Psikolojide yansıtma diye bir kavram vardır.

İsviçreli ünlü psikiyatr, Carl Gustav Jung  ''Başkalarında kendimizden bin bir parça görürüz'' demiş.

O halde bu yansıtma nedir ? Nasıl davranışlarla kendini gösterir ? Şimdi hep beraber bunu bir irdeleyelim, isterseniz ;

Yansıtma;  Kişinin rahatsız olduğu duygu ve düşüncelerini çevresindeki insanlar üzerinden değerlendirmesi ve  kendisinde bulunan bazı olumsuzlukları sanki  onlara ait birer kusurmuş  gibi algılamasıdır. Mesela, çok kıskanç birisi  "herkes beni kıskanıyor" diyebilir.

Başkalarının kişiliğinde gördüğünüz hemen hemen her şey kendinizin bir yansıyışıdır. Yansıtmak daha çok kendi hatalarıyla yüzleşemeyen kişilerin başvurduğu bir kaçış yöntemidir. Kişi kendi zayıflığını kabullenmek istemez.  Kaçmak istediği  duygu ve düşüncelerini sanki karşısındaki kişilere ait ve onlardan kaynaklanan bir problem gibi algılayıp ona göre davranır. Böyle kişiler yüksek egoları olan  kompleksli insanlardır. Kişi  böyle davranarak yapay bir ego tatmini yapmaya çalışır.

İletişimde bulunduğunuz insanların kişiliğinde katlanılamaz bir şey gördüğünüzde bu aynı zamanda kendinizde olan ve kaldıramadığınız bir şey anlamına gelebilir.  Böyle durumlar sizi kendinizle yüzleştirebileceği için görmek ve kabul etmek istemeyebilirsiniz.

Nasıl ki yüzünüzü görmek için aynaya bakmanız gerekiyorsa, hayattaki aynanız ise etrafınızda bulunan başka insanlardır. Başkalarında gördüğünüz ve rahatsız olduğunuz hemen her davranış kendi içinizde olanların gerçek yansıyışıdır.

Elbette ki başkalarında hoşunuza gitmeyen davranışların kendinizde olduğunu anlamak ve kabul etmek öyle kolay bir şey  değil. Eğer kendinizi gözden geçirip, özeleştiri yapabilmeyi becerebilirseniz karşınızdaki insanın davranışından  neden rahatsızlık duyduğunuzu kolayca anlayabilirsiniz. Böyle bir durumda, kendimde gözden geçireceğim şey ne olabilir ? Acaba bu durum bana ne  öğretmeye çalışıyor ? Diye kendinize sormalısınız.

Bizim kültürümüzde hemen herkesin iyi bildiği bir atasözümüz vardır.  ''Kişi kendinden bilir işi'' demiş ya! Atalarımız. Ne kadar da doğru demişler, değil mi? En çok öfkenizi, bencilliğinizi, kötülüğünüzü yansıtırsınız. Bazen kendinizde kabullenemediğiniz bir çok şeyin aynası olur başka insanlar. Hele de o kişiler iyi tanıdığınız birileriyse ve  kendilerini de size güvenip açıyorlarsa onlarda daha çok bulursunuz kendi kusurlarınızı, kendinizi buldukça da daha çok hırçınlaşır, öfkelenirsiniz.  

Yine Jung ''her şeyin zıddı yine insanın kendi içindedir ve dünya karşıtların dengesi ile ayakta durmaktadır'' demiş. Peki ama Jung bu karşıtlıklardan neleri kastediyor olabilir ? Bunlar, siyah ile beyaz, acı ile tatlı ya da güzel ile çirkin gibi tüm zıtlıklar...Huzurlu ve mutlu  bir insan olmanın yolu da insanın kendi içindeki zıtlıkları keşfetmesinden geçer.

Öyleyse; Ah! Keşke Sevginizi, içinizde baskıladığınız o kocaman sevgiyi, bir türlü söyleyemediğiniz  'seni seviyorum'  cümlesindeki  sevgiyi dolu dolu yansıtabilseniz, ne  güzel olur. Hadi şöyle bir düşünün bakalım,  iyileştirici ve  bize iyi gelen tek duygumuz sevgi değil mi ? 

Öyle bir zaman gelir ki  yaşınız ilerler,  sessizce sakinleşir, dinersiniz. Bir gün bakarsınız ki elinizde sadece içinizdeki sevgi ve sevilmek isteği kalmış.

Neden yansıtmak sizin için  bir umut, köprüden  önceki son çıkış olmasın ki..

''Seni seviyorum diyebiliyorsam bu sende bütün insanlığı, bir anlamda bütün canlı olan her şeyi ve yine sende kendimi seviyorum demektir'' demiş ya!  Erich Fromm..

Elbette sevmek, insanın kendi kendini aşmasıdır.

Hadi ama ne duruyorsunuz ? Yansıtın sevginizi dolu dolu...

Sevgiyle kalın efendim...!!!