Emekli olmanın en büyük artısı benim için her gün yürümek oldu.

Uzun bir süre üniversite odaklı çalışma nedeniyle genelde yerleşkelerde geçen günlerimizi ocak ayı başından beri şehir sokak ve caddelerine taşımanın huzurunu yaşamaktayım.

Bunu yaparken birikmiş özlemimden dolayı güzergahları sürekli değiştiriyorum ve cadde ile sokakları doyayısıya adımlıyorum.

Güzel tarafı hasret kaldığımız dostlarla karşılaşmak yada yol üzerinde esnaf olan dostlara, hemşehrilere bir hayırlı işler demek  ve hal hatır tarafı gönlümüzü hoş ediyor.

Kısa bir hatırlatmayla esas konuyu yazmak istiyorum.

Malumunuz kış aylarını Rabbimize şükür bu yıl tam anlamıyla hissederek yaşıyoruz.

Bereketine şükrediyoruz.

Bunun yanında dualarımız imkansızlık içinde olan, zor durumda olan insanlarımıza ve sokakta yaşayan, kırsalda olan canlara.

Her iki durumda üzerimize düşen insani sorumlulukların farkında, gereğini yapma çabalarındayız.

Temennim insanlarımızın, Eskişehirde yaşayanların bukonularda hissiyatlarını üst seviyede yaşamalarıdır.

Bize yakışan budur diyorum.

Esas konuya gelirsek.

Bahsetmek istediğim geçtiğimiz ve yaşadığımız son süreçlerle ilgili kısa bir tespit.

Ziyapaşa Caddesi Sarar İmamhatip in oradan Yunusemre caddesine, devamında İbrahim Karaoğlanoğlu olup, Atatürk Caddesine kadar uzanan genelde gıda ağırlıklı esnaflarımızın dükkanlarının olduğu uzun bir güzergahtır.

Bir yürüyüşüm Ziyapaşa caddesi Gökmeydan girişinden sol taraf üzerinden oldu.

Biraz ilerleyince esnaflarımızın işyerlerinde bir anlamda karanlıkta oturmaları dikkatimi çekti.

Esnaflarımız günışığının aydınlatmasını kendilerine yeter görmüşler.

Son süreçte gerçek gündem olan faturalar konusu işte burada hiç kimseyle konuşmadan kendini söyledi.

Devamındaki bir iki sohbet zaten bunu teyit etti.

Ortak cümle güçmü yetiyor? oldu.

Hilafsız her dükkan ve vitrin tasarrufa gitmiş, karartma uygulamayı tercih etmiş durumda.

Gıda ağırlıklı işletmeler olduğunu söylemiştim.

Temel ihtiyacın gıda olmasına rağmen piyasada bir durgunluk bir hareketsizlik olduğu aşikar.

İnsanların yediğinden bile kıstığı bir ortamdayız.

Salgın süreci ve yaşanan ekonomik zorluklarda üstüne birde ana kalem giderlerdeki artışlar bindiği anda söylenecek tek sözcük kalıyor.

Esnaf olmak gerçekten çok çok zor.

Kirayı, doğalgazı, çalışan varsa ücretini, sigortasını, vergiyi, ve mal tedarik mecburiyetini düşününce tekrar diyorumki bu dönem esnaf olmak tarifi mümkün olmıyan bir ünvan.

Yani elden ne olur, ne yapılır insanın aklına pekçok şey geliyor.

Bu günler gerçek anlamda dayanışma ve birlik olma günü.

Millet olmamızın ruh durumu mevcut.

En azından destek ve dayanışma için.

Bunun bir yönü olarak lütfen küçük, bireysel, bizim esnafımızı alışverişte tercih edelim.

Bunu düşünelim, uygulayalım,  esirgemeyelim.

Esnaflarımız günlük ve gelecek hayatımızın asli olan unsurlarıdır.

Her yaşam dönemimizde hatırası olan izi olan bizden olan nefeslerdir.

Tercihimizi kullanalım, bunu hissettirelim.

Yaşadığımız süreç gerçekten zor zamanlar.

Bizi biz yapan duygu ve duruş böyle zamanlarda bütün olmamızdır, sahip çıkmamızdır.

Bizler istersek bunu yaparız.

Eskişehir farklı şehirdir, Eskişehirli farklıdır.

Bunu her düşünce anlıyamaz, her gönül yaşıyamaz.

Esnaflarımıza, çevremize, insanlarımıza, canlılarımıza biraz daha Eskişehirli bakın ve Eskişehirli kalın.