“Berkin’i uyandıramayız artık. Ama adaleti uyandırmayı deneyelim. Uyan ey adalet. Uyan çocuklarımızın, umutlarımızın cellatları cezalandırılsın. Ölmedinse uyan!

Yoksa adalet de mi öldü?”

Şair-yazar Sennur Sezer,  Evrensel  Gazetesi’nde “Berkin ‘gitti de gelmeyiverdi’” yazısında böyle diyor.

Bejan Matur, internet sayfasında  Berkin’le ilgili notlarından;

“Berkin'in ekmeği, Hrant'ın ayakkabısındaki çatlak gibi...Ağla ağla bitmez.

Her çocuk ölümünde bir yıldız kayarmış gökyüzünden.. Berkin giderken kaç yıldız kaydı sayan var mı? Bu ülkenin göğü simsiyah!”

Hele hele, Ece Temelkuran yazısında adeta haykırıyor…

“İlk kez anlıyorum o sert kadınları, adamları.Ölüm oruçlarında, “illegal” mahallelerde, örgütlü evlerde, kanlı gömleklerin atıldığı görüş günlerindeki kaşları çatılmış o insanları anlıyorum. “Ağlamayın, onlar görmesin ağladığınızı” diyenleri, ilk kez. Anlıyorum şimdi insan neden düşman olur kendi gözyaşına. Anlıyorum neden kesip atmak istersin en insani, en yumuşak yanını. Berkin’i küçük bir tabuta koymuş götürüyorlar...

“Ağlamayın ulan!” diye bağırasım geliyor bütün memlekete, “Kesin ağlamayı! Hesap soracağız! İşte o kadar” İnsanın gözünü, küfrünü ve hatta kalbini kurutuyor namussuzlar, biz niye ağlayacakmışız! Bağırın ulan! Bağırın! Siz de varsınız ulan! Bağırın ki duysunlar! Biz de varız!”

Hasan Hüseyin Korkmazgil’i duyuyor musunuz?

“kaşı destan/ gözü destan/ elleri kan içinde/ kör olasın demiyorum/ kör olma da/ gör beni… Ekilir ekin geliriz, ezilir un geliriz. Bir gider bin geliriz, beni vurmak kurtuluş mu? Kör olasın demiyorum, kör olma da gör beni..”

Sezen Aksu , resmi internetinde Berkin’e sesleniyor…

“Soğukkanlılığını, muhakeme yetisini kaybetmiş bir kibir, iktidar ve güç zehirlenmesinden doğan bir vicdan tutulması Berkin’i de aldı… Küçücük Berkin’i. Gülüşünü, çocukluğunu, gençliğini, hayallerini, hayata katacağı artıları, değerleri…

Berkin, oğulcuğum, güzel çocuğum… Kavrulan kalbim, sızlayan ciğerim...

Akılla açıklamam mümkün değil, sadece hissim o ki senin kaybının yarattığı dönüştürücü güç, biz yaşayanlara hiç nasip olamayacak belki de…

Bizi duyduğuna inanarak söylüyorum, sen de senden önce giden abilerine söyle; iyi ve namuslu insanlar var bu dünyada, hem de çok! Ve kazanacaklar sonunda; bilmiyorum nasıl, ne zaman ama illa ki…

Hayat ileriye akar. Bazen 16 kilogramlık bir çocuk bedeninin üzerinden yükselerek, yeniden anlamlanır.

Görüyorsun değil mi, sen bizi birleştiriyorsun şu anda…”

Bir tarafta da Ahmet Arif’in şiirini dillendiriyorum.

“De be aslan karam,/De yiğit karam,/ Hangi kahpenin hançeri,/ Saklı hançeri,/ Yaranda?..”

Bu hançeri vuranların acısından daha büyüğü, ölümlere tepkisiz kalanların sessizliği, duyarsızlığı insanın canını daha da çok acıtıyor… Bilmiyorlar ki bu tepkisizliği ve sessizliği ‘katillerin ortağı’ haline geldiklerini….

Zalime ses çıkarmayanlar zalimin suç ortağı ortağıdır.

Ne diyor Yunus Emre:

“Olsun be, Yaradan vardır.

Sanma ki, zalimin ettiği kardır, Mazlumun ahı, indirir şahı. Her şeyin bir vakti vardır.”

Bir Berkin’i, milyonlarca Berkin uğurladı ışıklara….

Gezi eylemleri sırasında Eskişehir’de Ali İsmail Korkmaz, Ankara’da Ethem Sarısülük, Hatay’da Abdullah Cömert, İstanbul’da Mehmet Ayvalıtaş, Hatay’da Ahmet Atakan, Lice’de Medeni Yıldırım yaşamlarını yitirirken O’nlar da Berkin Elvan gibi çoğalarak milyonlarca oldular.

Milyonlar sokaklarda ‘adalet’i ararken, demokrasi ve barışı isterken, çevreyi ağaçları korurken, emeğin haklarını sahip çıkarken, katiller ve onları savunan sığındıkları inlerinde bile korkarak yaşamaya çalışacaklar.

Şair-yazar Sennur Sezen’in Evrensel Gazetesindeki yazısına bir kez daha okuyalım.

“Bizim toplumumuz şenlik türküleri değil, ağıtlar bakımından zengindir. Gelinlerimiz bile ‘gelin ağlatma’ denilen gelin ağıtlarıyla uğurlanır. Çünkü insanımız ‘ecelsiz’ ölür. Çoğunlukla da genç ölür. (…) Bir ölümün acısını hangi özür hangi dilek azaltır.”

15 yaşındaki Berkin için adeta Türkiye ayağa kalktı ve milyonlarca insanın yüreğine yerleşti.

Orhan Veli’nin şiiri ile Berkin’i selamlıyor.

“Avucumda sıcaklığını duyduğum ekmek/ Üstümde hatırası kadar güzel sonbahar/ O bembeyaz , o tertemiz bulutlara dalar/ Düşünürüm bir çocuk türküsü söyleyerek.”