Eskişehir Halkevi, gazetecilerle kahvaltıda buluştu.
Bir metin hazırlamışlar: “Mayıs 1 Meydan 2”
Eskişehir’de Türk İş ve DİSK önderliğinde iki ayrı meydanda 1 Mayıs kutlaması olacak.
Bu metin iki ayrı kutlamasına yönelik eleştiri.
Halkevciler bu metni, “Eskişehir’de yapılan 1 Mayıs meydanı ve politikası üzerine ortaya çıkan fikri ayrılıkları daha geniş bir ölçekte tartışmayı ve katılımcı bir esasla tartışmayı zenginleştirmeyi” amaçladıklarını dile getirdi.
Halkevi Başkanı Gürkan Çelik, “En büyük konfederasyon benim, ben yönetirim” tavrıyla diğer emek örgütlerinin önerilerini dikkate almadığını kürsüyü ortaklaştırma tartışmalarını reddeden, “istiklal marşı ve bölünmez bütünlük” kavramlarını gerekçe göstererek birlik ve dayanışma tavrından uzaklaşan” Türk İş yürütmeyi eleştirirken diğer tarafı da (Türk-İş’le ayrışan diğer sendikalar) olarak yorumladı. Yani diğer tarafı, KESK, DİSK, TMMOB kapalı kapılar ardında toplantı yapmayı sürdürdü. Mitingin içeriğine ve teknik bölümlerine kendi karar verip kararları toplumsal muhalefetin öznelerine sadece bildirmekle yetindi diyerek eleştirdi.
Çelik, ‘kapı kapılar ardı’nı “Acaba Eskişehir’in diğer emek örgütleri ve demokrasi güçleri 1 Mayıs ortamının hazırlanmasında ne denli demokratik, katılımcı ve kolektif bir tartışma/eylem biçimi üretebildiler” diye eleştirisi yaptı.
Eskişehir Halkevi Başkanı Çelik, hem Türk-İş’li süreç hem de Türk-İş’siz sürecin birbirinden hiç farkı olmadı. Bu durumun belli başlı yarattığı sıkıntıları madde madde şöyle özetledi.
“1) Emek örgütleri diye adlandırdığımız KESK, DİSK ve TMMOB tartışmalarını toplumsal muhalefetin yükünü her daim sırtlayan ve bundan asla gocunmayan örgütlere kapatarak tartışmaların katılımcılığını zayıflattı. Bu durum mitingin antidemokratik biçimde örgütlenmesini sağlayarak ister istemez ortak bir hareketin de önüne geçmiş oldular. Böylelikle hem mitingin politik etkisi zayıflatılmış hem de bütün toplumsal muhalefetin tek bir hedefte seferber edilerek daha kitlesel bir 1 Mayıs yapma potansiyeli baştan bitirilmiş oldu.
2) Öte yandan kentte bir yıl boyunca toplumsal muhalefetin bütün yükünü taşıyan (Hatta Ali İsmail’in dava süreçlerinde büyük rol oynayan) ortak platform olan “Emek ve Demokrasi Güçleri Platformu” nedense 1 Mayıs söz konusu olduğunda unutuluyor. Bu durum bu platformun da amacının sorgulanmasına neden oluyor. Bu platformun gerçek ve yetkili bir konum alması yerine böyle büyük gündemlerde yer verilmeyerek etkisizleştiriliyor.
3) Gezi direnişinin en ortasında yer alan, bu önemli toplumsal harekete kendi mütevazı örgütlülüklerinde yön vermeye çalışan demokratik kitle örgütü, siyasi parti ve diğer yapıların önerilerini almadan mitingin yeri Odunpazarı Meydanı olarak belirlendi. Yokuş aşağı uzanan, fiziki sınırlara sahip ve son derece küçük olan bu alan, 1 Mayıs gibi kitlesel ve güçlü mitinglere uygun olmamasına rağmen Emniyet Müdürlüğüne başvuruda bulunularak seçildi.
Hazirandan beri Gezi direnişine en büyük katkıyı veren, günlerce polis şiddetine direnip, bir de şehit veren bir kentte direnişin merkezi olan Espark önündeki eylem alanı, seçenekler arasında değerlendirilmedi. Direnişle özdeşleşen ve çoktan özgürleştirilen bu alanın es geçilip, sanki Gezi direnişi hiç olmamış gibi Odunpazarı Meydanı’na karar verilmesi mitingin kitleselliğini en başından sınırlamış oldu.
4) Haziran direnişinin ve ardından yapılan hükümet karşıtı eylemlerin en etkili yaşandığı yer olan Bağlar bölgesi (Espark önü) tercih edilmedi. Türk-İş mitinginin oraya çok yakın bir yer olan Sıhhıye’de yapılacak olması, mitinge o bölgeden (Üniversite bölgesi) katılacak birçok aktivisti ve emekçi sınıflardan yana tavrı olan insanı Türk-İş’e ve oraya giden gerici örgütlerin eline bırakmış oldu.
5) 1 Mayıs komitesinin iradi zayıflığından ötürü, mitinge birkaç gün kalmış olmasına rağmen politik içeriğin belirlenmesi ve yürüyüş güzergâhlarının saptanması konularına açıklık getirilemedi. Hazırlık süreçlerinde göze çarpan bu güçsüzlük, şehirde, işçi mahallelerinde ve sanayi bölgelerinde yapılması gereken geleneksel ve yaygın miting çağrılarını neredeyse sıfırladı. Türkiye, 1 Mayıs’a AKP iktidarını zorlayacak şekilde güçlü biçimde hazırlanırken, Eskişehir 1 Mayıs’ı içi boşaltılmış, zayıf ve kırılgan tartışmalarla şimdiden AKP siyasetinin arzu ettiği bir biçimde cereyan etmektedir.
6) Bu tartışmaların ve tabi ki eklenecek diğer tartışmaların ışığında gelecek 1 Mayıs’ın, hatta gelecek direniş günlerinin ipuçları elde edilmelidir. Kentte yapılacak bu tip miting ve eylemler için gezi çoğunluğunu kapsayan örgütlenme formasyonları geliştirilmelidir. Bu sürecin daha çoğulcu ve demokratik biçimde geçirilmesi her şeyi bugün olduğundan daha iyiye taşıyacağı kesindir. Bu nedenle daha ortak bir zemin yaratılma tartışmaları, toplumsal muhalefetinin bütünlüğü gözetilerek yapılmalıdır. Hem Eskişehir’i hem de toplumsal muhalefet gücünü ileri taşıyacak olan şey de budur.”
3. KUTLAMA ALANI
Yazımın başlığı 1 Mayıs, 2 Meydan ve Sembol Taksim Anıtı.
Efendim, iki işçi konfederasyonu ayrı iki meydanda kutluyor. Geçen yıldan beri Eskişehir’de 1 Mayıs üç ayrı yerde kutluyor.
Üçüncü yer sembol Taksim Anıtı. Hani Eskişehir Aşağı Söğütönü’nde bulunan sembol anıt.
Hani bir film çekimi için yapılmış birebir Taksim anıtı…
Geçen yıl Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç’ın isteği üzerine Türk İş, DİSK bazı siyasi parti ve demokratik kitle örgütleri temsilcileri ile vatandaşlar sembolik olarak sembol anıta çiçek koymuşlar saygı duruşunda bulunmuşlardı. Vatandaşlar da burada piknik yapmışlardı.
Her zaman ki suya sabuna dokunmayanlar, sosyal demokratlar,.. Eski solcular, sosyalistler, eski günlerini meyhanelerde veya eski arkadaşları ile bir araya geldiklerinde anılarını anlatanlar da bu ‘sembol anıt’ın önünde fotoğraf çektirip, internet sayfalarında yayınlamışlardı. Hatta bazıları eski günlerine öylesine gitmişler ki, ‘zafer işareti’ yapıp fotoğraf çektirmişlerdi.
Neyse efendim, bu yıl da Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç, çağrıda bulundu. Perşembe sabahı yani 1 Mayıs günü, alanlarda bir araya gelmeyen Türk İş, DİSK ve diğerleri bu sembol anıt’ta bir araya gelme olasılıkları çok yüksek.
Bir tarafta da; 1 Mayıs Taksim Anıtı ve Meydanı’nda ‘bayram kutlaması’ için mücadelelerini sürdüren işçiler, emekçiler , diğer tarafta da ‘sembol anıtı’na giderek “Taksim’e gittik mi” diyecekler?
Ve yine bol bol fotoğraf çektirip sayfalarında paylaşacaklardır. Altlarına da ‘devrimci(!)’ laflar edeceklerdir.
Semboller ‘kutsal’laştırılamaz…
1977 yılında Taksim’de 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlamalarında saldırı sonucunda yaşamlarını yitiren işçiler, emekçiler, halkın çocukları yine 1 Mayıs günü’nde gökyüzünde ‘gözleyecekler.’
Neyse 1 Mayıs Perşembe günü hep birlikte yaşayacağız göreceğiz.