Ben bu ruhla ve hep ama hep sevdiğim bedenimle kırk yıldır yaşıyorum. Önceki yıllarımın ne kadar sıkıcı ve çileli olduğu kırkımdan sonra hayatın şifresini kırarak ve artık eski “beni” başka bir rafa kaldırarak anladım. Şu dünyada kırk yılım birçok acılar, kahkahalar, heyecanlar ve mutluluklarla dolu dolu geçti.

Birçok insanın olduğu gibi…

Ama son iki yıldır her türlü zorluğu aştıkça, dünyanın şifrelerini çözdükçe, kendimle ve insanlık alemi ile ilgili keşiflerim ve tespitlerim arttıkça, tabi ki her acıdan payımı alıp daha da olgunlaştıkça, hayata daha da aşık olup daha bir istekle ve hevesle yaşamaya başladım. Enerjim her geçen gün çoğalırken pes etmemeyi ilke edinip daha bir heyecanlı uyanarak devam ediyorum yoluma…

Bu uyanışın, aydınlanmanın tesadüf olmadığını düşünüyorum. Aksine tam tersi ilahi bir zamanlama bu evrenin kurduğu bir alarm. Bu dönem de tam kırk sonrasına denk geliyor kırkımdan sonra yeni bir hayat beni bekliyor kırk yıldır beklettiğim ya da farkında olmadan sakladığım bu hayat bana kollarını açmış gel diyor. Kendimi tanıdıkça bedenimi, ruhumu, yeteneklerimi, güzelliğimi, özümü kendimi çok daha çok seviyorum. Bitmek tükenmek bitmeyen enerjimi insanlarla, doğayla ve canlılarla paylaşıyorum.

Kimileri için kırk yaş bir sendrom ve yaşlılık bunalımının başladığı hatta çoğu kadının dibe vurduğu yaşlar iken ben kendimi düz duvara tırmanacak kadar enerjik hissediyorum. Beynim, ruhum, bedenim yeni doğmuş bir çocuk gibi öğrenmeye aç ve meraklı. Yapamadığım ne çok şey varmış meğer, çılgınlar gibi dans etmeyeli, kafam estiğinde arabama atlayıp gitmeyeli, yerlerde sürünecek kadar içmeyeli, yorgunluktan ölecek kadar spor yapmayalı, sinirlendiğimde kimseyi umursamadan kavga etmeyeli ne çok zaman olmuş. Kendim için değil başkaları için yaşıyormuşum meğer yazık ne yazık geçen yıllarıma ama şimdi uyandım, hem de öyle böyle değil ayaklarım yerden kesildi yürümeyi bırakın uçuyorum adeta.

Hayatın her zorluğunun, bazen dibe vurmanın, insanların gerçek yüzleriyle karşılaşmanın bir nedeni varmış hepsi beni kırka hazırlıyormuş da haberim yokmuş. Ve ben kırk yaşımda yıllardır içimde sakladığım gerçek beni çıkardım ah ne çok bastırmışım her şeyi ne çok saklamışım en kuytu köşelerde kendimi. Yaşadıklarım bundan sonraki yıllarımı şekillendirecek şifrelermiş aslında bu şifreleri çözmek için önce bu yollardan geçmek gerekiyormuş yaşam becerisi böyle kazanılıyormuş.

Kısacası kırktan öncesi stajyerlik dönemiymiş. Evet bayağı uzun bir stajyerlik ama hayat bu kolay deneyimlenmiyor dediğim gibi şifre meselesi.

Ben 20 yaşımda iken şimdiki gençler festival festival gezerken ben çalışıyordum. Bu arada ilk festival deneyimim de kırkta oldu. Yirmi sekiz yaşımda anne oldum,  otuz üç yaşında tekrar anne oldum. Kırkımda insanların hiç göründüğü kadar da masum olmadığını öğrendim ve tabii ne kadar saf olduğumu. Ben ve ruhum birçok şehri ve ülkeyi gezdi. İşte bunların hepsi benim uyanış yolculuğumun basamakları oldu yeni yerler görmek yeni insanlar yeni hayatlar tanımak bana her gün bambaşka bir hayatların kapılarını açtı. Kendi yolculuğumun içinde kırk uyanması yaşadım. Zorunlu tercihler, dayatılmış şartlanmışlıklar ve istemediğim sıfatlar la güle oynaya vedalaştım. Ve ben kırk yaşımda içimden, benliğimden, ruhumdan, yaşadıklarımdan bambaşka bir kadın çıkardım.

Şimdi her günümü bir film tadında yaşıyorum inanması zor gelebilir ama öyle, eğlenceli bir filmin maceracı kadın kahramanı gibi. Bu dünyayı gezerek ve yaşayarak tanımanın her gün bir şey öğrenmenin peşimdeyim. Her sabaha mutlu uyanıyor ve takvimsiz yaşıyorum artık. Her birimiz bir sanata eseri kadar özel ve güzeliz yeter ki uyanıp hayatı aktığı yerden yakalayıp kendi dünyamızı yaratalım ve yaşayalım.

Belki bu kitap duvarları yıkmanıza vesile olur hadi hep birlikte kırkında uçalım.