IMG_2273

Asıl adı Mustafa. Osmanlı Devleti’nin fikir babası, İslam ilahiyatçısı-din bilgini, Ahi şeyhi, Osman Gazi’nin kayın pederi ve hocası, Rabi’a Bala Hatun’un babası.

1206 yılında Kırşehir’in Mucur ilçesi İnanç köyünde doğmuş, 1326’da Bilecik’te vefat etmiş ve dergâhının zikir odasına defnedilmiştir.

Şehir merkezinde bulunan türbenin yapılış tarihi net olarak bilinmemekle birlikte, inşasının Osman Gazi’nin oğlu Orhan Gazi döneminde olduğu tahmin edilmektedir. Türbe; Bilecik ilinin kurulduğu vadideki tepelerden birinin üzerinde olup, 7/24 ziyarete açıktır.

20 Kasım 2019’da ilk bölümü yayınlanan, İstanbul’un Beykoz ilçesine bağlı Riva’da çekilen “Kuruluş Osman” dizisinin de önemli kahramanlarındandır.

127e3a6d-c9a2-4a7a-a045-040408c2d998

Osman Gazi’ye akıl hocalığı yaptığı için Osmanlı Devleti’nin manevi kurucusu olarak da nitelendirilen Şeyh Edebalı.

Günlerden Pazar ve yolculuğumuz tahmin ettiğiniz üzere Şeyh Edebalı türbesine.

Eski Bilecik şehrinin kurulduğu vadideyiz. Araçların park edildiği alanın kenarındaki gözleme çadırı kapalı. Hemen yanında birkaç seyyar şemsiye altına karşılıklı konulmuş, 1970’lerin okul sıralarına benzettiğim açık hava çay bahçesi soluklanmak adına ideal! İsteyene dumanı tüten beş-altı çeşit gözleme ve kırmızı yağ biberi(acı) ile dört-beş siyah zeytinli tabak servisi de mevcut. Ağaçların arasında doğanın sessiz sesini hissedeceğiniz mekânda, ziyaret öncesi veya sonrası oturmanızı öneririm.

Türbeye 50 metre kadar mesafedeki Orhan Gazi Camii veya kubbe üzeri restorasyon sırasında kurşunla kaplandığı için Kurşunlu Camii karşılar sizleri. Osmanlı-Türk mimari sanatının dini mimari alanında ilk kubbeli yapı örneği olan çift minareli camiinin asıl minaresi, ana binadan 30 metre uzakta bir kayanın üzerinde inşa edilmiş olması da ilginçtir.

Siz deyin 50, ben diyeyim yüz tane merdivenden çıkıp, türbeye varınca, boyunuza yakın yükseklikte mermer sayfaya bakar gözleriniz:

IMG_2268

BAK OĞUL!

“Beni kır, şeyh Edebalı’yı kırma” ile başlayan, “Bu dediklerimi vasiyetim say.” Şeklinde biten, Ertuğrul Gazi’nin oğlu Osman Bey’e sözleri okursunuz.

120 yaşında vefat eden “Şeyh Edebalı Hazretleri” yazılı kapının önündeyim. 10 beşe yakın ayakkabının üzerinden kafamı uzattım içeriye doğru. Hepsi beyaz sarıklı, siyah cüppeli çeşitli yaşlarda sakallı erkekler… Cam kenarında sandukanın yanında toplanmışlar, Kur’an-ı Kerim okumaktalar. Biraz bekledim, baktım uzun sürecek. Duamı kapıdan ettim.

Tabelaları takip ederseniz, Osman Bey’in eşi Bala Hatun ve annesinin sandukalarının bulunduğu yapıya kısacık yol sizi götürür. Hepsinin ve tüm ölmüşlerimizin mekânları cennet olsun.

Merdivenleri bir bir inmeye başlıyoruz. Yemyeşil doğanın kucakladığı coğrafyada bulunan caminin önündeki banklardan birine oturmuş, gitar çalmayı yeni öğrendiğini tahmin ettiğim birinin vuruşlarının sesi duyulmakta.

Yaklaştıkça; down sendromlu, Jandarma yazılı gömlek ve aynı renkte pantolon giymiş, güler yüzlü genç bir erkek olduğunu fark ettim. Önünde duran, siyah ince ve soyulmakta olan gitar çantasının üzerine metal paralar atılmış. Yaklaştık, o anda beyaz sarıklı siyah cüppeli kişi, gencin önünde bitiverdi. Göz damlası ambalajının daha küçüğü kadar şişedeki hacı misini uzattı, otoparkın önünde duran şeyhine ve diğerlerine bakarak:  “Hoca efendimizin hediyesidir” dedi. Down sendromlu gencin teşekkür etmesini istercesine, otoparkta fotoğraf çekilecekmiş gibi o anı pür dikkat izleyen 10 beşe yakın, mensup olduğu grup üyelerine bakmasını aklından geçirircesine, bekledi.

Genç; önünde duran paraların, zamanın,  hayatının…(burada yorumu sizlere bırakıyorum) farkında ya da değil. Hacı misinin büyüsü içinde şişeye bakıyordu.

“Gözlerime bakar mısınız?” diyebilse; masum, sorgulamayan ve yargılamayan yüreğinin yansıması bir çift göz bebeğine öylesine oturmuştu ki!

“EY OĞUL!

Beysin;  bundan sonra öfke bize, uysallık sana. Güceniklik bize, gönül alma sana. Suçlamak bize, katlanmak sana. Acizlik, yanılgı bize; hoş görmek sana. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana. Kem göz, şom ağız, haksız yorum bize, bağışlama sana.

Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın. En büyük zafer nefsini tanımaktır.” Der Edebalı.

Değerli Okurlarım, Rabbim herkesi nefsini bilenlerden eylesin. Lakin ne eyliyorsak, “Bize yaptıran Allah’tır.” Demek “kötülüğün gemisini kurtaranın kaptan sayıldığı” bir devirde ne kadar doğrudur?

Hisarcık Vadisi’nde Bilecik Belediyesi tarafından düzenlenen Osmanlı padişahlarının yer aldığı tarih şeridi de bulunmaktadır. Gösteri salonunda şehrin fethi üç boyutlu olarak anlatılmaktadır. Açık hava müzesinde Osmanlı’ya yöneticilik yapmış padişahların eserleri, hayatları da yer almaktadır.

Bilecik-Söğüt kara yolunun yirminci kilometresinde, Edebalı’nın yetiştirdiği müridi ve damadı olan, Osmanlı’nın ilk kadısı olarak bilinen Dursun Fakıh’a da uğrayabilirsiniz. Sonrasında Osmanlı’nın ilk başkenti Söğüt ilçesine girip, Osmanlı Beyliği’nin kurucusu Osman Gazi’nin babası ve Selçuklu Uç beyi Ertuğrul Gazi’nin türbesini de ziyaret edebilirsiniz.

Bir yazımın ve bir yılın sonuna geldik.

2022 yılı 2021’i aratmasın.

“Yazık şu geçen zamana yazık, yalan mıydı biz mi aldandık, nasıl böyle erken yıprandık!” demeden.

 Aklınıza ne geliyorsa gönlünüze göre olsun.

Sağlıkla ve umutla kalın!