İnsan kaç kere doğar? 

Desem; “tabii ki 1 kere” şeklinde cevap verip, kestirip atanlar olacağı gibi, kimileri de farklı cevaplar verebilir. İlk kez,  2011 yılında bu soru sorulduğunda; “2 kere” dedim. İlki; biyolojik olarak, doğumumuz. Diğeri;  hayat yolculuğumuz içerisinde, “farkındalığımızın farkına vardığımız an”  ki bu kavram, son yıllarda çok popüler oldu. İngilizcesi Mindfulness, bilinçli farkındalık. Basit olarak; şu anda neyi deneyimliyorsak, tarafsız olarak bunu bilme ve izleyebilmedir, merkezinde daima insan vardır. Son yıllarda; pek çok alanda olduğu gibi, bu kavram üzerine de; iş alanları doğdu, eğitmenler ortaya çıktı, eğitimler ise,  son hızıyla sürmekte idi ki, iki ayaklı varlıklar olarak, korona denen virüs yüzünden, gerçek “survivor”  mücadelesinin içinde bulduk kendimizi!  Bir yandan hayatta kalmak, öte taraftan hayatımızı devam ettirme çabasıyla,  deney hayvanı misali günlerimizi geçirmekteyiz. O günlerden biri de bugün! Kendimi ve sizleri alıp, korona kelimesini kullanmaya çalışmadan, kısa bir yolculuğa çıkarmak istiyorum, müsaadenizle! Sonumuz nasıl olur bilemem şimdiden, ancak “SURVİVOR GERÇEK OLDU” !

 ”Baki kalan bu kubbede bir hoş sâda imiş” diyor 16. Yüzyılda yaşamış Bâki.      2017 yılında Tokyo Film Festivalinde,  büyük ödülü kazanan İzmirli yönetmen Semih Kaplanoğlu’nun  “Buğday” adlı filmi için, ödül törenindeki ifadesi şöyle olmuştu. “Bu benim için, zaman ve mekânda bir insanın insan olma yolculuğu. Çünkü insan olmak demek benim için, küreden zerreye bütün kâinatın ve kendinin farkında olmak demektir”.

“Şikâyet ettiğin o yaşam, belki de başkasının hayalidir be yeğen.”  

 Ne güzel söylemiş, Ezel dizisindeki adıyla Ramiz Karaeski. Gerçek adı Tuncel Tayanç Kurtiz;   1936’da İzmit’in Bahçecik nahiyesinde doğan Ramiz dayının baba tarafı Selanik, anne tarafı Boşnak. Yıllar içinde; nahiye müdürlüğü, kaymakam ve valilik görevlerinde bulunan babasından dolayı;  14 yaşına kadar gezmedikleri yer- yurt kalmamış. Kırıkkale, Reşadiye, Kandıra, Posof, Ayvalık, Michigan, Detroit, New York, Silifke, Tarsus, ortaokul yıllarında Edremit ve Haydarpaşa lisesi ile İstanbul.  Vasiyetinde; “beni Edremit’e gömün” demesinin iki nedeni var. İlki;  çocukluk yıllarındaki keyifli anıları. Diğeri; 2010’dan itibaren, Çamlıbel köyünde, eşi ve kayın biraderi ile işlettiği Zeytinbağı isimli butik otelde,  yöre halkı ile derin dostlukları. Üniversite yıllarında; hukuk, İngiliz filolojisi, felsefe, psikoloji, sanat tarihi bölümlerinde okumuş, ancak hiç birinden mezun olamamış. İlk işi İETT’de ışık kontrolörlüğü, yüreklere gömülen Tuncel Kurtiz’in. Oyunculuğa; 1958 ‘de Haldun Dormen Tiyatrosu’nda sahne alarak başlayan koca yürekli insan,  hayatı boyunca pek çok tiyatro oyunu, dizi ve filmde rol alarak, ödüller kazandı. 27 Eylül 2013’de Etiler’deki evinde geçirdiği kalp krizi sonucu, 77 yaşında,  fani dünyaya veda etti.                                                                                              “Herkesin bir geçmişi vardır, bir de geçmemişi” diyen Ramiz dayıyı;   Balıkesir’in Edremit ilçesine bağlı Güre beldesinin Çamlıbel mahallesinde ziyaret etmiştim yaklaşık 5 yıl önce, sizler gibi güzel insanlarla!  Doğayla iç içe olmayı seven Kurtiz; “Başımda bir taş, az sayıda çiçek ve deniz gören bir yer olsun” demişti.  Deniz tam görülmese de yeri istediği gibi!  Yolun kenarında,  eğimli yamaçta uzanmış, diyor ki:

Yorgunum Ustam;                                                                                                              Ne katkısız somun isterim senden, ne bir tas su.                                                      Ne taş yastıkta bir gece uykusu. Var gücünle asıl sükûnetime, çığlığım kopsun. Uzat ellerini güneşe dokun, uyandır uykusundan.                                                  Tut yüreğimden ustam tut,   tut beni sür güne...

Ustayı ziyaret ettikten sonra, rotanızı yakındaki Tahtakuşlar köyüne çevirmenizi öneririm.  Neden mi? Anadolu’da Etnoğrafya galerisi açılan ilk köy olduğundan (kurucusu emekli öğretmen Alibey Kudar). Unesco’dan pek çok kez ödül alan yaşayan galeriyi gezin mutlaka. Alibey orada yoksa bile,  oğlu karşılar sizi ve misafirliğe gelmişçesine ağırlar.  9-10 kişi olmamıza rağmen, geleneksel yöre kıyafetlerinden,  şaman kültürüne sahip malzemelerin hikâyesine kadar dinlerken,  yüzyıllar öncesine gittik sanki. Dünyada sergilenen en büyük deri zırhlı deniz kaplumbağası, 105 yaşındaki Caretta Caretta galerinin en ilginç parçalarından. Otantik mekândan çıkıp, köy meydanına doğru yöneldiğinizde, denizden yüksekliği 125metre olan, tahmini 180 yaşındaki mazı meşesi anıt ağacın, ulu heybetiyle, yıllara nasıl meydan okuduğuna şahit olun. Ünlü söz ve saz ustası Ali Ekber Çiçek(1935-2006)’i ziyaret edin. Ünlü sanatçı Erzincanlı olsa da, aynen Ramiz dayı gibi, Yunan mitolojisine göre, Zeus’un doğduğu İda(Kaz) dağına gömülmek isteyen bir insan!  “Haydar Haydar”, “Derdim Çoktur Hangisine Yanayım” gibi yüzlerce eseri türkü dünyasına kazandırmıştır.  Kaz dağlarının eteklerindeki Tahtakuşlar köyünün, eğimli sokaklarında,  dağ keçisi edası ile tırmanıp, sonrasında yöresel peynir kokulu sıcak gözlemeler ile dumanı tüten tavşankanı demlik çayı, yeşilin ve mavinin kucaklaştığı eşsiz manzaraya bakarak, hem midenizi hem ruhunuzu doyurup, dostlarınızla keyifli dakikalar geçirin derim! Aklıma gelmişken; hakkında anlatılan pek çok efsane ve mit bulunan, Alplerden sonra en fazla oksijen üreten dağ olma özelliğine sahip, İda’nın sessiz sesini dinleyin, buz gibi suyundan içmeyi sakın unutmayın!

Gerçeği öğrenmek için, kimi kendini ortaya atar, kimi de başkasını ateşe atar.    Ama insanın çaresizce aradığı şey, gerçek değildir,                                                   Bir kuytuda bırakıp gittiği, kendisini arıyordur aslında…

Dünya üzerinde kendimize yaşam alanı açalım derken, dengeyi bozduğumuzun farkına varalım artık! Ramiz Dayı’nın dediği gibi; kendisini arayan da bulması gereken de insanoğludur. Hiçbir insan, hiçbir ülke yoktur ki, içinde bulunduğumuz durumdan muaf olsun! Covid-19 insanlığı tehdit ediyor. Sakince,  dünyanın ritmine kulak verin, ne kadarını duyuyor, ne kadarını duymazdan geliyoruz. Bunlar derin konular, insanda kafa mı kaldı? Tuhaf bir hal aldı evren demeyin, birlikte düşünelim ve sorgulayalım.

 Çözüm yine bizde…

 Sağlıkla kalın…