Üniversiteler, yalnızca bilgi üretim merkezleri olmanın ötesinde; bulundukları bölgenin ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasına yön veren büyük ölçekli kurumlardır. Bu nedenle bir üniversitenin mali yapısının şeffaflığı ve sağlamlığı, sunduğu eğitimin niteliğinden ülkesine yaptığı katkıya kadar her alanda belirleyici bir rol oynar.

Bir yükseköğretim kurumunun gücü, sadece akademik unvanlara dayandırılamaz; asıl ölçüt mali sürdürülebilirliğidir. Öğrencisine daha iyi imkânlar sunabilen, araştırmalara yatırım yapabilen ve ülkesine katma değer üretebilen üniversiteler, mali açıdan sağlam temeller üzerinde yükselir.

Anadolu Üniversitesi’nin 2025 yılı ilk altı aylık bütçe uygulama sonuçlarını içeren Kurumsal Mali Durum ve Beklentiler Raporu, bu büyük kurumun mali karnesini tüm açıklığıyla ortaya koyuyor. Ancak raporun satır aralarına dikkatle bakıldığında, mali tablonun kritik bir eşiğe dayandığı görülüyor. Bunun temel nedeni ise açıkça ortada: Açıköğretim Fakültesi (AÖF) gelirlerinin Yükseköğretim Kurulu (YÖK) havuzuna aktarılması.

Bir dönem Anadolu Üniversitesi’nin en önemli öz kaynak kalemi olan AÖF gelirlerinin merkezi bir kararla YÖK’e devredilmesi, üniversitenin mali dengesini derinden sarsmış durumda. Bu karar, kurumun kendi kaynaklarını yaratma gücünü zayıflatmış, yatırım yapma ve hizmet kalitesini artırma esnekliğini ciddi biçimde sınırlamıştır.

Personel giderleri bütçedeki en büyük kalem

Rapor, 2025’in ilk yarısında Anadolu Üniversitesi’nin toplam 2 milyar 296 milyon 433 bin 892,31 TL gider gerçekleştirdiğini ortaya koyuyor. Bu tutarın en büyük payını, %46,73’lük oranla 1 milyar 273 milyon 787 bin TL’lik personel giderleri oluşturuyor. Yıl sonu itibarıyla sigorta primleri hariç personel giderinin 3 milyar 692 milyon 62 bin TL civarında olacağı öngörülüyor.

Kritik bir gösterge olan sermaye giderleri ise yalnızca %6,26’lık gerçekleşme oranına sahip. Bu oran, üniversitenin yeni altyapı yatırımları, teknolojik yenilenme hamleleri ve büyük ölçekli araştırma projeleri için ayırabildiği kaynakların ciddi biçimde kısıtlandığını gösteriyor. Oysa bir üniversitenin geleceğe dönük atılım gücü, doğrudan bu kalemlerin büyüklüğüyle ölçülür.

Gelirlerde hazine yardımlarının ağırlığı

Gelir tablosuna bakıldığında, 1 milyar 934 milyon 47 bin 593 TL’lik toplam gelirin %84,95’ini hazine yardımlarının oluşturduğu görülüyor. Bu oran, AÖF gelirlerinin YÖK’e aktarılmasının ardından Anadolu Üniversitesi’nin merkezi bütçeye bağımlılığının ne kadar arttığını açıkça ortaya koyuyor.

Mali yapının en çarpıcı göstergesi ise gider-gelir dengesindeki uçurum. 2025’in ilk altı ayında üniversite, 1 milyar 721 milyon 416 bin TL tutarında bir bütçe açığıyla karşı karşıya. Bu devasa fark, AÖF gelirlerinin kaybının, üniversite bütçesinde ne denli büyük bir boşluk yarattığını gözler önüne seriyor. Yönetim, yılın ikinci yarısında bu farkın ek hazine yardımı ile kapatılmasını bekliyor.

Mali bağımsızlık, akademik özgürlüğün teminatı

Rapor, bir yandan kamu kaynaklarının disiplinli kullanımını gösterirken, diğer yandan AÖF gelirlerinin elden çıkmasının yarattığı finansal kırılganlığı da bütün açıklığıyla ortaya koyuyor. Kendi öz kaynaklarını yaratma ve bu kaynaklarla bağımsız karar alabilme yeteneğini kaybeden bir üniversitenin, hem öğrencisine en iyi eğitimi sunma hem de ülkesine en güçlü katkıyı sağlama hedefi zorlaşır.

Mali yönden güçlü bir üniversite; daha fazla burs, daha modern altyapı ve daha nitelikli akademik kadro anlamına gelir. Bu nedenle Anadolu Üniversitesi’nin gelecekteki hedeflerine ulaşabilmesi için, AÖF gelirlerinin transfer mekanizmasının yarattığı yükün hafifletilmesi ya da kalıcı ve sürdürülebilir yeni finansman modellerinin hızla oluşturulması hayati önem taşımaktadır.