“İnsan, evrende gövdesi kadar değil, yüreği kadar yer kaplar” der, Yaşar Kemal.

İnsanlarla birlikte dünya kirleniyor.

Duyarsız, okumayan, günlük yaşayan, ne oturduğu şehrin, sokakların, ülkesinin sorunlarını ilgilenmeyen, ortak acılarda bile hiçbir şey olmamış gibi davranan insanların çoğaldığı evrende artık yüreklerin sayısının azaldığı  da bir gerçek.

Ağızlarında, din, iman, Allah ve günah, ama yaptıkları ve duyarsızlıkları ile kim bilir kaç tane kul hakkı yediler.

Düşünün bir işadamı; yıllarca fabrikasında çalıştığı yüzlerce işçinin, emekçinin hakkını vermemiş, servetine servet katmış, sonra bir gün kendi adına cami yaptırınca, imanlı bir insan mı oluyor?

Hep böyle olacaksa dünya; Rahmi Eyüboğlu’nun şiiri ile yanıtlayalım:

 “Biz dünyadan gider olduk. Kalanlara selam olsun./  Ama hep böyle gidecekse bu dünya. Kalanlara haram olsun.”

Ama içimizde ki umuttan ve gelecek güzel günlerden vazgeçmedik.

“Sil baştan öğrensek alfabeyi/ -sev Ali sev/ insanları çok sev- gibi..” Nevzat Çelik’in şiiri gibi..

Aziz Nesin ne diyordu; “Göremeyeceğimiz günler için dövüştük/Kavgamızın şiir olması bundan.”

"Bir değil, /beş değil, /yüz milyonlarlasın maalesef. / Koyun gibisin kardeşim, / gocuklu celep kaldırınca sopasını / sürüye katılıverirsin hemen /  ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye. / Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani, / hani şu derya içre olup / deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf. /Ve bu dünyada, bu zulüm /senin sayende. /Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer /ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak / kabahat senin, / — demeğe de dilim varmıyor ama — /kabahatın çoğu senin, canım kardeşim."

Nazım’ın şiirini on binlerce söylesek de, kızsak da, üzülsek de vazgeçmedik, barıştan, emekten, demokrasiden, insan haklarından ve sömürüye karşı, adaletsizliğe karşı, savaşa karşı mücadeleden.

İnsanlarla birlikte dünya da kirleniyor. Evrende gövdesi kadar yer alan insan sayısı artarken biz yüreği ile kaplayanlar olarak  evreni güzelleştireceğiz, insan adına, insanlık adına…

Suavi’nin söylediği ‘Tükenme’ Türküsü  sizleri selamlıyorum:

“Bekleme!/ Ben senle güneşi bulmaya geldim./ Ürkme!/ Kavganı sormaya geldim./ Gücenme!/ Güneşten sunmaya geldim./ Kapkara geçiyor günler./ Hesabı yok./ Ekmeğin az;/ Tuzun tadı yok./ Çocuklar, / Belki gülmüyor./ Kayalık sevdalar dikenli yollar;/ Pusu kurulmuş dinmez ağıtlar./ Yüzüne kapanıp ağlamak vardı;/ Oysa ben seni bulmaya geldim./ Kalbine güneşi asmaya geldim./ Tükenme!/ Bekleme!/ Ben senle güneşi bulmaya geldim./ Ürkme!/ Kavganı sormaya geldim./ Gücenme!/ Güneşten sunmaya geldim./ Kapkara geçiyor günler./ Hesabı yok./ Ekmeğin az,/ Tuzun tadı yok.-/ Çocuklar,/ Belki gülmüyor./ Sana yepyeni türküler verdim,/ Uzak dağların ötesinden gelen. / Sana yepyeni çiçekler verdim./ Kapıyı aç bulutlar girsin./ Gülmeyi bilen çocuklar geldi. - Tükenme!/ Alevlerin arasından yüzler geçiyor./ Yüzler, alevlerden türkülere geçiyor./ Günler, alevler gibi geçiyor./ Koş!/ Aç kapıyı./ Yeni ufuklar getirmiş, / Gülmeyi bilen çocuklar./ Bak!/ Çocukların ellerinde güzel günler var./ Güzel günler var.”