Her türlü aday belirlenmesinde liderlerin başını ağrıtmayacak tek yöntem önseçimdir.
Bu yerel seçim öncesinde de yine partilerin önseçimi tercih etmediklerini gördük ve sonuçlarını da gördük.
İstifalar, kavgalar, gürültüler, kırgınlık ve küskünlükler.
Oysa liderler için yapılacak en kolay ve risksiz durum “seçilin gelin” demek olacaktır.
Ama bir türlü yanaşmıyorlar, çünkü gücün kendi ellerinde olmasını istiyorlar.
Yine parti liderlerinin işine gelmeyen bir durum da seçim kanununun değiştirilmesi.
Her parti lideri eğer muhalefetteyse, seçim meydanlarında seçim kanununu değiştireceğini, seçim barajının kaldırılacağını ya da aşağıya düşürüleceğini vaat ediyor, ama iktidara gelince bunların hepsini unutuyor.
Tabii ki daha bir çok konuda parti liderlerinin işine gelmeyen durumlar var, en demokratik geçinen bile bunları yapmıyor.
Parti içi demokrasi maalesef işletilmiyor.
Seçimlerin eşit şartlarda yapılmadığı ise ayrı bir konu.
Şimdi iktidar partisi Ak Parti, devletin bütün imkanlarını kullanarak seçim propagandası yapıyor.
Yarın başka parti gelse onlar da yapmayacak mı?
Elbet yapacak.
O halde bunun çaresi nedir, çıkarılacak bir yasayla bunun önüne geçmek.
Seçimlerde devletin imkanlarını kullanamaz hale getirmek.
Bu da parti liderlerinin işine gelmeyen durumlardan biridir.
Hadi Başbakan devlet imkanlarını da kullanarak seçim propagandası yapıyor.
Peki bakanlara ne demeli.
Bu sıralar bakanların her gittiği yerde seçim propagandası yapılmıyor mu?
Yapılıyor.
Yanında devletin valileri, bürokratları.
Onlar da giriyor bu seçim çalışmalarının içerisine.
Artık seçim ayına da girdik.
Bakanlar bundan sonra daha sık çıkacaklardır yurt gezilerine.
İşte bunun önüne geçmek gerekir.
Ama öyle genel seçim öncesi bazı bakanların istifa ettikleri gibi değil.
Bir de siyasi partilere yapılan seçim yardımları var.
Bu partilerin aldıkları oy oranına göre belirleniyor.
Belli bir oy oranının altında kalan partilere ise devlet yardımı yapılmıyor.
Yani neresinden baksanız adil bir seçim sistemi henüz oturmuş değil.
