İnce uzun tek kat üzerine kurulu barakaların bulunduğu yerleşkede tüm binalar birbirinin aynı. Boyası, çatısı, penceresi, kapısı, tahtası, tebeşiri, silgisi, yazı tablalı tahta sandalyesi ile…

Nohut oda bakla sofa misali aynı koridora açılan sınıflardan iki tanesi-D5 ve D7 diğerlerinin iki katı büyüklüğünde. Etrafı tellerle çevrili kampüste araç ve insanların geçtiği tek kapı mevcut olup, yeşil rengiyle girenleri karşılayan pinpon masasının bulunduğu kantini ise; tüm yapıların merkezine oturmuş adeta. Öğle saatlerinde boğazlarından tencere yemeği geçmesine vesile olan yemekhane kuyruklarında “kaynak var!” diyenlerin sesleri az mı yankılanır. Uygulama laboratuvarı, alet ve makinaların bulunduğu alanlar yan yana sayılır. Hemşire ile doktorun olduğu Mediko Sosyal, bir de VW 1303.Ağaçlar, çiçekler, kuşlar ortamı canlı kılanlardan.

Lakin başrolleri paylaşanları sona bıraktığımı tahmin ettiğinize canı gönülden inanıyorum.

Türkiye’nin dört bir yanından gelecek umutları için gelen üniversite öğrencileri ve onlara sabırla, fedakârca mesleği sevdirmek, anlatmak, uygulatmak uğruna mücadele eden, her biri birbirinden kıymetli duayen hocalar.

Profesör Doktorlardan Erdoğan Tuncel, Rıfat Okuyan, Ali Karabulut, Metin Şengonca, Halis Ruhi Ekingen, Nevzat Yürür, Abdurrahim Korukçu, Erhan Rehber, Rahmi Türk, Vahap Katkat, Ahmet Özgümüş ve daha niceleri…

Değerli Okurlarım; “yaşım ortaya çıkmasın” şeklinde derdi olmayan biri olarak, az önceki satırlarda sizlerle birlikte 34-35 yıl öncesi Bursa’nın Hürriyet’ine gittik.

Yer Tezok Kampüsü, Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi. İlerleyen yıllarda yıkılıp, yerleşime açıldı. Fakülte Görükle kampüsüne taşındı. Ancak; yolu Tezok’tan geçen herkesin hafızalarında o yılların anıları yaşayacaktır.

Gelelim üniversite gençliğine. Siz süründüğünüzü düşünseniz de, sizden büyükler için üniversite yılları daima kıymetlidir. Her zaman cebiniz boştur ama nedense en zengin siz görülürsünüz. Gelecek için köklü planlar yaparsınız, akademik kariyer düşünürsünüz ya da “Hayatımın patronu benim, serbest çalışacağım” dersiniz. Bilir misiniz ki; anne, babalar tünelin sonunu daha net görebiliyorlardır. Hele son haftalarda:

“Ah, dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç.

Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç” demeye ramak kalsa da,

“Yarınlar Bizim” Ali Rıza Binboğa’nın dediği gibi.

Diğer taraftan; memuriyet isteyen anneanne, babaanne ve dedelerin duası vardır.” İnşallah memur olursun yavrum, en iyisi devlette çalışmak.”

Hangi bölümü okuyorsanız, birinci sınıfta olsanız bile çevreniz sizi uzman sayar. Tıp okuyorsanız büyüklerinizin bel ağrılarını çözmelisiniz. Başka şansınız yok! Mecbur mecbur takılıp kaldık mecbur.

İşte o yıllardan bir gün hocalarımızdan biri geldi ve “Gençler, Bursa’da Ziraat Mühendisleri Odası’nı(ZMO) kuracağız, siz de kayıt olun. Odamıza sahip çıkalım” dedi. Neredeyse bütün sınıf üye olduk. Oda, üye ne demek? Bilmeden…

Bildiğimiz tek şey vardı. Bütün hocalarımıza güvendiğimiz, onların da bizlere!

O gün bugündür Bursa’da başlayan oda hikâyem; Ankara, Kayseri ve Eskişehir olarak devam ediyor. Bu şehirlerde hayatıma dokunan herkese yürekten “Sağ olun, var olun” diyorum.

Yakın zaman sonra ülkemizde TMMOB’a bağlı odalarımızın seçimleri başlayacak. Bu ne demek diyenler olabilir, kısa bilgi vereyim.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği(TMMOB) 7303 sayılı Yasa, 66 ve 85 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerle değişik 6235 sayılı Yasa ile 1954 yılında kurulmuştur. TMMOB tüzel kişiliğe sahip, Anayasa’nın 135. Maddesinde belirtilen kamu kurumu niteliğindeki bir meslek kuruluşudur. O yıllarda 10 odası ve yaklaşık 8 bin üyesi varken, 2020 yılı sonu itibariyle 24 oda sayısı ve 598 bin 437 üyeye ulaşmıştır.

Ülkemiz ve şehrimizdeki seçimlere dâhil olacak, adaylıklarını açıklayan tüm Yönetim Kurulu üyelerine başarılar diliyorum. Şahsımın da bulunduğu, genç ve dinamikmeslektaşlarımız ile kurduğumuz grubumuzun, Levent Özbunar başkanlığında adaylardan biri olduğumuzu belirtmek isterim.

Ebediyete irtihal eden hocalarımı özlemle, minnetle anıyorum. Hayatta olan değerli hocalarıma sağlıklı ömürler diliyor, saygılarımı sunuyorum. Öğrencilik ve asistanlık yıllarımdaki akademisyen büyüklerime, arkadaşlarıma sevgilerimi gönderiyorum.

Çok fazla duygusallığa bağlamadan bana müsaade, iyi ki hepiniz ile yollarımız kesişmiş. Sağlıkla kalın Sevgili Okurlarım!