Mustafa Balbay’ı alkışlarla koğuşuna uğurladıktan sonra Tuncay Özkan’ı beklemeye başlıyoruz.

5 dakikalık bir beklemeden sonra Tuncay Özkan salona giriyor.

Siyah takım elbise, tertemiz beyaz bir gömlek, bakımlı, kendine güvenen bir Tuncay Özkan.

Buradaki sarılmalar bir başka oluyor galiba. Balbay da olduğu gibi yine sıcak, yine samimi, yine kuvvetli.

Önce Mine Kırıkkanat sarılıyor, Özkan’a ve hasret gideriyorlar.

“Yine çok güzel kokuyor arkadaşım” diyor Kırıkkanat.

Daha sonra herkesle bir hoş geldin faslı.

Bana sarılıyor, hoş geldiniz diyor, bakıyorum evet güzel kokuyor.

Masadaki bisküviler bitmedi duruyor ama çaylar yine infaz koruma memurları tarafından tazeleniyor.

Bizler retina kontrolünden geçerken, gencecik, güzel bir kız da retina kontrolünden geçiyor. Daha önce kim bilir kaç kez gelmiş olan Tuncay Özkan’ın kızı Nazlıcan Özkan da gelmiş babasını ziyarete.

O bizden ayrı görüşüyor.

Tuncay Özkan oldukça neşeli, espriler yapıyor, herkesin tek tek hatırını soruyor, gülüyor ama sonunda da ekliyor.

“Bakmayın siz benim böyle neşeli olduğuma, sizler geldiniz diyedir. Gece olunca mahpushane başka bir şey oluyor, bir canavara dönüşüyor” diyerek zorluklarını da anlatıyor.

İlk günlerin, ayların zorluklarını aktardıktan sonra “Ben bir gece bir baykuş ile göz göze geldim. Koğuşun penceresine bir baykuş dadanmıştı. Bir gece göz göze geldik, uzun süreden sonra bir başka canlı ile ilk göz göze gelişimdi ve inanır mısınız bundan mutlu oldum, bir başka canlıyla göz göze gelmek başka bir şeydi.”

 

“DAVAYI HALK SAHİPLENMELİ”

 

Sonra birden ciddileşti. Önümüzdeki 10 yıl içersinde Ne Tayyip Erdoğan, Ne de Abdullah Gül olacak diye başladı sözlerine ve şöyle sürdürdü.

“Bu politik bir davadır. Şurada bir bardak var, diyorlar ki o bardak kirlidir elleme. Sen yok elleyeceğim diyorsun elliyorsun, bardak seni de kirletiyor. Sen artık kirlisin, sonra senin ellediklerin de kirleniyor. Cumhuriyet hukuku artık kirlenmiştir. Bu davayı halkın sahiplendiği, bu dava benim davam dediği gün bu dava biter. Ben bu mahkemeden hiçbir şey beklemiyorum. Suç yok, suçlu var. Toprak olurum, tele, demire pas olurum ama onların ayağına paspas olmam. Bu bir politik projedir, politik sonuç alınmadan çıkamayız. 2015’den önce hayal olur. Varlıklarımızın hepsini tükettiler ancak Türkiye sevdamızdan hiçbir şey kaybetmeyeceğiz.”

Sonra yine iş anılara ve esprilere döndü.

 

BALBAY İLE AYNI ODADA

 

Ayrı hücrelerde kalırken, Mustafa Balbay ile nasıl bir araya geldiklerini anlattı.

Cezaevi savcısı bir gün çağırtıyor kendini ve “kiminle kalmak istersin” diye soruyor.

O da “nasıl yani” der gibi şaşkınlıkla baktıktan sonra, hayatta bir araya gelmeyeceği bir ismi söylüyor gülerek savcı.

Özkan tepki gösterirken, Mustafa Balbay ile kalmak ister misin deyince, şaşkınlık ve sevinçten ağzından bazı olmadık laflar da çıkıyor.

Ve sonra Balbay ile Özkan’ın aynı odayı paylaştığı günler başlıyor. Oda ise daha önce kaldıkları hücreden sadece bir adım büyükmüş.

Bazı köşe yazarlarına kızdı Tuncay Özkan, kırıldığını söyledi.

Bir gazetecinin tutuklanmasaydınız ne olacaktı sorusuna ise, “Başbakan olacaktım. İki gün sonra partiyi kurup bunu açıklayacaktım” diye yanıtladı.

O da 18 Şubat için çağrısını yineledi, tüm halkımızı bekliyoruz dedi.

Ve Tuncay Özkan’ı da alkışlarla koğuşuna uğurladık.

 

(Devam edecek)