Biliyorduk o gün 'ayrılık günüydü'... Ama umarsızca sevişmiştik... Yüreklerimiz ve tenlerimiz ayrılık duygusu içinde birbirlerine doyasıya sarıldılar...

   Uzun süre yanyana ve elele yattık... Gözlerimizin içine bakarak uzun uzun öpüştük..

   Ama hiç konuşmadık....

   Sokakları sanki son kez elele dolaştık... Hiç yorulmuyorduk... O güne kadar gezdiğimiz çapbahçelere gidip oturduk, çay içtik... Sanki ilk kez birbirimizi sevdiğimiz günkü gibi heyecanlıydık...

     Gece olmuştu...  Gökyüzünde tek bir yıldız yok....

     Hiç konuşmuyorduk....

     Birden gökyüzü ağlamaya başladı...

     Bardaktan boşanırcasına, gözyaşlarımıza karıştı....

Elimizde iki karanfil vardı... Sendeki beyaz, bendeki kırmızı idi.....

     Yağmur altında yürüdük...

     Yağmur içimize öylesine işledi ki bedenlerimiz ıslanmıştı...

     Yeni yapılan bir parka oturduk....

     Sokaklarda kimseler yoktu...

     Yağmur ayrılığa inat daha hızlı yağıyordu...

     Birbirimize baktık, sarıldık....

     Hem ağladık hem de öpüştük....

     Yağmur bizi yıkıyordu....

     Oturduğumuz bankın arkasında elimizdeki iki karanfili toprağa ektik....

     Son kez öpüştük.... Elele yürüdük, otobüs duraklarına kadar.....

    Otobüste sen son kez el sallarken, ben elimi yüreğime koydum sonra dudaklarıma.....

     Severken 'hoşçakal' demenin acısını yaşıyordum...