Daha Gezi Parkı'ndaki direnişin analizleri yapılmamışken, Gezi Parkı içinde bebeklerin ve çocukların da olduğu bir gün polisin müdahalesiyle boşaltıldı. Direnişin yüzlerce simgesinden söz edememişken, polisin orantısız saldırısını duyurmaya çalışırken, TBMM çatısı altındaki bütün partileri bu direniş aracılığıyla doğru düzgün olumlu ya da olumsuz eleştirmeye zamanımız yetişmemiş iken durduk yere şimdi de #duranadam eylemi çıktı. Elbette kim yaptı, neden yaptı ve onlarca varyasyonu hakkında tekrar bilgi verecek değilim. Ancak Taraf Gazetesi'nin de ana sayfasından ilettiğinde öğrendik ki bu eylemin kökeni 13.yüzyıl Bizans'ına kadar gidiyor. O dönemin İstanbul'unda baskı politikalarına karşı direnen bazı kişilerin Skite denilen mekanlarda durarak orada yaşadıkları ve sivil itaatsizlik yaptıkları biliniyor.* Zaten mevcut iktidar gündemi son hızla değiştirmeye yetkin iken direnişin de kendi içindeki durum ve olayları sürekli yer değiştirdiğini görüyoruz. Bugün de direnişin farklı unsurlarından birileri olan Sivil Toplum Kuruluşları ( yazı içinde STK olarak geçecektir) hakkında görüşlerimi aktarmak istiyorum:
STK Olsan Neee! DKÖ Olsan Ne!
Gezi Parkı eylemleri sayesinde siyasi partilerin içler acısı halini gördük. Bununla birlikte kamu kurumlarının prangalarla, siyasi ve dini iradeye nasıl bağlandığını pratikte de görmüş olduk. İşin bir de STK denilen Sivil Toplum Kuruluşları var ki felaketin felaketi...
Adı üzerine sivil ve dahi resmi kurumlarla ilgilerinin olmamaları ve kar amacı gütmemeleri beklenir özetle; sağ olsunlar ülkemizde de on binlerce bu STK'lardan bolca var. Kitlece kalabalık olan ve etkinliği de küçümsenmeyecek bazı kuruluşlardan DİSK, KESK, TMMOB ve TTB hemen akla gelen önemli STK'lar içinde yer alır. Çağdaş ve ilerici temelde kurulan bu kurumların her büyük eylemler öncesinde coşup gürledikten sonra şifa niyetine bir damla su vermediğini görünce yaşanılan hayal kırıklıklarıyla birlikte bu kuruluşların neden var olduğunu da sorgular olduk.
Anımsarsınız, 1 Mayıs 2013 Taksim Mitingi için yukarıdaki ve bir çok STK günlerce " alana gireceğiz, emekçilerin ve halkın 1 Mayıs alanına girişi engellenemez" kabilinden onlarca demeç veren koca koca başkanlar gün gelip çattığında gürledikleri kadar bir direniş göstermeden emekçi halklarını yarı yolda bıraktıkları daha hafızalardan silinmeden şimdi de Gezi Parkı'na polisin müdahalesi nedeniyle yine aynı ünlü STK'lar 16 Haziran Pazartesi için "Genel Grev" kararını pazar gününden alarak katılımın düşük kalmasında başrol oynamışlardır. Öyle ya, böylesine dev bir kitleyi genel greve götürebilmek için günler öncesinden çalışmak gerek ki üyelerini alanlarda görebilesin. Direnişe müdahale nedeniyle acil karar alındı bahanesi de geçerli değil. Çünkü parktaki kitlerce günlerce genel grev çağrısı yapılmasını teklif ettiler, gerçekten de ivmenin en yüksek olduğu genel grev kararı alınmış olsaydı belki de polisin müdahale olasılığı ortadan kalkacak ya da en azından Erdoğan kendi halkına bu kadar hasmane tutum sergilemeyecekti. Belki de önemli hiç bir kazanım elde edemeyeceklerdi ama denemeden bunu nasıl bileceğiz ki?.. Yine de destek bekleyen Gezi Parkı direnişçileri Taksim’e söz konusu kitleyi beklerken 1 Mayıs’ta yaşananlar tekrar edildi ve KESK,DİSK,TMMOB gibi kurumlar yine yarı yoldan çark ettiler.
Geçmiş dönemlerde de sıkça STK neden Demokratik Kitle Örgütü ( yazı içinde DKÖ olarak geçecektir) olmalı konusu epey tartışılmıştı. 12 Eylül sonrasında Anap iktidarı her yer güllük gülistan kandırmacasının bir parçasıydı STK'lar. Kenan Evren Anayasası zaten hak alma mücadelesinin içini boşaltmıştı, ismini de çiçek-böcek, sanat-sepet çağrışımları da yapınca tüm bu yukarıda okuduğumuz ya da okumadığımız tüm STK'lar ölü doğmuştu zaten. İşte bu nedenledir ki söz konusu kurumlar ölü doğdukları için mücadele kaçkınlığı ve kaçışın teorisini kolaylıkla yapabilmektedir. Örgütlenmenin daha solunda duranlar ise baştan beri Demokratik Kitle Örgütü demeyi seçtiler ama ne oldu bilin bakalım? İsimleri marjinal gruba çıktı elbette. Ama Allah için sıkı ve sert çocuklardı, öyle kelle hesabı yapmazlardı. Grevse grev, boykotsa boykot, mitingse miting. Yapılacaksa yapılacaktı, kaçışı yoktu...Ama maalesef bu grupta da hedef kitlenin demokratik ve ekonomik hak kazanma mücadelesi dar kapsamlıydı, kimi zaman sekterdi, katılımcı değildi. O gruptan değilsen hiç bir şey değilsin yani marjinallerdi. Sonuç olarak 12 Eylül Anayasası'nın ana karnında öldürdüğü işçi, memur, gençlik, sanatçı ve diğerlerinin örgütlenme hakkı, bugünlere kadar sirayet etmiş durumda. Bu ülkede demokratik bir anayasa oluşturulmadan ve tabii o anayasayı uygulamadan halimiz ahvalimiz hep böyle gidecek, ne yazık...
YANDAŞ Sivil Toplum Kuruluşları
19 Haziran 2013 tarihinde ulusal tüm gazetelere ortak ilan veren bir de Yandaş STK'lar var ki bu ilanı okuyana kadar yandaşlıkta bu denli sınırsız olduklarını bilmiyordum açıkçası. Burada söz etmek istediğim kimi önemli kuruluşlar vardı, anlatacaklarım vardı. Ancak gazete ilanlarındaki ortak dili görünce tamamen vazgeçtim.
Daha başlık zaten falso vermiş: Aylardır ülkenin geldiği noktayı göremeyen, halkının değil kendi iktidarının gücünü düşünen ve yine yukarıdan bakan bir dille atılmış bir başlık. Buradan ne başlığı yazacağım ne de ilanın devamını; ancak şunu belirtmek istiyorum ve tarih kaydetsin: " samimi vatandaşlarımız " , " .... kalmak suretiyle " , " hedef 2023 " kullanılan ifade dilini gördünüz değil mi? Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmalarını kim yazıyor ise aynı ekip yazmış. Bu ilanın altına imza atan STK üyelerine göz gezdirdiğinizde göreceğiniz tablo niyetin gayet açık olarak görülmesini sağlayacaktır. Sonra yandaş ve takiyecisiniz deyince kızıyorlar, çok af edersiniz...
* Taraf Gazetesi 19 Haziran 2013
ÇOK ÖNEMLİ NOT: Yazıya başlarken Es-Es'imin doğum günüydü; ama siyahına kırmızısına renklerimizi her gün seviyorum. Sonsuz ol Es-Es'im...