murat-sonmez-yillar-sonra-ilk-kez-konustu 

Söyleşi: Sevim Şahin

O yıllarda Eskişehir’de CHP’nin tek vekili olmanın getirdiği sorumlulukla her yere yetişmek için büyük çabalar verdiğini hepimiz gözlemledik. Uzlaşmacı, barışçıl ve saygılı duruşuyla örnek bir genç vekilimizdi. Büyük bir keyif alarak yaptığım bu röportajı okuduğunuzda siz de Murat Sönmez’i daha yakından tanıyacaksınız.
Yeniden sizi hatırlamak ve Eskişehir’in en genç vekili olarak tekrar bize kendinizi tanıtır mısınız?
1963 Eskişehir doğumluyum, 1985 yılından beri mimarlık ve inşaat yapıyorum. Evliyim, eşim de inşaat mühendisi, Buket ve Buse adında her baba gibi çok gurur duyduğum iki kız çocuğum var. İkisi de Koç Üniversitesi’ni tam burslu kazanıp büyüğü mezun oldu. Buket İstanbul’da bir bankada çalışıyor, Buse de  bilgisayar ve endüstri mühendisliğinde okuyor.

Siyasete ne zaman girdiniz derseniz ben siyasete girmedim siyasetin içine doğdum. Babam da çok eski bir Cumhuriyet Halk Partili, partinin çeşitli kademelerinde görev yapmış, 1974’te milletvekili adayı 1977’de Eskişehir Belediye Başkanı adayı olmuş hatta seçimi kazanmış, o dönemde de Adalet Partisi’nin itirazları ile tıpkı İstanbul seçimlerinde olduğu gibi “Hiçbir şey yoksa da bir şey vardır” diye oyları yeniden saymışlar. Yanlış sayılmış diye 40-50 oy farkla babamdan başkanlığı alınmış. O dönem televizyon, telefon yok; iletişim bugünkü gibi değil gidip köy köy anlatmak gerekiyordu. Babam bu şartlarda çalışırken  7- 8 yaşlarında  ben de geleceğim der, babamla arabaya biner giderdim. O yıllardan beri siyasetin içindeydim. 2004 yılında Tepebaşı Belediye Başkan Adayı oldum. Ama o günkü yönetim tarafından listeler seçim kuruluna zamanında verilemeyince seçime giremedik. 2007 yılında milletvekili seçildim.

6-42

Sönmez babası Erol Sönmez ile birlikte

Öncelikle mesleğinizin mimarlık olduğunu biliyoruz. İlk adaylığınızda seçime giremediniz, vekil olduktan sonra mesleğinize ara verdiniz. Daha sonra neler yaşadınız?
Eskişehir’de 1985 yılından beri mimarlık yapıyorum. Nereden baksak çok uzun bir süre. Benim mimarlığa başladıktan sonra özellikle gelişen caddelerde çok sayıda imza attığım projelerim var. İnsan her gün bu projelerin önünden geçince mutluluk duyuyor. Milletvekili olunca da ister istemez mimarlığa ara vermek zorunda kaldım. Mesleğe ara verince dönüşte de aynı yoğunluğu bulma şansımız yoktu. Tabi insan kendi çizdiği projelerinin önünden geçerken büyük haz alıyor ama  en çok haz aldığım proje Cumhuriyet Halk Partisi’nin kendi binasıdır.
Onu siz mi çizdiniz?
Onu da şöyle anlatayım. Ben 2004 yılında biliyorsunuz Tepebaşı Belediye Başkan Adayı idim. Fakat seçimlere giremeyince o zaman bu enerjimizi bir yerde harcayalım dedik. O zamanki yönetici arkadaşlarımızın da hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Hüner Palas’ta olan eski yerimiz ihtiyaca cevap veremez ve kadın üyelerimizin rahatlıkla gelip gidemediği bir yer olmuştu. Orası da kendi mülkümüzdü, o binayı da partimize kazandıranlara  ayrıca teşekkür ediyorum. Çünkü o yeni binanın nüvesinde, oranın satılmasıyla gelen para da vardır. Ayrıca genel merkezimize “Madem ki biz seçime giremedik 2004 yılında, bize para gönderecektiniz onu da gönderin..’’ dedik. O zamanki Genel Başkan Yardımcımız  Cevdet Selvi’nin de bunda emekleri vardır. Ona da ayrıca teşekkür ediyorum. Tabi ki onun yanında o zamanki milletvekilleri Vedat Yücesan ve Mehmet Ali Arıkan da büyük katkı ve destek verdiler. O zamanki yönetici arkadaşlarla beraber bugünkü il binamızın hem arsasını alıp hem de binasını yapma şansını elde ettik. Oranın mimari projesi de bana ait. Parti binasına girerken, hem partili olmamız hem de yapmış olduğumuz eseri görmek beni çok gururlandırır. Bazı partili arkadaşlar bilmeyebilir, iskan alındığında yeni binanın girişine “Bu binanın proje mimarı budur, müteahhidi budur”. diye tanıtım levhası asılması zorunludur. Biz bunu istemediğimiz için çoğu partilinin emeği geçenlerden haberi yoktur. Türkiye’nin üç-dört büyük ilinden sonra partimizin kendine ait müstakil binası olan birkaç şehirden biri Eskişehir’dir. Gaziantep ve benzeri gibi büyükşehir olmuş kentlerde bile parti yerleşimleri iş hanlarının katlarındadır. Ama şimdi partimize bu bina da yeterli gelmiyor. İnşallah bundan sonraki arkadaşlar da daha büyük binalar kazandırırlar.

Belediyelerin çalışmalarını nasıl buluyorsunuz? Siz o dönem tek milletvekili idiniz. Belediyeler yoktu. Ne gibi zorluklar çektiniz?
Evet tek milletvekili olmak o dönemde çok zordu. Ben eski bir milletvekili olarak hem belediyeleri, hem de milletvekillerini değerlendirmem gerekirse şimdiki milletvekillerini çok şanslı buluyorum. Bahsettiğiniz gibi ben seçildiğim zaman CHP’li olarak bir tek İnönü Belediyesi vardı. O da kendi yağıyla kavrulan bir belediye idi. Buna karşılık Eskişehir büyük bir şehir. Görev yaptığım sürece Eskişehir’in tüm sorunlarını mecliste gündeme getirip çözülmesi için çalıştım. O dönemde vali, milletvekillerinin bir araya geldiği kravatsızlar toplantılarında gündeme gelen bugün Millet Bahçesi olan eski stadyum yerine iktidarın gerçekleştirmek istediği ranta dayalı projeye karşı gelerek geri adım atmalarını sağladım ki daha sonraki dönemde yeniden gündeme getirildiğinde de Eskişehir kamuoyunun baskısı ile Millet Bahçesi gerçekleştirildi. Yine lületaşı ile ilgili verdiğim araştırma önergesi sonucu bazı mali yükümlülükler kaldırıldı. Ayrıca tek tek söylememize gerek olmayan birçok yanlış uygulamanın düzeltilmesine çaba gösterdim.

 

Cumhuriyet Halk Partisi büyük bir parti. Örgütün sağlam birliktelikleri, diyalogları var, partinin vatandaşla ilişkileri sıkı olunca örgütün ihtiyaçları, halkın istekleri tek milletvekili olmamdan dolayı ve CHP’li belediyelerimiz olmayınca hepsi bana yansıyordu. Tabi sıkıntılı bir süreçle hem halkımızın hem de örgütümüzün sorunlarını çözmek için elimden geldiğince büyük bir gayret gösteriyordum. Aynı zamanda parti meclisinde de olduğum için Gaziantep, Muş gibi diğer doğu illeri ile Kocaeli ve Sakarya’da da sorumluluklarım vardı. Oralarda da çalışmalar yapıyordum. Şimdi üç büyük belediyemiz var, bu büyük avantaj. Milletvekillerinin de kendi işlerini yapmaları daha kolaylaşıyor. İki milletvekilimiz de başarılı bir dönem geçiriyorlar. Eskişehir Türkiye’de örnek gösterilen bir şehir. Zaten Yılmaz Büyükerşen ismi bile yeterli çoğu zaman. Büyükerşen, Türkiye’de olumlu düşünce yaratmış biri, hem büyükşehirin  hem de iki alt belediyemizin projeleri Türkiye’de örnek olmuş çalışmalardır. Tek sıkıntı nedir derseniz, bütün siyasi partilerde parti dışında olduğu gibi parti içinde de çekişme her zaman vardır ve bununda insanın doğal yapısında olduğunu düşünüyorum.

AKP’DE ÜÇ VEKİL BİR ARAYA GELEMİYOR

Bugün AKP’ye baktığınızda üç vekil bir araya gelemiyor. Başka şehirlere baktığımızda da bu böyle. Seçilmişlerde bir yer koruma kaygısı olduğunu görüyoruz. Bunun kamuoyuna yansıması da oluyor, bizim alt belediyelerimizde de böyle çekişmeler olduğu gözlemleniyor ve konuşuluyor. Tabii ki burada olması gereken artık Türkiye’nin bugünkü şartlarına baktığımızda artık hiç kimsenin bir koltuk hesabı yapmadan muhakkak öncelikle bu iktidarın devrilmesi için el ele vermesi gerekiyor. Karşımızda yıllardır mücadele ettiğimiz, artık kazanma noktasına geldiğimiz bir seçim var. “Bu sefer galip geleceğiz, kazanacağız.” dediğimiz bir seçime giderken kendi aramızda bir mücadele verme lüksümüz yok ve onun için de belediyelerimizin de ortak akılla  projelere imza atmaları gerekir diye düşünüyorum.

 

Milletvekilliğinizde gençliğin siyasete sıcak bakması için örnektiniz. Yeniden sizi siyasette aktif olarak ya da yeniden vekilimiz olarak görecek miyiz?


Genellikle klasik laflar vardır; görev verilirse ben görevden kaçmam diye. Ben böyle bir klasik cevap vermeyeceğim elbette. Çünkü bu söz bana hiç inandırıcı gelmiyor. Siyasete bulaşmış bir kişinin bırakması çok zor. Sadece uygun ortamı bulup bulamamakla ilgilidir bu. Siyasete bulaşmış, meclis üyesi olmuş, belediye başkanı olmuş, milletvekili olmuş insanlar eğer şartları el veriyorsa aynı görevde, hatta daha iyi görevlerde bulunmak isterler. Bu çok doğaldır. Ama şartların elverip elvermediğine bakarak karar verirler. Ama görev verilirse herkes hazırım der.


Eski bir milletvekili gözüyle ülkenin içinde bulunduğu bu koşullarda kurulan 6’lı ittifakı nasıl değerlendiriyorsunuz? Siz bu birlikteliği olumlu buluyor musunuz?


Millet ittifakını olumlu bir yapılanma olarak görüyorum. Belki o masanın etrafındaki liderlerin dünya görüşü farklı olabilir ama hepsinin Türkiye’nin modern, laik, sosyal ve hukuk devleti olarak kalması için aynı düşüncede olduklarını, buna inandıklarını düşünüyorum ve bu oluşumu adaletin, hukukun, rahatlıkla doğru bir şekilde yerine getirileceği, aynı şekilde basının özgür olacağı, atamalarda liyakatin öne alınacağı, adam kayırmacılığın önüne geçileceği, özellikle vatandaşın parasını harcarken adilane bir şekilde hak yemeden harcanacağını düşündüğüm bir birliktelik olarak tanımlıyorum. Başarılı olacaklarına inanıyorum.