Işığa üşüşmüş böcekler gibi başımıza üşüşenlere ve yine ışığımızı söndürmek için yapmadık entrika bırakmayanlara katlanıyoruz.

Ramazan ayında belki de oruç ağzı ile pide kuyruğunda beklemeye bile tahammülü olmayan hak bilmezlerle, torpil patlatıp sıra beklemeden ne kadar iş varsa kul hakkını gasp edenlere katlanıyoruz.

Selam vermeden yanımızdan geçen apartmandaki komşumuza, “hadi biz selam verelim de Allah sormasın” dediğimiz yine de selamımızı almayan Kaf dağındaki suskun sakinlerimize katlanıyoruz.

“Rabbimiz komşuyu komşuya neredeyse mirasçı kılacak sandım” diyen Peygamberimizin hatırına katlanıyoruz.

Kendilerini adil sanan, en ufağından, en büyüğüne idarecilerimize, adaletin bile tesis edilemediği mahkemelerimizde çile dolduran zamanın dervişleri olan hak arayanlar olarak katlanıyoruz.

Asgari ücretle kıt kanaat geçinip, kendilerini üç kuruşla geçinmeye mecbur eden idarecilere yine de dua etmeyi ihmal etmeyenlere de katlanıyoruz.

Bu Devletin imkânları ile gariban olarak okuyup mevki ve makamlara gelen, sonra da geldikleri yerleri beğenmeyen ve o yerlerdeki insanları aşağılayanlara da katlanıyoruz.

İnsanları kullanıp işe yaramayacakları günde bir paçavra gibi fırlatıp atan, sonra da arkasına bile bakmayanlara katlanıyoruz.

İnsan Haklarını, Hayvan Haklarını hiçe sayan, onlara yaşama şansı bile vermeyen adi Bir- Leş- Miş İlletlere ve oralardaki nitelikli kravatlı hırsızlara bile katlanıyoruz.

KORKMAYIN!!!

Korkmayın efendiler, hanım efendiler.

İstiklal marşımız “Korkma!” diye başlamıyor mu? Bir yerde bir yanlış varsa katlanmak zorunda değilsiniz.

Doğruyu savunmak ve alkışlamak insanları nasıl rahatsız etmiyorsa, yanlışa yanlış demekte insan olanı rahatsız etmez. Aksine kendisine çeki düzen verir.

Barış bakın ne de güzel diyor;

Halil İbrahim sofrası

İnsanoğlu haddin bilir kem söz söylemez iken, Elalemin namusuna yan gözle bakmaz iken,

Bir sofra kurulmuş ki Halil İbrahim adına, Ortada bir tencere boş mu dolu mu bilen yok
Buyurun dostlar buyurun Halil İbrahim sofrasına
Daha çatal bıçak kaşık icat edilmemişken, İsmail'e inen koç kurban edilmemişken
Bir kavga başlamış ki nasip kısmet uğruna, Kapağı ver kulpu al kurbanı ne hiç soran yok
Buyurun dostlar buyurun Halil İbrahim sofrasına
Yıllardır sürüp giden bir pay alma çabası, Topu topu bir dilim kuru ekmek kavgası
Bazen durur bakarım bu ibret tablosuna, Kimi tatlı peşinde kimininse tuzu yok
Buyurun dostlar buyurun Halil İbrahim sofrasına
Ağzı açık, gözü toklar buyursunlar baş köşeye, Kula kulluk edenlerse ömür boyu taş döşeye
Nefsine hâkim olursan kurulursun tahtına, Çalakaşık saldırırsan ne çıkarsa bahtına
Halat gibi bileğiyle yayla gibi yüreğiyle, Çoluk çocuk geçindirip haram nedir bilmeyenler
Buyurun sizde buyurun, buyurun dostlar buyurun
Barış der her bir yanın altın gümüş taş olsa, Dalkavuklar etrafında el pençe divan dursa
Sapa kulpa kapağa itibar etme dostum, İçi boş tencerenin bu sofrada yeri yok
Para pula ihtişama aldanıp kanma dostum, İçi boş insanların bu dünyada yeri yok
selam ve dua ile.....