Samsun- Şanlı Urfa hattına hoş geldiniz.  2+2 otobüs ve bizler, yolculuğumuza kaldığımız yerden devam etmeye hazır isek, başlayalım. Karadeniz’in dünyaya açılan kapısı Samsun’dan,  yaklaşık dört buçuk saat önce çıktığımız uzun, ince yolumuzda,  yarım saatlik mola vereceğimiz yere geldik. Bu diyarlardan fazla uzaklaşmadan, Çorum’un dünyanın merkezi olduğunu söylemem lazım! Kime göre? Bir Türk internet kullanıcısına göre, 2016 yılı ortalarında işaretlenmiş. Yapılan araştırmalara göre,  bu tezi doğrulayanlar da var, Nasreddin Hoca fıkrasına benzetenlerde! Dünyanın merkezi olsa da,  olmasa da; söz konusu coğrafya; yedi bin yıllık tarihi ile Hititler ve Hattilere başkentlik, yedi-sekiz medeniyete ev sahipliği yapmış. 11 Kasım 2019 tarihinde, 81 ilimizde gerçekleştirilen,  “Geleceğe Nefes” adı verilen fidan dikim etkinliğinde, Çorum; Guinnes Rekorlar Kitabına, adını altın harflerle yazdırdı. Nasıl mı? 1 saatte,  303 bin 150 fidan dikerek! Rekoru,  Endonezya’dan getirdik ülkemize…  Helal olsun BİZE. Leblebisi ile meşhur Çorum’un adı geçince; üniversitede okurken,  bölüm başkanımız olan Erdoğan hocamıve fakülte arkadaşım Birsen’i sizlerle paylaşmasam olmaz!  “Başlangıç her zaman bugündür” doğru da, arada,  insan geçmişe de özlem duyuyor…  Dönelim otobüsümüze. Yanımdaki, karalar giymiş teyzem inmiş olsa da, Çorum’da yeri hemen doldu. Sanırım öğrenci, mola bitiminde, Erdi’nin çay-kahve servisinde,belki muhabbet ederiz.  Yolcuların çoğu ile birlikte,  Coşkun dinlenme tesisine akın ettik. Kimi yemek,  kimi yürüme,  kimi ihtiyaç giderme telaşına düştü. Lokanta kısmı, en sıcak yer olsa gerek diyordum ki,  orası bile soğuk! On derece ile çıktığımız yolculukta geldik beş altı derecelere.  Yiyeceklerimin yanında, bir de su alayım, dedim. Aaa; ne göreyim! Günyüzü ilçemizin Gecek suyu! Nerden nereye…Aracımız ve BİZLER; yola revan olduk bile! Masalarımızı da açtık, çay-kahve servisine hazır mısınız?Birbirlerinden başka tutunacak şeyi olmayan, kardeşten öte,  dört küçük çocuğun hikâyesi. Şehrin dört yanından esen,  dört rüzgâr gibi çıktılar yola. Tek silahları, girdikleri her savaştan galip çıkan dostlukları idi. Yıllarca sustular. Şimdi konuşma zamanı!  “Ne izliyorsunuz?” dedim yanımdakine.  “Suskunlar” dedi, telefonuna taktığı kulaklığın tekini kulağından çıkarıp,  şekersiz çaylarımızı sessizce yudumlarken. “Yolculuk nereye, nerelisin?” derken, Yozgat, Boğazlıyan ve Kayseri’ye yaklaştığımızı fark ettik. Hava iyice kararıp, aracın derecesi üçü gösterse de, bizim keyfimiz yerinde! Az önce Çorum dedim durdum, Yeşim Salkım’a benzeyen adı İrem olan yol arkadaşım, Çorumlu çıktı. Erciyes Üniversitesi  Veteriner Fakültesi dördüncü sınıfta imiş. İrem’e; “az kalmış, bitince, planın var mı?” deyince, cevap direkt:  “Kayseri’de zinhar kalmam, Çorum’da, evcil hayvanlara yönelik, Petshop açmak istiyorum”.  Hayırlısı olsun.  Diğer koltuklardan gelen, horuldama sesleri eşliğinde, Kayseri terminaline vardık. Tamı tamına yedi buçuk saatlik otobüs yolculuğu benim için bitti. Devam edenlere, iyi yolculuklar! Terminalde asker uğurlamasından dolayı, her yer, ana-baba-akraba dolu derken,  Bedriye ablamın kızı Sabiha, beyaz aracı ile geldi bile! Bir yandan hasret gidermece, diğer taraftan, Kayseri tarihi ile devam edelim sohbetimize…    

                 Mazaka, Kaisareia, Kaysariya, Kayseriye ve günümüzdeki adı ile Kayseri; Asur, Hitit, Frig, Pers, Kapadokya, Roma, Bizans, Selçuklu ile Osmanlı medeniyetlerinden derin izler taşımaktadır. Bu izlerden birisi; Kültepe-Karum kazılarında bulunan, çivi yazılı ilk ticari anlaşmadır.(Dört bin yıl önce) 2007 yılında,  Büyükşehir Belediye Başkanı olan Mehmet Özhaseki, şehrin Kiçikapı meydanına,  aslına uygun olarak, dünyanın en büyük çivi yazılı kil tabletini yaptırmış.  Adını geçirmişken, Özhaseki’ye halk arasında kısaca “Haseki başkan”  deniliyor. Şehircilik anlamında çok gelişmiş bir il olan Kayseri’yi gördükten sonra, “Haseki başkan boşuna çevre bakanı olmamış”  dedim. Meydan, bulvar, caddeleri bırakın, sokaklar bile, en az iki şeritli! Binalar 10-15 katlı.Üniversiteleri, hastaneleri… Yerlisi; yöresel söylenişi ile yilli’si kent için, “Küçük İstanbul” diyor. Türkiye, hatta dünyanın önemli markalarının(Kumtel, Simfer, İstikbal,  İpek, Kilim, Saray halı, Erbosan, Şahin Et,  Baş Yazıcı gibi)merkezi konumunda olan ticaret ve sanayi şehri, pastırma, sucuk, mantı, gilaburu suyu, kurşun aşı, yağlama, Develi cıvıklısı gibi pek çok lezzetin de mutfağı. Amerika Birleşik Devletleri eski Başkanı Barack Obama’ya, 2009 yılında,  Çankaya Köşkü’ndeki yemektesunulan nevzine tatlısı ise; meşhurlardan… Obama döneminde, Beyaz Saray’a, Kayseri’den tepsi tepsigiden;   un, ceviz ve yağ karışımı ile şekerli ya da pekmezli basılan(yapılan değil), tatlımız, önemli misafirlerin sofralarının tacıdır.  Ayrıca; oğlan doğuran gelinlere, kaynanasının nevzine ikram etmesi, eski bir Kayseri geleneği.Çankaya’da, Kayseri tatlısı olmasının nedeni, tabii ki, Abdullah Gül. 11. Cumhurbaşkanımızı, 18 ay yaşadığım şehirde, sevmeyene rastlamadım. Kayserili olan Gül; çocukken, babası tarafından, “ticaret kafası var mı?” diye, bakkal yanına verildiğinde, kısa sürede olmadığı anlaşılınca, “bu çocuğu okutalım hanım” dediği, yakınlarının anlattığı gerçeklerden biri. Şehrine; maddi-manevi pek çok faydası dokunan Gül,  İstanbul’da yaşıyor. Akraba, arkadaşları ve dostları ile iletişimini yakından devam ettiriyor. Cumhurbaşkanı demişken,  8. Cumhurbaşkanımız, Turgut Özal;  Malatya doğumlu olsa da,  Kayseri Lisesi mezunudur, Abdullah Gül gibi.  Liseye kaydı sırasında; annesi okula gelir. Ancak;  müdür kayıt etmek istemez Özal’ı. Annesinin ısrarları sonucu; müdür şöyle der. “Sanki okuyup da, Cumhurbaşkanı mı olacak? Başka okul yok mu?Pekiyi derece ile mezun olan merhum Turgut Özal dışında, bugüne kadar, 10’a yakın bakan, 100’e yakın politikacı, ülkemizin önemli iş adamları Kayseri Lisesi’nden mezun olmuştur. Gevher Nesibe Sultan, Mimar Sinan,Melikşah,  Dadaloğlu, Hacı Ömer Sabancı, RifatHisarcıklıoğlu, Hulusi Akar, Tuncay Özilhan, Op. Dr. Kemal Tekden şehre değer katanlardan bir kaçı…

Mimarlık tarihinin mihenk taşlarından olan, Mimar Sinan’ın doğduğu ve 22 yaşına kadar yaşadığı ev, Ağırnas mahallesinde, müze haline getirilmiş durumda. Şehirden, yaklaşık 35-40 dakikalık sürede ulaşabileceğiniz mahallede, her yıl, protokolü çok, halkın da yoğun ilgi gösterdiği, anma etkinlikleri düzenleniyor.(2017 yılı etkinliğinde, eşim ile, canlı izleme imkânımız olmuştu).  Mimar Sinan’ın;   “ustalık eserim” dediği cami yapılmadan önce, Edirne’de, getirttiği taşları incelerken, yanında çalışanlardan birisi, o taşları ne yapacağını sorar. Koca Sinan şöyle der:  “Dünyanın, en muhteşem eseri, Selimiye’yi yapacağım”.Hayatı boyunca; 400’e yakın esere imzasını atan Koca Sinan’ın, Süleymaniye ve Selimiye camilerinde, kullandığı teknikler, halen gizemini korumaktadır. Gelelim; Hulusi Akar’a. 2018 yılının ekim ayında açılışını Cumhurbaşkanımızın yaptığı, Asri Mezarlık girişindeki muhteşem camiinin, kendisi tarafındanyaptırıldığını belirtmek isterim.Sırada; Op. Dr. Kemal Tekden var. Onun da hikâyesi ilginç!  Kayseri’nin başarılı KBB doktorlarından, aynı zamanda çeşitli illerde, hastaneleri de bulunmakta. Yıllar içinde, eğitim sektörüne, soyadını verdiği okullarla, adım atmış. Bununla birlikte, “Diriliş Ertuğrul” dizisinin de yapımcısı. Tekden Film’in, Yönetim Kurulu Başkanı.Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın ifadesine istinaden;  Roma kültüründen oldukça etkilenmiş, halen de, şehir hayatının akışında etkileri görülen Kayseri’de, sıcak para akışı da oldukça hızlı. Yakın zamana kadar;  kiralık evlerin parası, ev sahiplerince Euro ya da Dolar üzerinden yıllık olarak alınıyordu. Zamanında, biz de,  yıllık nakit vermiş,   mülk zengini 84 yaşındaki ev sahibimizi “Allah aşkına, döviz olmasın” diye zor ikna etmiştik!

Erciyes.  3916 metre yüksekliği, zirvesinden eksik olmayan karı, insana ilahi duygular sunan azameti ile Kayseri’nin kalbi denilebilecek,  sönmüş bir volkandır.“Uzaktan yakın yakından uzak”  görünen dağdan dağılan küller, rüzgâr ve sellerin etkisiyle, kilometrelerce uzağa savrulmuş, Hasan dağı ile peri bacaları ve Kapadokya’nın eşsiz coğrafyasının oluşumuna neden olmuştur.                                                                                                                     Toz kar(soğuk ve yüksek irtifalı dağlara has)üzerinde,  güvenli kayak yapmak, ulaşım kolaylığından yararlanmak ve hesaplı kış tatili istiyorsanız, rotanız kesinlikle Erciyes. Toplam 102 km. pist uzunluğu ile dünyada sayılı yerlerden olan dağ,  Alpler standardında, birbiriyle bağlantılı, 34 kayak pistine sahip.  Her yıl;  Rusya, Ukrayna,  Polonya yanında,bu yıl Belarus’tanda direk olarak, carter seferleri, Erkilet Havalimanına yapılıyor.Hava Limanının adına, nerde bir türkü var, düşünün bakalım! “Erkilet güzeli bağlar bozuyor, kirpikleri kalem olmuş yazıyor. Tek tek basaraktan…” Kayseri’de tabii ki!  Ünlü coğrafyacı ve gezgin Strabon; “açık ve güneşli günlerde, dağın tepesinden, Akdeniz ile Karadeniz görünüyor” şeklinde kaleme almış. Acaba;  Türkiye’nin merkezi Kayseri mi? Neden olmasın?

Duymuşluğum var gerçekten!  İki yıla yakın yaşadığım bu şehir hakkında anlatacak o kadar çok şeyim var ki… Gönül dostlarım(Bedriye ablam başta olmak üzere;  Zehra, Nuran, Ferhan, Nesibe, Makbule, Hediye ablalarım, Sabiha, Begüm, Beyza, Betül, Büşra, Elmas,Gül, Meltem, Şeyma, Onur, Erol,  Mehmet Efendi …)Billur kahve, trafikte kadın sürücülerin yoğunluğu ve kadınların pahalı otomobillerinin olması, yaz başı ile sonbahar sonu arasında Bağ evlerine göç, Ali Dağı ve yamaç paraşütü(eşim sayesinde tanıştım), yeraltı geçitleri, sultan sazlığı… “GesiBağlarında dolanıyorum, yitirdiğim yârimi aman aranıyorum”şeklinde başlayan hüzünlü türkü de bu yöreye aittir. Nevşehir’e yakınlığı, her iki şehir adına,  gezi programlarında avantaj oluşturuyor. Peri bacalarında balon keyfi, balonun yakıtı dövize endeksli olduğundan, yüksek olsa da, özellikle yabancı turistler tadını çıkarıyorlar.Kayseri’de sayılı günlerim,  çabucak geçti. Havalimanına geldiğimizde, “rüyada mıyım?”  dedim, kuş misali… Kuş deyince, aklıma serçe geliyor hemen, neden mi? Basri beyin;   “serçeler dünya vatandaşı, her yerde varlar” benzetmesinden… Tıpkı BİZinsanoğlu gibi.Dünyanın,  sadece yüzde 0,01’ini oluşturan insanlar, canlıların yüzde 83’ünün yok olmasına yol açtığını biliyor muydunuz? (Proceedings of theNational Academy of Sciences dergisinde yayımlanan araştırmaya göre).Erkilet Hava Limanına girdiğimizde; “ uzak doğulular istila etmiş burayı” dedim, yolcuların neredeyse yarısı çekik gözlü vallahi! İkinci güvenlikten geçerken, birisi öttü. Üzerini aramak isteyen görevliye;   “roket mi taşıyorum, neden arıyorsun ki?” dediğini duydumJ Uçağımız zamanında kalktı. Hava;  hafif karlı olsa da, pilotlarımız ve güler yüzlü kabin görevlilerimiz eşliğinde, keyifli yolculuğumuz, Sabiha Gökçen Hava Limanı’nda sona erdi.  Aklıma, Kayserili arkadaşlarımdan birinin,  indiğim hava limanında,geçmişte yaşadığı olay geldi.  Yolcu; elinde bileti ve küçük bavulu ile ikinci güvenlik kontrolü kısmındaki görevliye, “turşumu bagaja vermem, kabin içine koyacağım” diyormuş.Görevli de;  “sulu bir ürün alamayız”, diye ter dökerek anlatmaya çalışırken, yolcu uyarıyı anlamış şekilde, gitmiş ve o da ne? Az sonra, “turşunun suyunu, tuvaletteki lavaboya boşalttım, şimdi dediğiniz oldu, susuz” cevabıyla, kontrolden geçip, görevlinin şaşkın bakışları ile uçağa gitmiş!  Yurdum insanı.           Sabiha Gökçen Hava Limanı’ndan,  Bursa’ya gidecekseniz, çıkışta sizleri Burulaş hazır bekliyor. Bursa Büyükşehir Belediyesinin, uzun yol konforunu aratmayan otobüsleriyle,  Osmangazi Köprüsü’nden       (toplam uzunluğu 2682 metre ile, dünyanın 4. en uzun açıklıklı asma köprüsü)  geçerek,  1 saat 15 dakikada, Bursa terminalindesiniz. Bursa’nın ufak tefek taşları… Önümüzdeki zamanda;  evliyalar şehri Bursa’yı, tarihi, turistik yerleri, Uludağ’ı, ekonomisi, sanayisi,  sosyal hayatı, Karagöz-Hacivat’ı,  İskender’i,  cevizli lokumu, şeftalisi, kestane şekeri…    İle paylaşmak için, söz veriyorum. Belki;  Bursalı birkaç konuğum da bizlere eşlik eder… Hak ve halk şairi Yunus Emre’nin diyarı Eskişehir’den herkese selam olsun!                                                                                                   “Gelin Tanış olalım, işi kolay kılalım. Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz”. Her insanın içinde, bir yolculuk vardır. Başı sabır, sonu umut!  Yollarınız güzel insanlarlabaşlasın ve umut dolu aksın…