Günlerden pazar, sabah saat 10 civarında telefonum çaldı. Baktım, kayıtlı olmayan bir numara arıyor. Telefonu açtım. Telefonun öbür ucunda, genç olduğunu tahmin ettiğim bir kadın vardı.
Ben "Alo" der demez konuşmaya başladı:
“İyi günler Nalan Hanım, biz sizi İnsanca Yaşam Derneği’nden arıyoruz,” dedi.
“Allah Allah, sabahın bu saatinde bu da neyin nesi?” diye içimden geçirerek sordum:
“Buyurun, ne maksatla aramıştınız beni?”
Kadın cevap verdi:
“Nalan Abla, biz eğitime önem veren bir derneğiz.”
Hitap şeklinden rahatsız olarak cevap verdim:
“Maşallah, maşallah… Sizi tebrik ederim de, beni hangi maksatla aramıştınız?” diye tekrar sordum.
Telefondaki kadın, beni duymadan, telaşla ezberlediği ne varsa aktarmaya devam ediyordu.
Bu sefer sesimi yükselterek bir kez daha sordum:
“Benim numaramı nereden buldunuz, söyler misiniz?”
Yine cevap alamadım. Telefonu kadının yüzüne kapatmak da istemedim.
Bu arada, ne hikmetse "Nalan Hanım" hitabı birdenbire yerini "Nalan Abla"ya bırakmıştı. Bu gereksiz samimiyet hiç hoşuma gitmedi.
“Yine çattın kızım Nalan, bakalım bunun altından ne çıkacak?” diye aklımdan geçirerek, karşımdaki kadının konuşmasını kesmeden dinleyip durumu anlamaya karar verdim.
Zaten karşımdaki kadın otomatiğe bağlamış, mekanik bir ses tonuyla beni dinlemeden, hatta nefes bile almadan konuşmaya devam ediyordu.
Çaresiz dinleyecektim. Hitap samimiyeti ise giderek artıyordu. Bu seferki yeni hitabım “Nalan Ablacığım” oldu.
“Nalan Ablacığım, biz küçük kızlara dini eğitim veriyoruz ve Kur’an-ı Kerim bağışı topluyoruz. Onların ihtiyacı olan Kur’an-ı Kerim’leri almak için sizin gibi hayırsever insanların yardımlarına ihtiyacımız var.”
Bu cümlelerden sonra, son zamanlarda telefon yoluyla sık sık dolandırılmaya çalışıldığım aklıma geldi. Konuşmaya kızgınlıkla devam ettim:
“Tamam güzelim de, benim numaramı nereden buldunuz? Hâlâ bunun cevabını alamadım. Öncelikle bunu bilmek istiyorum.”
Bizimki ezberini bozmadan, robotik ses tonuyla devam etti:
“Nalan Abla, önceden bizim derneğimize yardımda bulundunuz herhâlde; ondan bizde telefon numaranız var demek ki...”
“Güzelim, bu söyledikleriniz imkânsız, çünkü ben ateistim.”
Son söylediğimden sonra hazırlıksız yakalanıp afalladı. Hızlıca toparlayarak devam etti:
“O zaman aile fertlerinizden biri yardımda bulundu demek.”
“O da mümkün değil güzelim, biz sülale boyu ateistiz ve bu tip yardım toplayanları hiç sevmeyiz.”
Kadıncağız bu sefer neye uğradığını şaşırdı. Dağıldı ve toparlayamadı.
“Ee… şey… Sizi rahatsız ettik, kusura bakmayın. Hakkınızı helal edin Nalan Abla, iyi günler.”
Bütün bu konuşmalara yan odadan şahit olan oğlum Utku, yanıma gelerek sordu:
“Anne, ne oldu yine? Niye durduk yere ‘ateistim’ diyorsun?”
“Tatlım benim, onları ancak bu şekilde püskürtebilirdim.”
Söylediklerimi, bu dünyadan göç edene kadar beş vakit namazını hiç kaçırmayan rahmetli annem, rahmetli hacı babam iyi ki duymadılar.
Dolandırıcılar farklı taktiklerle hız kesmeden faaliyetlerine devam ediyorlar. Gözlerimizi, kulaklarımızı, kısacası bütün algılarımızı dört açalım efendim.
Aman dikkat!
Hoş kalın, sevgiyle kalın.