Önceki dönemlerde hukuki bilgiye ancak kağıttan ulaşırdık. Kanunlara, basılı kanun kitapçıklarından. Yargıtay Kararlarına “Yargıtay Kararları Dergisi”nden.

“Bu kitapların hepsini okudunuz mu siz?” kitaplarından bir konu ile ilgili ayrıntılı bilgi edinirdik.

Ulaşabildiğiniz kaynak kadar, bulabildiğiniz Yargıtay kararı kadar. Yıllara yaygın Yargıtay Kararları kütüphanenizde olmalı ya da ulaşabileceğiniz bir kütüphanede olmalıydı. Hukuk kitaplarının ise en yeni baskıları bulunmalıydı.

Hukuki bilgiye ulaşmak şu anki ile kıyaslanmayacak kadar güçtü ve ulaşabiliyor olmak da -ulaşabildiğiniz kadar- farklılaştırıyordu.

Şimdi ise her şeye ulaşım mümkün, her yerden mümkün. Sadece hukukçular içinde de değil. İnternet ulaşımınız varsa bilgiye bir şekilde ulaşmak mümkün.

Peki bu kolayca ulaşma hali hep artı mı kattı hayatımıza?

Yoksa bilgiyi sınamadan tüketir hale mi geldik?

Kendi davasını kendi açanlarda ciddi bir artış söz konusuymuş.

Hukuki danışmanlık almak belki de maliyetli bulunduğundan, belki danışılan hukukçular bir türlü “olması gerektiği” düşünülen cevapları vermediğinden,  belki kendi alanınızda başarılı olanların bunun tüm alanlara sirayet edeceğini düşündüğünden ya da benzer bir sebeplerden kendi davasını kendi açanların sayısı artıyor.

Davasını kendi açan ve kendi takip edenlere ilişkin istatistiğe ulusal yargı ağı yardımı ile ulaşılması mümkün.

Fakat azımsanmayacak sayıda olduğunu düşündüğüm, davasını vekil ile takip eden ama sürece ilişkin kararları kendisinin vermesinin daha iyi olacağını düşünenler var.

Hukuki bilgi kaynakları aynı.  Fakat kaynaklara ulaşmak çok daha kolay. Peki ulaşabiliyor olmak, gerektiği gibi kullanabiliyor olmayı da beraberinde getiriyor mu?

Hukuki bilgi kaynaklarına ulaşmak için bir konudaki mevzuatı, içtihatları, doktrindeki tüm görüşleri tarayıp değerlendirmek gerekiyor.

Her konuda Anayasa’nın çizdiği çerçeve biliniyor olacak. Anayasa Mahkemesi’nin değerlendirmeleri göz önünde bulundurulacak.

Konu ile ilgili tüm kanunlar, varsa taraf olunan uluslararası sözleşmeler, tüzük, yönetmelik ve yine varsa diğer düzenleyici işlemler taranacak.

Konu ile ilgili içtihatlar taranacak, güncel yüksek mahkeme kararları, Yargıtay, Danıştay kararları, bölge adliye ve idari mahkeme kararları taranacak.

Konuya ilişkin doktrindeki değerlendirmeler irdelenecek. Bunun için son tarihli yayınlar, tez ve makaleler incelenecek.

Süreç yönetiminde ise usul hükümleri bilinecek. 

Mevzuat en güncel değişiklikleri ile internetin olduğu her yerden ulaşılabilir durumda.

Mevzuat incelemesi yaparken aralarındaki hiyerarşiyi biliyor olmak gerek, tabi yürürlükteki tüm mevzuatı taramayı planlamıyorsanız neyi nerde bulacağınızı da.

İçtihatları, kelime ile, kanun maddesi ile, konu ile arayarak ilgili programlardan bulabiliyoruz. Tabi yorumlamayı biliyor olmak kaydı ile.

Kitaplara, tezlere, makalelere online ulaşmak mümkün. Yine eldeki verilerle karşılaştırmayı biliyor olmak kaydı ile.

Bilgiye ulaşmak kolaylaştı evet, her ulaşanın bulduğu/gördüğü aynı değil ama.

Bir de şu kararı vermek gerek: ulaşabiliyor olmak, “muhakeme” gücünü de yanında getiriyor mu? Akıl yürütme, bilgiyi kullanma, eldeki bilgilerle yeni yargılara varma yeteneğimizde aynı oranda artıyor mu?