Konfüçyus, öğrencilerine bir şey öğretirken bunu örnekleyerek anlatırdı. Günlerden bir gün elinde bir vazo ile derse girdi. Diğer elinde ise bir elma vardı. Herkesin meraklı bakışları arasında, elmayı vazonun içine bırakarak şöyle dedi:
- Kim bu elmayı vazodan çıkarmayı başarırsa, elma onundur.
Çocuklardan birinin karnı çok acıkmıştı. Hemen yerinden kalkıp elini vazonun dar ağzından içeri soktu. Elmayı yakaladı ama bir türlü dışarı çıkaramıyordu.
Bir süre uğraştıktan sonra panikle...
- Elimi çıkaramıyorum !
Konfüçyus;
- Elmayı tutmaktan vazgeçmediğin sürece elini çıkarman mümkün değil.
Çocuk ise bir türlü elmayı bırakmak istemiyordu. Sonunda çıkaramayacağını anlayıp şaşkın bir şekilde sordu.
- Elmanın nasıl çıkarılabileceği konusunda sizin bir fikriniz var mı?
Konfüçyus, hemen vazoyu eline alıp ters çevirdi. Elma yuvarlanıp avucunun içine düşüverdi. Çocukların hepsi gülmeye başladı. Aslında o kadar basit bir şeydi ki bu!
Konfüçyus;
- Çocuklar biliyor musunuz ? Bu öyle göründüğü kadar basit bir şey değil.
Elinde elma, konuşmaya devam etti.
- Bazen sımsıkı yapıştıklarınızı gerektiğinde bırakabilmek zordur. İşte bunu başarabilmek ise önemli meziyetlerden biridir.
Eğer zorla tuttuğunuz her ne ise mutluluğunuzu engellediğini fark ediyorsanız, onu hemen özgür bırakmalısınız.
Eğer yanlış bir şey yapıyorsanız, fark ettiğiniz an buna bir son vermelisiniz.
Eğer kendinize ve başkalarına karşı dürüst davranamıyorsanız, bu hilekarlığı hemen durdurmalısınız.
***
Acaba sizler ne yapıyorsunuz ?
Yıpranmış ilişkiler, sevgisiz evlilikler ve yaşam sevincinizden çalan her şey. Hepsine sımsıkı tutunup devam ediyorsunuz yaşamaya...
Neden ? Sadece korkup bırakamadığınızdan.
Gittiğiniz yol sizi mutlu etmiyorsa orada körü körüne ilerlemek yerine, zamanı geldiğinde mutsuzluğunuzu pekiştiren tüm olguları geride bırakabilmek en güzeli. Yazamadığınız kitapları, sizi mutsuz eden şehirleri, yürütemediğiniz ilişkileri ve artık sevmediğiniz insanları bırakabilmek...
İşte bütün bunlardan cesurca vazgeçebilmek...
Hayatta başınıza gelenlerin çoğunu, doğru ya da yanlış her ne varsa, ısrarcı olup inat ettiğiniz için yaşamıyor musunuz ?
Çoğu zaman takıntı ile tutkuyu birbirine karıştırıyorsunuz. Bunu en çok da ikili ilişkilerinizde yapıyorsunuz. Gün geliyor, ölesiye sevdiğiniz kişiyle ilişkiniz heyecanını yitiriyor. Ve onunla artık yollarınızı ayırmanız gerekiyor. Ama bunu bir türlü kabullenemiyorsunuz. Israrla, her ne pahasına olursa olsun onu elinizde tutmaya çalışıyorsunuz.
Peki ne yapmalı? Tabi ki, zor olsa da bırakmak, bırakabilmek...
Bir şeyleri geride bırakabilmek zor ama bunu yapabilmek mutluluğunuza açılacak kapının anahtarıdır. Elbette haddinizi bilip hiç bir zaman ulaşamayacaklarınız için mücadeleyi bırakmak ile size acı veren durumdan ya da insandan kurtulmak arasında ince bir çizgi vardır. Bu ince çizgiyi kestirip kararlı ve akıllı davranarak sıkıntılı durumlardan ne zaman vazgeçmeniz gerektiğini bilebilmelisiniz.
Herhalde doğru düşünemediğiniz zamanlarda, dağılıp dibe vurarak kendinizden vazgeçtiğinizi fark etmek, başınıza gelebilecek en kötü durumlardan biridir.
Bunu yaşamamak için, sizi acımasızca tutsak eden, sıkı sıkıya sarıldığınız görünmez prangalarınızdan kurtularak özgürleşmelisiniz. Tabi ki vazgeçebilmek, o olgunun niteliğine göre değişir. Hayattan vazgeçmenizle, sizi artık sevmeyen birinden vazgeçmeniz arasında fark vardır. Bunları da birbirine karıştırmamalısınız.
Şunu da hiç bir zaman unutmayın, vazgeçebilmek bir erdemdir. Öyle güzel bir meziyettir ki, bunun önemini her insan kavrayamaz. Yıllar geçtikçe anlarsınız değerini. Anlamasanız da hatalarınız, yaşanmışlıklarınız, kısacası hayat kafanıza vura vura öğretir. Zannediyorsunuz ki vazgeçmek zayıflıktır. Belki de bir nevi korkaklık. Tam tersidir, vazgeçmek. Ancak kendinize güveniyorsanız ve kompleksten arınmış bir insansanız vazgeçmenin erdemine vakıf olabilirsiniz.
''Her şeyin sıradanlaştığı bir dünyada, bazen kaybetmek en doğru seçimdir. Ve o dünyada en yerinde tercih; vazgeçiştir '' der, Adam Fawer 'da
Geride bıraktıklarınız tecrübeniz, bu sayede elde ettiğiniz yeni kazanımlarınız ise ganimetiniz olsun.
Özgür kalın efendim...!