“Sizi gülümsetebilen insanların peşine takılın, çünkü sadece bir gülümseme karanlık bir günü aydınlatabilir.''-Molière

“Umut amaçları olan bireyin başarıya ulaşmak için yollar olduğuna inanması ve bu yolları kullanmak için motivasyonunun bulunmasıdır” der kitaplar…

Umudu bireysellikten çıkarıp toplumsal bir hedefe ulaştırdığımızda; işte o zaman ‘güzel günler görürüz’ birlikte.

Umut, yattığın yerde düşünerek, hayal ederek elde edilmez.

Plinius’un dediği gibi; “Umut, çalışkanların rüyasıdır.”

Yani umudumuzu elde etmek için; okumak gerekir, sorgulamak, paylaşmak, dayanışmak yani mücadele etmek gerekir.

O yüzden insanları üretici değil tüketici haline dönüştürürler. Umutsuzluğu ‘umut’ gibi pazarlarlar.

Umutsuzluk ne kadar bulaşıcı ise; umut bulaşıcıdır; dalga dalga yayılır.

O zaman sistem ve kendi çıkarları için, koltukları ve iktidarları korumak ve sürdürmek için ‘Umut’a bile düşman olurlar.

Hani Nazım Hikmet’in bir şiirindeki gibi; “Onlar ümidin düşmanıdır sevgilim,

akar suyun,                                                   

meyve çağında ağacın,

serpilip gelişen hayatın düşmanı….”

Ki onlar; halka, insanlara yalan söylerler her konuda. Yalanı alıştırırlar topluma.. Okumayan, sorgulamayan, gözlemlemeyen, sormayan bireylerin bir araya geldi toplum haline getirirler.

Ama biz umudumuz için doğruyu söylemeye devam edeceğiz.

Bertrand Russell’in tümcesi gibi:

"Tatlı bir yalan söylersen 10 kişi seni alkışlar, acı bir gerçek söylersen 8 kişi sana saldırır. Ama iki kişi sorgulamaya başlar. "

O iki kişiye selam olsun!..”

Konfüçyüs, “Yalan söyleyenler, doğru söyleyenlere inanmazlar” der… Yalana alışan, sorgulamayan ve okumayanlar da doğru söyleyenlere inanmazlar..

Umudumuz; barış, kardeşlik içinde, insanca yaşam koşulları içinde, demokrasi, hukuk, adalet içinde, sömürünün olmadığı, kul hakkının yenmediği, emeğin en yüce değer olduğu ortamda yaşamak isteriz.

O güzel günler için, umutlarımızın gerçekleşmesi için mücadele etmemiz, emek vermek, üretmek  gerekir.

Özdemir Asaf bir şiirinde aydınlık ve karanlığı şöyle anlatıyor:

“Aydınlık, karanlığa gider, seslenir:

Gel karanlık der, seni aydınlatayım; görsünler, sende ışık parıltısını.

Karanlık, açmaz kapısını, bu çağrıdan ürker, ses vermez..

Bırakıp pılısını pırtısını, çeker gider.

Nereye gittiğini karanlıktan kimse görmez. “

   **         **       **

“Sen,ben,o var diye güzel bu bahçe

Koparma farklı çiçekleri,

Kalsınlar renkleriyle,

Kokularıyla” diyen Yaşar Kemal’i selamlayarak, umudumuzu hiç yitirmediğimizi ve umutlarımızın gerçekleşmesi için mücadele edeceğimizi haykıralım.