Tarih;  25 Eylül 2019.  Dünyaya her bebek gibi ağlayarak gelen, yaşını aldıkça olaylara,  canlılara gülen gözlerle ve yüreği ile bakmayı hayat felsefesi edinen,   45-50’li yaşlarındaki kadın, o Perşembe günü evinden çıkıp, gönüllü olarak çalıştığı yerde,  toplantıya katılmıştı. Sonrasında, telefonu çaldı. Annesi arıyordu, çaresiz ve anlamsız ifadelerle, “baban merdivenlerden düştü…” Kadın hemen eşini aradı, durumu anlattı, “beni buradan gel al, gidelim bir an önce” dedi. Tahmini 2 saat süren şehirlerarası yol, ona bir yıl gibi geldi sanki!  Baba; beş yıldır, haftanın üç günü diyaliz merkezine gidiyordu. O gün,  apartmanın iki-üç basamağından inerken,  dengesi kaybetmişti.Diyaliz merkezinde soluğu aldı, kızı ve damadı. Baba; yatakta, ne olduğu belli olmayan acı içinde, bitmesini bekliyordu, neyin…  En yakın hastaneye gittiler, sol kalça kemiği kırılmıştı. Protez takıldı 28 Nisan Pazar günü.82 yaşındaki baba, yürümeyi öğrendi, bebek gibi. Anne, kız hastane odasında, babanın refakatçisi oldular sayılı günler. Gelen giden çok olsa da her birinin içinde, her saniye çukurlar oluşuyor ve bir türlü kapanmıyor, gittikçe derinleşiyor, ağacın kökleri gibi dallanıyordu. Annesi, babası ile hastane odasında iken, yakındaki kitapçıya gitti bir gün kız. Parmaklıkları olmayan, hastane odasının soğuk duvarları içinde, anne ve babasına yüksek sesle, kitap okumayı düşünüyordu. 3 katlı kitapçının ikinci katında yürürken, ne denli uykusuz, yorgun, halsiz olduğu aklında bile değildi.Ta ki, o an! Yaşları 20-25 arasındaki iki genç kız,  büyük ihtimalle öğrenci idiler. Kadının yanından geçerken, “Bugünlerde herkes zombi gibi dolaşmaya başladı. Farkında mısın?” dedi biri.  Diğeri de kadına bakarak, kafasını salladı. Aslında kadın onlara çarpmayı bırakın, değmemişti bile… Kadın yutkundu, boğazı, yüreği düğümlendi ve kitap dolu rafların arasında kayboldu…

Empati. Kendimizi başkalarının yerine koymak anlamına geliyor,  kelime anlamı ile basite indirgersek. Ailede başlayan, sonrasında yaşadığımız çevrede, okul, iş, ne derseniz…sosyalleşenher birey için, yegâne amaç;  “iyi insan yetiştirmek” olmalıdır.Ömrümüz boyunca devam eden duygu, düşünceler bütünüdür empati.  İnsanı insan yapar. Yokluğunda, ortaya pek çok olumsuz duygu çıkar, bunlardan biri de öfkedir. Öfke tamamen normal, çoğunlukla da sağlıklı bir duygudur aslında.  Ancak; kontrolden çıkıp, yıkıcı hale gelmeye başladığında, hayatımızda problemlere sebep olabilir. Bununla da kalmayıp, kendimizi tahmin edilemez çok güçlü bir duygunun kölesiymişsiniz gibi hissettirebilir. İnsanoğlu; öfkeleriyle başa çıkmak için kimi zaman bilinçli,  bazen de yaydan fırlamış ok gibi bilinçsiz olabilir. Hayatımızda; bizleri öfkelendiren olay ve kişilerden kurtulamayabilir, onları değiştiremeyebiliriz. Ancak, tepkilerimizi kontrol etmeyi öğrenebiliriz. Dünyada her insan kendisini değerli ve yeterli görmek ister. Bunun olmadığını fark ettiğinde, öfkelenir.  Hele hele karşısındakinden üstün hissediyorsa kendisini, seyreyleyin film gibi dünyanın halini… Olgun insan kızmayan değil, öfkesini iyi yönetebilen insandır.

Kadının aldığı kitabı merak ediyorsanız; “Rüzgârlar Hep Gençtir”

Okumadıysanız, öneririm.

TMMOB(Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği) Eskişehir İKK(İl Koordinasyon Kurulu) Kadın Çalışma grubu olarak, 29 Şubat 2019 Cumartesi günü saat 13.30’da Hasan Polatkan Kültür Merkezi’nde “Öfke Kontrolü ve Stres Yönetimi” konulu konferans yapılacak. Uzman Psikolog Yelda Öge bilgi ve tecrübelerini paylaşacak. Ardından;  “KİM Konuştu?”  isimli oyun,“KİM Tiyatro Topluluğu” tarafından sahnelenecek. Tüm halkımızı davet ediyorum.

Herkese; sağlık, sevgi ve empati dolu bir ömür diliyorum.