İnsanoğlunun hayatı minicik bir yumurta ile başlar,

Sonra ilk nefes ile “Merhaba” der.

Meşakkatlidir ilk günler, çünkü en zor insan yavrusu büyür,

Bir annenin, bir babanın, bir ebeveynin varlığına ihtiyaç duyar.

Önce küçük küçük adımlar atar, zamanla kendi gibi adımları da büyür,

Sonra, hayatın içinde başlar koşmaya, koşuş o koşuş…

Kimi doğuştan şanslı doğar, kimi şansını kendi çabası ile yakalar, kimi de Allah’a emanet yaşar…

Aziz Nesin’in aynı adlı romanından sinemaya ve tiyatro oyunlarına uyarlanan “Yaşar ne yaşar ne yaşamaz” filmindeki gibi. Eser; 1978 yılında Madaralı Roman Ödülü’ne layık görülmüştür. Filmin başrollerinde Münir Özkul, Halit Akçatepe, Şener Şen ve çok sayıda oyuncusu ile hatıralarınızdadır mutlaka.

Coronaviridae ailesine mensup, zarflı ve tek iplikli Coronavirüs, ülkemizdeki yayılımına tam gaz devam etmekte. 1 Aralık 2019 tarihinde Çin’in Hubei bölgesinin başkenti konumunda olan Wuhan kentinde ortaya çıkan Covid-19, 2020 ve 2021 yılını da “Yüzüklerin Efendisi” tarzında seri haldeki filmler misali, minicik yumurtanın tek ipliği olan göbek kordonu ile hayata tutunmaya çalışan insanoğlunu, zarf gibi kefenleyerek bir bir…

Geçen aylarda TV’de izlediğim haberlerden birini sizlere anlatayım.

İstanbul’da yaşayan baba-oğulun testleri pozitif çıkmış. Baba hastanede, oğlu evde tedaviye alınmış. Bir hafta ara ile önce oğul, sonra baba hayatlarını kaybetmiş. Rize’nin Güneysu ilçesine bağlı Gürgen köyüne getirilen cenazelere defnedilmeden bakmak isteyen yakınlarına,  virüs bulaşmış. Ve beş buçuk ayda,

aynı aileden sekiz kişi vefat etmiş. Aileden biri: “Vatandaşlar çok dikkatli olsun. Bu hastalığın şakası yok. Bizim ailenin canı yandı, kimsenin canı yanmasın. Ailemizin geri kalanlarının genetiklerinin araştırılmasını istiyoruz” demiş.

İki-üç yaş aralığındaki çocukların adını-soyadını söyleyebildiği gibi;  “Maske-Mesafe-Hijyen” üçlüsünü adımız gibi bilmemize rağmen, uygulayamadık gitti!

İlgili kurum ve kuruluşların aldıkları önlemler de az değil. Lakin sonuçlara ve yaşananlara bakılırsa yeterli gelmiyor.

NASA’nın Temmuz 2020’de Mars’a gönderdiği Perseverance(Azim) adlı, 1050 kg. ağırlığında otomobil büyüklüğündeki uzay aracı, Mars’ın atmosferine girdikten sonra, yüzeye inişine kadar geçen süre, bilim dünyasında  “7 dakikalık dehşet” olarak adlandırılıyor. Gezgin aracın görev süresi bir Mars yılı, yani 687 Dünya günü sürecek. Azim’e kızıl gezegende eşlik edecek bir de takım arkadaşı var. Ingenuity(Marifet) drone benzeri helikopter. Mars yüzeyinden 3 metre yukarıda ve 30 saniye havada kalmayı başaran Marifet, bir uçağın başka bir gezegendeki ilk uçuşunu gerçekleştirmiş. Bu durum, insanlığın Mars’ı keşfinde önemli kilometre taşı olarak değerlendiriliyor.

Lisans ve Yüksek Lisans’ımı yapıp, Bursa Metro Gros Market’te çalıştığım ilk yıllarımda, Güneşli Merkez’de Satın Alma Müdürüm olan Mithat abi derdi ki: “Selma ayağın yere sağlam bassın!”

İşte tam da burada! Uzay yürüyüşü olmaz dünyada! Hele mevzu bahis insan sağlığı ise! Ne karar, ne önlem alınacaksa, sağlam basarak, acilen koordineli ve planlı şekilde hayata geçirilmeli. Evimin karşısında Migros var. Hafta sonları hafta içinden daha çok insan geliyor nedense! Enteresandır otomobilleri ile geliyorlar üstüne üstlük! Sokağa çıkma kısıtlaması mı, evde kalma kısıtlaması mı? Yorum size kalmış!

Hayatlarımızın geri dönüşü yok. “Azim” ve “Marifet” dünyaya gelecek belki, ama biz?

Mars gezgini Azim’den bahsetmişken, Dünya’dan 10 milyondan fazla kişinin ismini üç mikroçiple Mars’a taşımış. NASA’nın yaptığı “Adını Mars’a Gönder”kampanyasına en yüksek katılım, 2 milyon 528 bin 844 kişi ile Türkiye’den olmuş.

İleride; çocuklarımıza, torunlarımıza, eşe-dosta masal gibi anlatırız.

Bana bir masal anlat baba, içinde bütün oyunlarım, kurtla kuzu olsun şekerle bal,

Bana bir masal anlat baba, içinde denizle balıklar, yağmurla kar olsun, güneşle ay.

Anlatırken tut elimi, uykuya gitsem bile, bırakıp gitme sakın beni!

(Yeni Türkü/1995)

Değerli Okurlarım; geçen hafta, Eskişehir Kent Konseyi  “Komşu Evdeki Oyun” Projesine “Merhaba” dedi. Projenin yürütücüleri; Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden beş öğrenci arkadaşımız. Paydaşlarımız; Genel Kurul üyemiz Anadolu Üniversitesi, Eğitimi Destekleme Vakfı ve Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi.

Proje kapsamında; şehrimizde bulunan çocuk evlerindeki çocuklarımız, yeni oyun arkadaşları ile tanışıyor. Farklı alanlardaki gönüllü eğitmenler ve İletişim Fakültesi’nin beş öğrencisi ile çevrimiçi olarak eğitici ve eğlendirici aktivitelerde bulunuyorlar. Belirlenen program dâhilinde; geri dönüşüm, masal, jimnastik gibi atölyelerde, ekrandan da olsa, kocaman yürekli, gözleri ışıl ışıl parlayan çocuklarımız ile bir arada olmak tarifi güç, ayrı bir heyecan katıyor insana!

Brezilyalı roman ve söz yazarı PauloCoelho’ya göre; “ Eğer bir gün yolunuzu kaybederseniz, bir çocuğun gözlerinin içine bakın. Çünkü bir çocuğun bir yetişkine her zaman öğreteceği 3 şey vardır:  Nedensiz yere mutlu olmak, her zaman meşgul alacağı bir şey bulmak ve elde etmek istediği şey için var gücüyle dayatmak”.

Komşu Evdeki Oyun Projesi’nde emeği geçen tüm paydaşlar gibi, umut ediyorum ki; Pandemisiz günlerde canlı canlı projenin devamını sağlarız.

Yazımın son cümlesi; Üstün Dökmen ’den gelsin.

“Hayatınızın başlangıcından değil ama finalinden sorumlu olacaksınız”.