SÖYLEŞİ: Sevim Şahin

Küçükcan özellikle de eğitim ve Köy Enstitüleri’ne ilişkin çarpıcı ve önemli açıklamalarıyla “İz Bırakacak.”

Sizin eğitimci kimliğiniz ve daha iyi bir yaşayış düzeni için sivil toplum örgütlerindeki çabalarınızı Eskişehir’deki geniş bir kesim yakından biliyor. Bu söyleşide ben daha güncel konulara değinmek istiyorum. Bilindiği gibi ülkemiz ekonomik, siyasal ve sosyal açmazların kıskacında zor günler yaşıyor. Onlara karşı gündem den düşmeyen bir konu daha var. Oda ülkemizin geleceği demek olan eğitim konusu. Eğitim denilince de ilk akla gelen Model köy Enstitüleri uygulaması. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Bugün madem güncel konularla başladık. 21 Haziran 2022 . ATATÜRK’ ÜN Eskişehir’e ilk kez gelişinin 102. yılı. Atatürk Eskişehir Ulusal bağımsızlık savaşında ve Cumhuriyetin ilk yıllarında kalkınma hamlesin de çok önemli bir yeri var. Rahmetli Atatürk bunu çok iyi bildiği için yaklaşık 20’den fazla Eskişehir’e geliyor. İlk kez gelişi de 21 Haziran 1920. Daha ordu yok. Yunan ilerlemesi devam ediyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi reisi ve Hükümet başkanı olarak geliyor. Ama her şeyin olmadığı sıra da Eskişehir de o zaman batı cephesi karargâhı var. Ali Fuat paşa sınıf arkadaşı batı cephesi komutanı ama Atatürk orada ki örgütlenmeden çok memnun değil. Fakat zamanını bekliyor ama yerinde göreyim diye buraya geliyor. Beraberinde Fevzi Çakmak var Mili savunma bakanı olarak. Bir de İsmet Paşa var. Batı cephesi karargâhını geziyor. Eskişehir de insanlarla konuşuyor. Harita üzerinde bilgi alıyor. Daha sonra geceyi istasyondaki Osmanlı otelin de geçiriyor. Ertesi günü de Ali Fuat Paşayı alarak Ankara’ya dönüyor.

Böyle bir güne geldiği için görüşmemiz güncel olarak bunu konuşmamız çok iyi oldu. 20 sefer geldiği süre içinde hiçbir zaman kırgın ayrılmamış. Eskişehir’i ve Eskişehir halkını çoktan tanırım. Eskişehir halkı, içinde ve yakınında düşman kuvveti mevcut olduğu ve bizim de elimizde kuvvet bulunmadığı zaman çok büyük vatanperverlik, milliyet perverlik, azim ve kahramanlık göstermişlerdir. Ve böylesine Eskişehir’e sevgi dolu. Yine yeri gelmişken değineyim İki gün sonra konumuzla da ilgili olduğu için23 Haziran da İsmail Hakkı Tonguçun ölüm yıldönümü bu büyük eğitimciyi de bugün konuşulan büyük eğitimciyi de saygı ve rahmetle analım. Sorunuza gelince çok haklısınız önemli bir soru. Ülke bunca sorunlarla uğraşırken köy enstitüleri konusu gündemden düşmüyor. Ben yaklaşık 70 yıldır köy enstitüleri öğrenciliğim hariç olmak üzere 40 yıl doğrudan olmak üzere eğitim hayatının içindeyim. Hiçbir dönemde köy enstitüleri böyle anılmamıştı. Tabi ilk bakışta bu yoğun ve yaygın ilki sevindiriyor. Bunun arka planında bu eğitim çıkmazı olduğunu görünce üzülmeden edemiyorsunuz. Keşke bu ilgi böyle bir nedenden doğmasaydı diyorsunuz. O bakımdan sorunuzu önemli buluyorum. Toplumsal gündem de kalış özellikle sosyal medya denilen iletişim ortamın da çok yer aldı. Herkes köy enstitüsü konusunu paylaşmaya başladı. Bu kadar gündem olunca ciddi bir bilgi kirliliği oldu. Gücümüz yettiği kadar düzeltmeye çalıştık. Öyle olacak şey değildi örgütsel mücadele gerekliydi. Bu yıl Türkiye’nin her tarafında ulusal düzeyde eğitimle ilgili ülkenin geldiği noktada eğitimin geldiği nokta köy enstitüleri gündeme geldi.

Artık geçmişin köy enstitülerini aynı kurma doğru olamayabilir. Gündemin koşullarına uygun yeniden oluşturmak için kuruluşlar konuyu ele aldılar. Özellikle yeni kuşak köy enstitüleri 20 yerde şubeleri var. Köy Enstitülerinin kuruluş gününde 16-17 Nisan da Köy enstitülerini anma gününde paneller, sempozyumlar toplantılar düzenlediler. Bizler de Eskişehir de düzenledik. Çalışmalar yaptık. Büyük ölçüde toplumsal beklentiye hep birlikte cevap verdik. Gerçekçi yaklaşımlarla.16 Nisan ta tepebaşı belediye başkanı Sayın Ahmet Ataç’ın desteği ve girişimleriyle eksik olmasın. Kitaplarımı belediyeye bağışladım. Bir tören düzenlemişlerdi. Orada da bilgilendirme yaptık. Böyle olunca sorunuzu şöyle toparlıyorum. Ülkenin ve eğitimin geldiği çıkmazlarda Köy Enstitüleri yeniden gündeme geldi. Her yaştaki her meslekteki insanın ilgisini çekiyor. Haklılar da. Çünkü ülkemizin geleceği olan çocuklarımızın, gençlerimizin, yetiştirilmesi cağı yakalayacak biçimde eğitilmesi büyük önem taşıyor. Elbette bugünün koşulları içinde köy enstitüleri her şey değil ama çok şey… Bunun ayırtını düşünmeden halkımız büyük bir özlemle dile getiriyorlar. Umarım bu beklentiler diğer alanlarda olduğu gibi iyiye gider. Geçmişin köy enstitülerini bugün kurmak söz konusu olmayabilir. Ama günün koşullarına uyarlanmış Köy Enstitü anlayışı rahatlıkla eğitim hayatına yön verecektir. O bakımdan ülkemizin bu sıkıntılı günlerden kurtulması dileğiyle sorunuzu böylece tamamlamış oluyoruz.

“ENSTİTÜYE GİTMEK BİR VATAN GÖREVİYDİ”

Konu buraya gelmişken köy Enstitüleri ile bağlantınızdan da söz eder misiniz? Neden, Niçin, Nasıl gittiniz? İlk izlenimleriniz nelerdir.

Köy Enstitüleri olgusun da Eskişehir’in çok ayrı bir yeri var. İsmail Hakkı Tonguç köye dönük eğitim projesini başlatacağı zaman hep ilkleri Eskişehir de hayata geçirmiş. Yani kırsal eğitim projesini Tonguç Atatürk’ün sağlığı döneminde başlatılan sadece köy enstitülerini olarak görmemek lazım. Kırsal eğitimin omurgası köy enstitüleri ama onun öncesinde eğitmen kursları, köy öğretmen okulları ve sonrasında yüksek köy enstitüleri meslek kursları devam ediyor, bunlar bir bütün. Bu oluşum içerisinde o günün koşullarında, Cumhuriyet’in temel değerlerinin ve hedeflerinin çağdaş bir toplum yapısına ulaşması için Atatürk büyük ölçüde eğitim değiştirilmesini, modernleşmesini istiyordu. Ve bu değişimin ancak eğitimle olabileceğini düşünüyordu. Bu bağlamda da köy enstitüleri gündeme geldi. İlkokulu bitirdikten sonra babam beni köy enstitüsüne götürdü. Köyüme 15 km yakınında olan Çifteler köy enstitüsüne kayıt oldum. Babam, eğitimine imkanları el vermediğinden devam edememiş ve bu içinde bir uhte kalmış. Kurtuluş savaşına tanıklık eden babam için köy enstitüsüne gitmek vatanına karşı bir borç ve görevdi. Ve bu nedenlerden dolayı beni enstitüyle buluşturdu.

CHP’NİN AMACI ENSTİTÜLERDEN GERİYE KALANLARI KURTARMAK

Basından öğrendiğimiz kadarıyla CHP Genel Merkezi bugünler de, geçmişte ve günümüz de çözüm köy Enstitüleri sloganıyla bir girişim başlattılar. Bu konuda bilgi verir misiniz?

Köy enstitülerine karşın siyasi partilerin ilgi duyması kaçınılmazdı. Cumhuriyet Halk Partisi de bu bağlamda hızlı bir girişim yaptı. Genel Başkanın duyurusuyla yapmak istenilen şuydu; Köy enstitüleri varlığı ne durumda önce bunu tespit edecekler. 1954’te köy enstitüleri kapatıldı ama bundan geriye kalan varlık ne oldu? Çünkü enstitüler yapısal, yerleşimsel, yazınsal ve belgesel varlık olmak üzere 4 gruptan oluşuyordu. Tabi ne yazık ki bu varlıklar, gelen iktidarların sorumsuzluğu ile yok oluşa terk edildiler. Özellikle belgesel ve yazınsal varlıklar tamamen tarumar edildi oradan kalan bir şey yok. Yapısal varlıklardaki binalar da adeta harap olsunlar dercesine kendi kaderine terkedildiler. Yerleşimsel varlıklar ise farklı kuruluşların ellerine geçti. Böylece enstitülerin varlığı ortadan kaldırıldı. Bu zamana kadar yapılan girişimleri tüm varlığı Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olan ve izin verilmeyen oluşum engellemiştir. Ancak Demokrat parti ve sonrasındaki siyasi partilerin düşünceleri enstitüleri kapatmak yönünde olduğu için bu oluşum büyük zararlara uğradı. Şimdi enstitülerden ne kaldıysa onu kurtaralım düşüncesiyle CHP bugünkü girişimini başlattı. Ve köy enstitülerinin ilk oluşumu Çifteler olduğu için, kurulan heyet çalışmalarına ilk burada başladı. 23 Haziran’dan sonra Türkiye geneli duruma ilişkin de, elde ne kaldı, neler yapılabilir şeklinde çalışmalar yapacaklar ve bir sonuç çıkaracaklar. Çifteler köy enstitüsünde de 6 bin dönüm araziden geriye 2 bin dönüm arazi kaldığını öğrendik. Yapılar da büyük ölçüde tahrip olmuş. İşte CHP’nin girişimi buradan kalanları kurtarabilir miyiz girişimidir. Umarım başarılı olurlar.

KİTAPLIĞIM BENİM EN ÖENMLİ VARLIĞIMDI

Geçmiş aylarda Kitaplığınızı Tepebaşı Belediyesi’ne bağışladınız sevgili Ahmet Ataç da İlyas Küçükcan Kütüphanesi adıyla toplum hizmetine sundular. Böyle yapmakla neyi amaçladınız? Kitaplarınızın yokluğunu hissediyor musunuz? Çalışma yapacağınız zaman kaynak ihtiyacınızı nasıl karşılıyorsunuz? Önümüzdeki süreçler de olur ya belediyede gerçekleşecek yönetim değişimin de Kitaplığın durumu ne olacağı şeklin de bir bilgi var mı?

Kitaplığım benim en önemli düşünsel varlığımdı. Bugüne ulaşmamda ikinci okulumdu onlar benim. Kitaplığımı işlevselliğine göre oluşturdum. Bilim dallarına ve ana konularına göre oluşturdum bu nedenle çok işlevsel oldu ve hep işime yaradı. Doğanın yasası belli, yaş belli bir yere geldi, üretim alanımız daraldı ve artık bunların burada kalmasının doğru olmadığını düşündüm ve yeni nesillere bu birikimi aktarmak istiyordum. Konuyu Ahmet Ataç’a açtığımda bunu sevinçle karşıladı. Ve Batıkent’te Hasan Ali Yücel belde evinde bu kitapları halkın hizmetine açalım dedi. Ve ben de kitaplarımı belediyeye bağışladım. Elbette kitaplarımdan vedalaşmak benim için zor oldu. Bazı kitaplar benim için özeldi. İnşallah gençlerin ihtiyaçlarını karşılar. Çifteler Köy Enstitüsü isimli kitabımın yeni basım hazırlığını yaptığım için, bazı kitaplarımı bağışlamadım, onlardan yararlanıyorum. Sonrasında bu kitapları da kütüphaneye göndermeyi düşünüyorum.

SON ANA KADAR ÇALIŞMALARIM SÜRECEK

Oldukça beğeni aldığınızı duyduğumuz kitabınızla ilgili yeni gelişmeler var mı? Sağlık durumunuz çalışmalarınızı engelliyor mu?

Çifteler köy enstitüleri adını taşıyan kitabım benim en önemli düşünsel eserlerimden biridir. Bu kitabım 2018 yılında Yunus Nadi Araştırma ve Sosyal Bilgiler Ödülü’nü kazandı. Bu yönüyle büyük bir isim yaptı ve bana da büyük onur verdi. 3. Basımında İş Bankası biz basalım teklifini getirdiler. Ben de daha fazla kitleye ulaşması için kabul ettim ve güzel bir basım oldu. Kitabın satışı da gayet iyi gidiyor halkın ilgisi güzel. Yeni basıma geçmek üzereler ben de bunun üzerine çalışıyorum. Tabi sağlık konusuna gelirsek, korona döneminde eve kapanmak, hareketli bir yaşamdan hareketsiz yaşama geçmek beni de olumsuz yönde etkiledi. Özellikle de kireçlenmeler biraz sıkıntı yaratıyor ancak bununla da mücadele ediyoruz. Son ana kadar da eserlerim üzerinde de çalışmalarıma devam edeceğim.  

Editör: Mustafa YILDIRIM