Bir ramazan ayını daha idrak edip uğurlamanın mutluluğu ve tadındayız.

Temennim ise her gelende bir öncekini özlediğimiz ramazanlarımızın eskisi değil; yenilerinin ağzımızda ve gönlümüzde tat bırakarak yaşanması.

Ekonomik ve sosyal anlamda sıkıntılarla boğuştuğumuz bugünlerde bizleri çok ama çok umutlandıran bu müstesna günlerde Büyük Türk Milletinin asli hasleti olan dayanışmanın zirve yapması ve yaşanmasıydı.

Şahsımın icra alanında tüm geçmiş on yılların en büyük bütçeli çalışmasını bu ramazan döneminde yapmanın hazzına nail olduk ve tabirle bekleyenleri ihtimamla seçmenin ve doğru adreslerde olmanın  yanında ben şimdilik iyiyim diğer komşumun ihtiyacı var denilmesi karşısında yaşadığımız duygu halen boğazımızda bir yumru ve gözyaşı…

İşte bu nokta bu toprakların halis duygusu ve diyergamlığını bir defa daha hatırlatıyor biz farklıyız ve bizi biz yapan bu duygu denilecek türden.

Bunlar paylaşılırken malum olan  bin alemin bildiği olumsuzlukların da yaşanmaya devam etmesi ...

Rahmetli annesi, “takatim  kalmadı yavrumu sizlere emanet ediyorum” diyerek yaşamına son verdiği Muzaffer Bebeği de   maalesef kaybettik. Vebal hepimizde kabul …

Fakat; ilk elden millete yedi emin olanlar süslü iftar sofralarına yüzbinler dökenlerin vebali ???

 Eskişehir maalesef bu konuda  aciz kaldın ve bir evladını göz göre göre kaybettin bu ayıp da sana yeter…

Yine bu satırlardan duyurduğumuz işyeri yanan Derya Ablamızı birkaç vicdan sahibi dışında ne arayan ne de soran  oldu. Ablamız kaderini yaşamaya devam ediyor; ama ayakta ve inşallah dediğim vicdan sahiplerinin el vermesiyle yakın zamanda dükkanını açmış olacak. İlk elden sorumlu dik duruşlu esnaf odaları ise birbirlerini iftar sofralarında çok güzel ağırladılar ve huş’ u içinde ramazan idrak ettiler, biz de kutluyoruz kendilerini.

Siyasetçilere söz söylemeye zaten gerek yok.

Genelin ilk iki konusundan olan sığınmacılar konusu bizim şehrimizde de farkıdaysanız ; iyiden kendini kendini hissettirmeye başladı sonu nereye gidecek ya da ne yapılacak  merakla bekliyoruz…

Bahsettiğim gibi, yerel çoğunluğu bizimle aynı duyguda olmasına rağmen ülkede neyse bizde o oluyor bir noktadan sonra  orada da ipler kopuyor…

Muzaffer Bebeğin babasının elinde kumbara o çaresiz bekleyişi hala  gözümün önünde…

Bunu görmeyen siyasetçi, yönetici var mıdır yok mudur sormak lazım.

Dilimiz gerçekten çok şişti, yüreğimiz kabardı, vicdanen son yazdıklarımı yazınca o güzellikler gölgede kaldı.

Temeniyle başladığım yazı da benim  hayalim  şehrimiz için bir olunması, tutkuyla çalışılıp, çekişmeler olmadan emanet edilen makamların  da bu şehrin gönençliği olması…

Umudum her daim oldu bundan sonra da  olacak.  Elli beş yıllık  ömürde aklımız erdiğinden beri neleri gördük neleri yaşadık, nelere şahit olduk.

 Bu sebeple Eskişehir’de yaşamaya devam, Eskişehirlilere önceliğe de  devam.

Son cümlem de şehrimizdeki üniversitelerimiz,

Acayip derecede fokurdamaya devam ediyor bir iken iki oldu inşallah üç olmaz diyeyim ikisinde ilim, bilim hak getire iş resmen meydan savaşına evrilmiş durumda önümüz yazılarımızda çiğnenen Cumhurbaşkanlığı kararnameleri, yasaya aykırı işler tabi ki bilgi ve belgeli olarak konumuz olacak ben buradan  şimdiden bir ikaz etmiş olayım…

(Sonra araya aracı koyup yeter artık bizle uğraşma demeyi kabul etmiyorum biliyorsunuz.)

Saygıyla ve sevgiyle özkültürümüzün güzelliği, baharın gelişi, doğanın canlanması ile hayatlarına bereket dolmasını uman herkesin Hıdırellez’i kutlu olsun ve yenilenmenin, yinelenmenin adımı olsun derim.