Kapıyı hızlıca çarptı ve çıktı. Göz yaşları cama vuran yağmur damlaları gibi yüzüne vuruyordu. Nereye gideceğini bilmeden arabasını çalıştırdı. Her gün, işe gittiği yolda bilmeden şuursuzca yol alıyordu. Zaman havada asılı kalmış bir kum saatiydi şimdi…
Kendi kendine konuşup, deli gibi ağlıyordu arabanın içinde “Çocukluğuma dönmek istiyorum” dedi ; şimdi düşünüyorum da çocukken ağlamak, ağlamak değilmiş aslında, sadece isteklerimizi yerine getirmek için kullandığımız bir silah. Şimdi ise gözlerimden akan her damla yaş acının en derin şahidi. Ruhumda hissettiklerim, bedenimde şimdi,nasıl bu hale gelmiştik.Nasıl tüketmiştik her şeyi, bunca yıl sessini bile yükseltmeyen adam canavara dönüşmüştü. Gözlerinden ateş fışkırıyordu.O anlar gözünün önünden gitmiyordu. Oysaki tek istediği onunla konuşmaktı. Ama her zamanki gibi konuşamamışlardı işte.
Zeynep yeter artık dedi ne olur sus bağırma ve üzerime gelme git. Özgür sesini daha da yükselterek Zeynep’e doğru yürümeye başladı.Özgür’ün kendine doğru geldiğini gören Zeynep ellerini Özgür’ün göğsüne koyarak onu istemsizce geriye doğru itti. Onu itmesiyle birlikte kendini mutfağın duvarına yapışır halde buldu, saçlarından sürükleyip kafasını mutfak balkonuna açılan cama vurdu. Zeynep çok korkmuştu kendini Özgür’den kurtarıp yere attı, kafasını kaldırdığında üzerine doğru gelen çelik bir sandalye ile göz göze gelmişti. Canı çok acıyordu, koşarak odasına gitti, üzerini değiştirip arabasının anahtarını aldı ve evden çıktı.
Eli ayağı titriyordu direksiyonu kontrol etmekte zorluk çekiyordu, arabayı bir kenara çekti. Titreyen elleriyle telefonu tuşladı. Arkadaşı telefonu açtı. “ Zeynep neyin var ne oldu,” hıçkırıklara boğularak anlatmaya başladı Zeynep. “Arkadaşı gel buraya lütfen konuşalım sakinleşirsin” dedi. “Hayır” dedi Zeynep, “Gelmek istemiyorum yalnız kalmak istiyorum” dedi.Ve telefonu yüzüne kapadı arkadaşının…
Tekrar arabasını çalıştırarak gaza bastı ve hızlıca yolda ilerlemeye başladı. Halüsinasyonlar görüyordu, yanında olmayan ama olan insanlarla konuşuyordu. “Arıyorum” dedi “hala arıyorum ve ne zaman bulacağımı bilmiyorum, belki de hiçbir zaman, bulmak istemediğimi arıyorum.Ve bu arayışların içinde çoğu zaman dibe vuruyorum, denizin en derinliklerine ama hiçbir zaman yosun tutmasına izin vermiyorum. Derinlerde de yaşamasını öğreniyor insan nefes alabiliyor mesela ve sonra mucizevi bir şekilde yukarı doğru hızla çekiyor hayat sizi, bir önceki gün okyanuslara dönüşen gözyaşları yerini tutkulu bir yarışa bırakıyor. Sihirli bir mantarın etkisi gibi renkler çoğu zaman şölene dönüşüyor bazen de karanlığa kafana göre yani yaşam ile gerçek arasındaki perde yavaş yavaş sıyrılıyor. Yaptığım hiçbir şey ,hiç kimse bir anlam ifade etmiyor.Çünkü bu dünyadan gittikçe uzaklaşıyorum ve yine çocukluğuma dönmek istiyorum.
Ölüm ayak parmağımın gaz pedalına basması kadar yakın şimdi,uçurumun kenarındayım, arkamda bırakacağım tek şey baş edemediğim acılarım ve yalnızlığım,gaza basıyorum…”.