Eskişehir Peyzaj Mimarları Odası’nın önceki dönem başkanlarından Nezih Ağaoğlu ile iklim krizi ve kuraklık üzerine gerçekleştirdiğimiz sohbette, kentin geleceği adına önemli uyarılar dile getirildi. Nezih Bey, Eskişehir’in ciddi bir tehdit altında olduğunu vurgulayarak “Artık mesele sadece yağmurun yağıp yağmaması değil; altyapımız, su yönetimimiz, doğayla kurduğumuz ilişki tümüyle yeniden düşünülmeli. Şehrin bir an önce ‘Sünger Şehir’ kavramını gündemine alması gerekiyor. Aksi halde Eskişehir, yakın gelecekte yaşanabilirliğini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilir” ifadelerini kullandı.

Kuraklık, artık yalnızca meteorolojik bir mesele değil. Eskişehir için bu mesele, giderek daha fazla sosyal, ekonomik ve çevresel bir risk haline geliyor. Gerek Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün 2024 yılı erken iklim değerlendirmesi, gerekse geleceğe yönelik yapılan dört farklı iklim senaryosu, Eskişehir’in özellikle nisan, ağustos ve eylül aylarında kuraklıkla yüzleşeceğini gösteriyor. Bu riskin özellikle Tepebaşı ve Odunpazarı gibi nüfusun yoğun olduğu ilçelerde belirginleşmesi, suyla olan ilişkimizin köklü bir biçimde gözden geçirilmesi gerektiğini ortaya koyuyor.

Peki, çözüm nerede?
Yanıt, giderek daha fazla ülke ve şehir tarafından benimsenen bir kavramda gizli: Sünger Şehir.

Kuraklık haritaları ne diyor?

Yapılan risk analizlerine göre Eskişehir’in geleceği, özellikle belirli dönemlerde su kıtlığıyla sınanacak. Bu analizlerde hem mevcut sosyoekonomik göstergeler (satın alma gücü, işsizlik oranı, eğitim seviyesi) hem de geleceğe yönelik iklim verileri kullanıldı. Risk haritalarına göre en kırılgan alanlar; yoğun nüfuslu yerleşim bölgeleri, tarım arazileri, ormanlar ve meralar.

Tehlikenin boyutu sadece yağışların azalması değil; ani, düzensiz yağışlarla birlikte altyapının yetersiz kalması, tarımda verim kaybı, orman yangınlarında artış ve su kaynaklarının tükenmesi de Eskişehir’i bekleyen diğer riskler.

Neden sünger şehir?

Sünger şehir yaklaşımı, kentleri tıpkı bir sünger gibi yağmur suyunu emebilen, depolayabilen ve gerektiğinde geri kullanabilen bir yapıya dönüştürmeyi amaçlıyor. Bu yöntemle hem ani yağışların neden olduğu sel baskınları engelleniyor, hem de kurak dönemlerde kullanılmak üzere su rezervi sağlanmış oluyor. Şehrin su arıtma sistemine daha az yağmur suyunun verilmesi arıtma maliyetleri açısından önemli bir düşüş sağlayacaktır.

Eskişehir özelinde düşündüğümüzde, bu modelin uygulanabilirliği son derece güçlü. Tepebaşı ve Odunpazarı gibi alanlarda geçirgen zeminler oluşturmak, yeşil çatı ve yeşil duvar uygulamalarıyla hem yağmur suyunu depolamak hem de kent ısı adası etkisini azaltmak mümkün. Ayrıca, park ve bahçelerdeki su ihtiyacı da bu sayede karşılanabilir. Ancak bu tür büyük projelerin maliyeti yüksek olması bütçe sıkıntısı yaşayan yerel yönetimlerin tek başına üstesinden geleceği bir proje değil. Eskişehir’in egeleceği ilgilendiren özel projeler için devlet destekli finansman hazırlanması gerekiyor.

Uygulanması gereken adımlar

Yağmur suyu toplama sistemleri:Binalarda yağmur suyu toplama sistemlerinin zorunlu hale getirilmesi, peyzaj sulama ve temizlik gibi ikincil kullanım amaçları için önemli bir kaynak yaratabilir.

Yeşil altyapı:Yol, kaldırım ve otoparklarda geçirgen yüzeylerin yaygınlaştırılması; yeşil çatı ve duvar sistemleriyle entegre çözümler sunulması, hem suyu tutacak hem de şehir estetiğine katkı sağlayacaktır.

Tarımsal uyum:Kuraklığa dayanıklı bitkiler, damlama sulama sistemleri ve tarımsal erken uyarı sistemleriyle tarımın sürdürülebilirliği sağlanmalıdır. Çiftçilere yönelik eğitim ve tarım sigortaları da bu sürecin ayrılmaz bir parçası olmalı.

Orman yönetimi:Mihalıççık ve Alpu gibi riskli bölgelerde yangına dayanıklı türler ekilmeli, gözetleme sistemleri artırılmalı ve yerel halk bilinçlendirilmelidir.

Toplum katılımı ve eğitim:
Sünger şehir uygulamalarının başarısı, yalnızca fiziksel altyapıya değil, aynı zamanda halkın katılımına da bağlı. Özellikle riskin yüksek olduğu yaz aylarından önce su tasarrufu ve bilinçli tüketim konularında eğitimler düzenlenmelidir.

Eskişehir’in iklim risklerine karşı dayanıklılığını artırmak için sünger şehir modeli, sadece bir teknik çözüm değil; aynı zamanda şehircilik anlayışının değişimini ifade ediyor. Betonlaşan değil nefes alan, suyu boşa akıtan değil tutup değerlendiren, felaketi beklemektense yöneten bir şehir olmak mümkün. Sünger şehirler geleceğin şehirleri. Eskişehir’in de bu geleceğe bugünden hazırlanması gerekiyor.