Anayasamızın 28. Maddesi’ne göre “Basın hürdür, sansür edilemez.”

Aynı şekilde Devlet basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır.”

Yine Anayasamızın 25. Maddesine göre “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.”

Basın özgürlüğüne Anayasamızda özel önem verilmiştir. Bu aynı zamanda haberciye ve yorumcuya ciddi bir sorumluluk yüklemektedir.

Bu sorumluluğun verdiği hak ve yetkilerin sınırsız olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Yasalarla çizilen sınırların yanında yalnızca insan olmak sıfatının taşımak için kafi geldiği ahlaki değerler de mevcuttur.

Basın Kanunun 3. maddesinde de belirtildiği üzere basın özgürlüğü bilgi edinme ve bilgiyi yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarından oluşmaktadır.

Basın, yetkisini kullanırken ve sorumluluğunu yerine getirirken Anayasa, Türk Medeni Kanunu’nu ve diğer yasalarla güvence altına alınan kişilik hakkına saygı göstermek zorundadır.

Yargı kararlarında basın özgürlüğünün kişilik hakları ile çatıştığı durumlarda kullanılacak ölçütler belirlenmiştir.

Basının haber verme hakkı hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmektedir.

Haber verme hakkı kamu yararı taşıyan bir olayı, topluma haber vermek, bildirmektir.

Haber verme hakkının üç hakkı içerdiği kabul edilmektedir.

Bu haklar,

1. Habere ulaşma, haberi bilme ve toplama hakkı,

2. Haberi yorumlama, değerlendirme ve eleştirebilme hakkı,

 3. Haberi basma ve yayma hakkıdır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da kararlarında, yazılı ve görsel basının işlevini yerine getirirken, yayının gerçek olması, yayında kamu yararı bulunması, konunun güncelliğini gözetmesi, haberi verirken konu ile ifade arasındaki düşünsel bağın da korunması gerektiğine hükmetmiştir.

Haberin, haber verme hakkı kapsamında kaldığının ve bu nedenle hukuka uygun olduğunun kabul edilebilmesi için kamu ilgi ve yararı taşıması, gerçek ve güncel olması, haberde özle biçim arasındaki dengenin gözetilmiş olması gerekmektedir.

Kişilik hakları ile haber verme hakkı çatıştığında kullanılacak ölçüt bu şekilde olduğu gibi, herhalde yerine getirilmesi olmazsa olmaz olan haberin gerçek olmasıdır.

Haberin güncelliği, iletildiği anda özle biçim arasındaki dengenin korunup korunmadığı, kamuyu ilgilendirip bilgilenmede kamu yararı olup olmadığının bir önem sırası yapılsa, “gerçek” olmanın ilk sırada olacağı aşikardır.

Görünür gerçeğe uygunluk tanımı dahi resmi makamların açıklamalarının aktarılmasını ya da o an mevcut evrak, görüntü, delil ve emareler ile uygunluğu aramaktadır.

Herhangi bir konuda hiçbir delil ve emare olmadan söylenti olduğu iddiası ile yayın yapmanın hukuka ve ahlaka uyar yanı yoktur.

Herhangi bir konuda hiçbir delil ve emare olmadan sosyal medyada paylaşım olduğu iddiası ile yayın yapmanın hukuka ve ahlaka uyar yanı yoktur.

En görünür, en karşılanması gereken hukuka uygunluk nedeni “gerçeklik” olmadan yayın yapmaya kalkışılması basın özgürlüğünün kötüye kullanılmasıdır. Yapan yönünden ancak  “menfaat karşılığı yayın yapma”yı düşündürür.