Türküleri gözlerinde dinlemek ne güzel aşkım...
Türkülerin sözleri bakışlarında bir alt yazı gibi geçiyor, ezgileri ise yürek sesi gibi..
`Gümbür gümbür...`
Hani, avazım çıktığı kadar `seni seviyorum` diye bağırdığımda  yüreğimin atması gibi bitanem..
Yağmuru ve rüzgarı sevdiğimi bilirsin.
Yağmur, doğayı temizlediği ve can verdiği gibi yürekleri de temizler..
O yüzden hep yağmur yağdığında yüreğimi toprağa koyarım.
Temizlenir, sana olan sevdam hep canlı olur...
O yüzden sen benim yağmur damlam, yüreğimin damlasısın..
Yağmur sesini dinle..
Yere düşen her bir damlanın çıkardığı hoş ve tatlı ses, beynimin en ücra köşelerine kadar işliyor.
Kara bulutların arkasından teker teker düşerken seni gördüm O yağmur damlalarının İçinde... 
O yüzden yağmur yağmaya başladığında yüreğimi açıyorum, damla damla içime akıyorsun.
Sen düşlerimin kahramanısın..
Mavi bir bulut damlası gibi düştün yüreğime.
Bir yağmur yanaşıyor yüreğimin iskelesine..
Okyanus oluyorsun..
Bir deniz fenerinin dibinde Yılmaz Güney`in bir yazısını okuyorum...
"Canım, Sevdiğim, Yüreğim...Bu duvarlar yetmiyor bizi ayırmaya bilesin...Bu parmaklıklar, bu demir kapılar, bu hava, inan...Bazen bir yumrukta yıkacak kadar güçlü,Bazen bir serçe kadar güçsüzsem, bir nedeni vardır...Hangi zorluğu yenmemiş insanoğlu.Hele taşıyorsa içinde bu insanca sevgiyi.Güzel günler zorlu duraklardan geçer sevdiğim.Damla damla birikiyor insan. Damla damla sevgili...Bir gün akıp gideceğiz hayata...Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin.Benim yüreğim sensin şimdi, seni vurur durur...Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde."
Dalgalar hırçınlaşıyor.. Martılar çığlık çığlığa..
Gökyüzü haykırıyor, şimşekler aydınlatıyor denizi...
Deniz fenerinin ışığı denizin karanlık yerlerine yüreklerimiz olarak yansıyor..
Sen yüreğimin damlası, umudu ve yaşamımsın bitanem...
`Seni yazdı düşen ilk yağmur damlası yüreğime.
Sensizliğin üşümüşlüğünde.`
Yağmur kokulu yarim, ıslat yüreğimi...
Sevdam yağmur kokulu..
Beraber ıslansak yağmur kokulu yarim, yüreğimin damlası...
Düşlerimde yağmurlu bir hava da seni öpüyorum...
"hava kararmıştı/ yağmur yağıyordu/ dudakları sımsıcaktı/ elleri üşüyordu/ bir öptüm/ bir daha öptüm/ 
kimseler görmedi öpüştüğümüzü/ yağmurdan başka/ iki gözüm çıksın/ şimdi ne zaman yağmur yağsa/ 
utanıyorum..." 
Ne zaman düşlerimde seni öpsem Ümit Yaşar Oğuzcan`ın bu şiiri aklıma geliyor.
Kalkıp gitmeliyim yağmur ülkelerine... Yağmurları getirmeliyim ülkeme..
Görüyor musun aşkım, bak ta oralarda Yusuf Hayaloğlu şiir okuyor...
"Seni düşünüyorum seni/ Sen ey kavgamın çiçeği/ Toprağa su yürürken/ Dağlar yeşerirken/ Şafağın kızıl okları/ Gecenin kalbine dalarken/ Seni düşünüyorum seni/ Sen ey kavgamın çiçeği/ Bana sen öğrettin kavgayı/ Seni özlüyorum seni/ Sen ey kavgamın çiçeği/ Sulara ay düşerken/ Dalgalar öpüşürken/ Sokağın titrek lambası/Islanan yüzüme düşerken/ Seni özlüyorum seni/ Sen ey kavgamın çiçeği/ Bana sen öğrettin gülmeyi/ Seni seviyorum seni/ Sen ey kavgamın çiçeği/ Seni düşünüyorum seni/ Sen ey kavgamın çiçeği/
Bana sen öğrettin gerçeği"
Ben `Yusuf` oluyorum, sen şiiri...
Fırtınanın önünde sürüklenip, yüreğime akan yağmur damlası olmuşsun... 
Ben senin, gecelerin ay ışığında güzelleşen yüzünün tutkunu olmuşum.
Bu gece yağmur var..
Sen neredesin yüreğimin damlası?....
Yüreğime düşürdün yağmuru...