Lisansüstü eğitime ne gerek daha bebeyken bu işin bilimcisiydim. Ağlayıp istediğimi yaptırdığımı, gülüp sevgiyi topladığımı ne zaman anladım bilmiyorum, hatırlamıyorum.
İki karış boyumla ayağımı sertçe yere vurmamın yeterli olduğunu keşfetmeme ne dersiniz? Siyaset bunlar değilse ne?
Yirmi sene okumuş garibim isminin önüne DOKTOR ilave ettirmiş ekranda ahkam kesi-yor! Yani şart mı? İsminin başında “DR” ile bilgelik, ki onun bilimi kullanmasına karşın ben okumadan ömrümce bunu uyguladım! “Günlük tarafsız siyasi gazete” çalıştığım eski gazetelerde isimlerin hemen altında yer alırdı. Siyasi kelimesi olmayan gazeteler resmi ilan alamazdı. İlan ise para demekti.
Hele bir gazete siyasi partiye dönük ise o partinin iktidar olduğu dönemde en gözde gazetedir. Ancak bunun sonu gelebileceğinden gazeteler siyasetin nabzını dinleyerek geleceklerini belirlerler, en iyisi de geniş yelpaze kullanmaktır. Anlarsınız ya!
SİYASETİN DANİSKASI
Ben  siyasetin daniskasını gördüm. Bir dönemde bir bayan politikacı sahne almıştı. Propagandayı kocasının arabasıyla tek başına yürüttü, listenin en sonunda yer alması onun için dert olmadı. Temas kurduğu kişilerden tek istekte bulundu ve isminin önüne “Tercih” bir çarpı konmasını istedi. O günlerde tercihli oy söz konusuydu ve meclise gitti! Basın bunu “kadının fendi” deyimiyle değerlendirdi. Bir başka adaysa genel başkanın yakı-nıydı ve nasıl yaptı bilmiyorum, bir çarpıda mebus oldu! Kendi bile bu işe şaştı ama siyaset vardı bu işin içinde!
Bir başka kişi siyasetle hiç ilgisi olmamasına karşın, kaostan yararlandı, aday oldu. Evini sattı, propagandaya harcadı.
Seçilemedi ama ismine bir süre sonra üst düzeyde danışman olarak rastladım ki, bir karşı partinin saflarında. Anladım ki, son hamlede siyaseti kullanmıştı!

MAZLUMUN SİYASETİ!
Mazlum işadamıydı işini büyütmenin yollarını düşünürken, siyaset kafasına takıldı. Üç oğlunu üç ayrı partiye soktu. Arabasını nöbetle bu üç partinin emrine verdi. Üçün biri iktidar olmuştu, diğerlerini partiden istifa ettirip iktidarda topladı. Pastayı önüne çekti ve parlak dönemde ihracatta ülkemize döviz kazandırdı! Resmi siyasetten çekildi Mazlum ve mahdumları… Ticaret`in tadını çıkardılar işyerlerinde lokal siyaset yaparak! Kişisel siyaset bir yana, bir parlamenterin önünde ceket ilkleyip, şap-şup öperek ikiye katlananları gördüm, ertesi gün karşıt partide nutuk atıyordu, atıyorlardı. Bir başkasını tanıyorum; Vekile “Sizi ben nasıl destekledim biliyor musunuz?” diyordu. İçimden kıkır kıkır gülmek geldi, anlarsınız ya!

DIŞ POLİTİKA
Hayır ülkeler arası değil bu saptama, insanların dış görünüşüdür. Tepeden tırnağa giyimine dikkat etmekle siyaset arasında yakın ilişkiyi dolu dolu kullanır, bunu gayet iyi bili-rim sınamışlığım var. Şöyle; pazarda elmacının tezgahından seçme hakkı vardır. Hatta bir elmayı alır çatır çutur yer, satıcı buna hürmetle eğilir. Bana elimi dokundurtmaz!
Hüsamettin`in siyasetini yazmazsam olmaz. O`nun siyaseti DİLİ`dir ayna karşısında edindiği konuşma yeteneği ile bir tatlı, bir etkili konuşur ki, şapka çıkarır karşısındaki. Nice kapıları açmıştır diliyle! Nice ikbal edinmiştir bilmezsiniz! Büyüler, bunun bilincindedir. Eşini de büyülediğini fısıldamıştır, işindeki başarısı dili sayesindedir.
***
DEMEM ŞU Kİ;
Siyasetin doktorası olmaz. Doktoru olmaz, olsa da siyaset kendi çapında hükmünü yürüten olgudur kayda şarta girmez.
Eğer girseydi Şeytan`ın işi kalmazdı! Anlamazsınız demek istediğimi en iyisi bir örnekle bağlayayım; Atatürk çevresinde, “Elektrik nedir?” diye sorar. Verilen türlü sorulardan tatmin olmaz. Bir er çağırıp ona sorar; “Evladım elektrik nedir?” Er cevabı yapıştırır, ne olduğu belli değil PAŞAM” işte demek istediğim bu.