Pazartesi akşamı yalnızca Eskişehir değil, tüm ülke bence TV100'de yayınlanan canlı yayına kilitlendi.

Gündem yaratan açıklamalara geçmeden önce yerel basına bir parantez açmak istiyorum izninizle; (Yılmaz hocanın bir süredir yerel seçime ilişkin çok çok önemli konuları ulusal yayın organlarına açıkladığına tanıklık ediyoruz. Bir gazeteci olarak Yılmaz hocanın açıklamalarını yaygın basından takip etmekten çok da hoşnut olmadığımı söylemem gerek. Örneğin; yıllardır 'Büyükerşen aday mı' sorusunu sorarız,  bunun yanıtını bile Yılmaz hoca Barış Yarkadaş'a verdi, şimdi bu yerel basına reva mı?? Hatta bugünkü canlı yayında Yılmaz hoca da bundan dert yandı, "Yaygın basın, Türkiye'yi yalnızca İstanbul, Ankara ve İzmir'den ibaret görüyor, Anadolu'yu ancak büyük asayiş olaylarında veya afetlerde görüyorsunuz" diye sitem etti. Ama maalesef Yılmaz hoca da İstanbul, Ankara ve İzmir kaynaklı yaygın basını muhatap alıyor ve ne yazık ki yerel basını kayda değer görmüyor! Bunu söylerken yanlış anlaşılmak istemem, bunu yerel basının küçümsenmesinin yarattığı bir "hor görülme" olarak eleştirmiyorum. Konu Eskişehir olunca, Eskişehir basınının es geçilmesini anlayamadığım için yazıyorum. Yılmaz hoca bugün yapmak istediği açıklamaları yerel basında yapmış olsaydı eminim canlı yayında anlatmak istediklerini çok daha doğru ve eksiksiz anlatma olanağına sahip olacaktı. Nitekim bunun için bolca zamanı da olacaktı...)

Canlı yayında çok tartışılacak açıklamalar yaptı Yılmaz Büyükerşen, tüm ülkede izlenen canlı yayında Yılmaz hoca kentin en özel konularını, yakın arkadaşlarına anlattığı gibi sansürsüz anlattı.   Yerel seçimde ittifak yapılıp yapılmayacağı konusunda parti genel merkezlerinin karar verdiğini hem Yılmaz hoca hem de Nebi Hatipoğlu gayet iyi biliyor, ama birkaç gündür, kiminle ittifak yapılır, seçim tek mi kazanılır bunları dinliyoruz, yerel seçimin değil, kişilerin konuşulduğunu takip ediyoruz. Bunu ilk Kazım Kurt başlatmış, İsmail Saymaz’a konuşmuştu, sonra Yılmaz hoca Kazım Kurt’un açıklamalarına kızarak Barış Yarkadaş’a “aday olacağını” açıklamıştı. Sonrasında Hatipoğlu’nun açıklamalarını ve Büyükerşen’in yanıtlarını biliyoruz. Bu yöntemle tartışmayı sürdürürlerse isimler yıpranacak ve bu kayıkçı kavgası uzayıp gidecek, böylece halkın gerçek gündemini görmemeyi sürdürecek bu isimler…

Yılmaz hocanın Nebi Hatipoğlu ile ilgili elinde bir belge veya kanıt olmadan "etraftan" duyduklarını paylaşması da tuhaftı. Yılmaz hoca, Hatipoğlu için, "Deprem bölgesindeki bir ilin müteahhitliğini yapmak için siyasete girdiği yönünde sözler var." diye anlattı duyumlarını, hepimiz şaşkınlıkla izledik bu açıklamaları... Yılmaz hocanın yayındaki açıklamalarına Esgazete'deki haberimizde yer verdik bu nedenle köşemde daha fazla anlatmayacağım, isteyenler gazeteden okuyabilir.

Gelelim Nebi Hatipoğlu'na, seçimden sonra yaptığı "Yerel seçimde İYİ Parti'nin AKP ve MHP ile ittifak yapabileceği" yönündeki açıklamalarını ben erken ve gereksiz bulmuştum ve ittifaklar konusunda kendisi yetkili olmadığını için de bunun bir niyet açıklaması olduğunu düşünmüştüm. Hatipoğlu; yerelde belki desteklediği belediye başkan adayının önünü açmak belki de kendisi başkan adayı olmak için böyle bir yol izlemiş olabilir. O zaman yaptığı bu açıklamaların bir anlamı olur.

Yerel seçimde böyle bir koalisyonun İYİ Parti'ye kazandıracağına inanmasam da; Hatipoğlu'nun savunduğu ve doğru olduğuna inandığı bu fikrini çok açık ve net bir şekilde ifade etmesini doğru ve ilkeli buluyorum. Çünkü günümüzde siyaset o kadar çok şifreli hale geldi ki siyasileri anlamak için biz gazeteciler zaman zaman bulmaca çözmek zorunda kalıyoruz...

İkincisi de Yılmaz hoca her ne kadar duyumlarla kendisi hakkında ağır iddialarda bulunsa da Hatipoğlu bu konuya açıklık getirirken hep saygı sınırları içinde kaldı, "Yılmaz hocamı yanlış bilgilendirmişler, kendisi ailemi tanır, bilir" dedi... Bu tavır da Hatipoğlu'na artı yazdı.

Ancak gazetecilerin çoğu sorusunu yanıtsız bıraktı Hatipoğlu. Örneğin Meral Akşener ile görüştüklerinde bu açıklamaları hakkında genel başkanın ne söylediğine ilişkin; "Bu konuda konuşmadık demesi" hiç aklımıza yatmadı. Sonra "İçim elvermeye elvermeye Kılıçdaroğlu'na oy verdim" açıklaması da çok talihsizdi. Bu biraz ayrıldığı sevgilisi hakkında ağzına geleni söyleyen birinin ifadeleri gibi gelmiyor mu kulağa, açıkçası rahatsız edici... Evet seçim bitmiş olabilir, ittifak da bitmiş olabilir ama düşünün 1 ay önce "Bir oy Kılıçdaroğlu'na bir oy Meral'e" diyorsunuz şimdi ise böyle...

Evet açık sözlülük, doğru bildiğini sakınmadan konuşmak, cesur olmak, doğru bir yol ama parti içi meseleleri, geçmiş konuları ortalığa dökmek başka bir şey. Korkarım ki CHP'nin yıllarca "Parti içi demokrasi" diyerek tüm olmadık tartışmaları kamuoyu önünde - basında yapma hatasına İYİ Parti de düşmek üzere, benden söylemesi...

Görünen o ki; yerel seçimin startı çoktan verildi ve Eskişehir'de bizi çok sıcak bir seçim süreci bekliyor ve bana kalırsa tv 100'deki Büyükerşen-Hatipoğlu düellosunun kazananı TV 100 oldu, çünkü ne Yılmaz hoca ne de Hatipoğlu'ya artı yazacak bir yayın olmadı, ama kanal reyting rekorları kırdı...