göre çok daha fazla olduğunu biliyorlar. Ücretlerin de en az on kat fazla olduğunu görüp Türkiye’den ne yazık ki kaçmaya çalışıyorlar. Onları kendi açılarından haklı görüyorum ama bence kalıp mücadele etmeleri gerekiyor.

 Muharrem Şenel kimdir?

Ben Doktor Muharrem Şenel, Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanıyım. 1961 doğumluyum ve 37 yıllık hekimim. 2006 yılında Sağlıkta Dönüşüm Projesi’nin Eskişehir ayağında Eskişehir’in aile hekimliği pilot il olması sonucunda arkadaşlarım ve ben bir karşı duruş göstererek Eskişehir Tabip Odası yönetimlerine geldik. Daha sonra ise 2008 – 2010 döneminde Eskişehir Tabip Odası Başkanlığı yaptım. Sağlıkta dönüşüme karşı duruşumuzu arkadaşlarımla bir ekip halinde sürdürdük. O zamandan beri Büyük Kongre Delegesi olarak değişik görevlerde Tabipler Birliği içerisinde yer aldım. En son nisan ayında yapılan seçim sonrası bir kez daha arkadaşlarımın teveccühü ile Eskişehir - Bilecik Tabip Odası Başkanı seçildim. Halen de görevi devam ettirmekteyim. Aynı zamanda özel bir hastanede Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı olarak mesleki hayatımı sürdürmekteyim.

Editör: Mustafa YILDIRIM