2 yılı aşkın zamandır insanlığı etkisi altına alan salgın hastalıktan herkes gibi ülkemiz ve insanımızda nasibini(!) aldı.

2 yılı aşkın zamandır insanlığı etkisi altına alan salgın hastalıktan herkes gibi ülkemiz ve insanımızda nasibini(!) aldı. Resmi rakamlara göre ülkemizde yaklaşık 80 bin insanımızın da hayatına mal olan salgınla ilgili ilk başlarda tam kapanma dahil alınan önlemlerin aksine son dönemde aşı dışında bir önlemin kalmadığı gerçeğini biliyoruz. Maske mesafe uygulaması çoktan aşındı… Her neyse… Son dönemde Sağlık Bakanlığı tarafından aşılanma oranlarını ve haftalık olarak tutulan istatistiklerde ortaya çıkan nüfus oranına göre her yüz binde hasta sayısı rakamlarının yer aldığı harita dışında elimizde bir şey kalmadı…

Geçtiğimiz hafta değerlerine göre Eskişehir’de haftalık 100 bin kişide görülen Covid-19 vaka sayısı bir önceki haftaya göre yüzde 4,66 azalmış. Yine verilerden anlıyoruz ki Nüfusunun yüzde 83’ü aşılanan ve en yüksek aşılama oranına sahip iller arasında 7’nci sırada yer alan Eskişehir’de Covid-19 vaka sayısı haftalık tabloda düşüşe geçmiş. Kentte 100 binde görülen koronavirüs vaka sayısı 1 hafta içerisinde yüzde 4,66 azaldı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın sosyal medya hesabından yayınladığı tabloya göre, 6-12 Kasım tarihlerinde 100 binde 265,52 korona virüs vakası görülen Eskişehir’de, 13-19 Kasım tarihlerinde 100 binde görülen vaka sayısı 253,14 olarak kaydedildi.

Bu kadar aşılanmaya, uyarıya rağmen geldiğimiz nokta “Bindik bir alamete, sonu çıksın selamete” demekten bir şey gelmiyor elimizden… Covid ile yol arkadaşlığımız hayırlı(!) olsun…

+++

Tencerede “aş mı, yoksa taş mı?” kaynıyor

Sadece sıcak siyasetin değil, geniş vatandaş kesimlerinin de gündemindeki konu ekonomi… Ekonomist değiliz ancak hepimiz ekonomik gelişmelerden etkilenince ister istemez dikkatimiz ekonomik tartışmalara yüzümüzü dönüyoruz.  Vatandaşın ilgi odağı enflasyon, döviz kuru rakamlarından çok temel gıda maddeleri ve akaryakıt rakamları… Yağ fiyatları ile başlayan, ekmek ve diğer temel ihtiyaç maddeleriyle akaryakıt ürünlerindeki fiyat artışı daha doğrusu zamlar hepimizi derinden etkiliyor. Örneğin ekmek, simit, poğaça ve zeytin, peynir, sebze ve meyve fiyatlarındaki artışlar gelirimizle örtüşmeyince hepimizi sıkıntı basıyor… Siyaset jargonuyla söyleyecek olursak insanlar tencerede “aş mı, yoksa taş mı kaynıyor” ona bakıyor. Özellikle temel gıda fiyatlarında dövize endeksli akaryakıt fiyatlarındaki yükselişle etkileşimin sebep olduğu anormal yükselişle de dar ve sabit gelirli kesimleri olumsuz etkilemeyi sürdürüyor. Son olarak simit fiyatlarındaki artışı da bu olumsuz etkiye ilave edelim.

Geçtiğimiz gün sabah saatlerinde bir büfenin önünden geçerken selam verip simit almak istedim. Büfe işletmecisi arkadaşa “bir simit alayım” dedim. Büfe işletmecisi “Sen bir kaç simit daha al yarın simit2.5 TL olacak” diye takıldı. Eskiden ekmek fiyatlarındaki artışlardan sonra, “ekmek yoksa pasta yesinler” esprisi yapılırdı. Şimdilerde ekmek de, simit de pek bu espriye konu olacak durumda değil…

+++

“Hoş bulduk!” sevgili dostlar…

 Uzun süren sessizliğin ardından ES GAZETE sütunlarında yeni yazma fırsatı bulurken, “Tak… tak… tak, ben geldim” diye başlamıştım. Başta ES GAZETE ailesi olmak üzere çok sayıda dostumdan ve okuyucudan aldığım “hoş geldin” mesajlarına çok teşekkür ediyorum. Güveninize layık olmak güzel, bundan sonra da böyle olacak inşallah…