Ünlü filozof Sokrates bir ev yaptırmış, eşi  dostu  merak etmiş, ''acaba Sokrates'in evi nasıl oldu ? '' diye,  toplanıp hep beraber evi görmeye gelmişler.

Her ne hikmetse evi gören hiç kimse  beğenmemiş. Her biri başlamış kendince kusur bulup eleştirmeye, kimi içini beğenmemiş.

- Kızmayın ama bu evin odaları çok küçük, şanınıza layık değil. 

 Kimi dış cephesine laf etmiş,

-  Evinizin karşıdan görünüşü çok fena, hiç hoş değil.

 Hepsinin ortak görüşü ise evin çok dar olduğu yönündeymiş.

- Kim sığar canım,  bu ev denen kulübeye ?

Sokrates, sabırla hepsini tek tek  dinledikten sonra, dayanamayıp konuşmuş.

-  Ah!  Keşke bu evin alabileceği kadar gerçek dostum olsa!

***

Dostlar, dostlarımız...

Sokrates'in hayıflandığı, az sayıdaki gerçek dostlar kim olabilir, dostluk nedir acaba ?  

Aslında her şey insanın kendisinin kim olduğuyla ilgili…Aristoteles, ''sadece erdemli insanlar gerçek anlamda dost olabilirler'' demiş, dolayısıyla gerçek bir dostluk kurabilmeniz için, öncelikle kendinizin iyi bir dost olması gerekir. Erdemli bir dost olup aynı zamanda erdemli dostlara sahip olabilmeniz için, çevrenizdeki herkesin  size, doğruları gösteren birer ayna olduğunu unutmayın.

Öyleyse soralım tekrar, dost kimdir ?  

Dost, tereddütsüz canınızı bile emanet edebileceğiniz, karşısında savunmasızca rahat davranabildiğiniz, başınıza her ne gelirse gelsin sonuna kadar yanınızda olacağını bildiğiniz  kişidir. Sizi çok iyi  tanıyan, hangi olaya nasıl tepki vereceğinizi siz söylemeden tahmin edebilen  ve en önemlisi de tepkilerinizi ne şekilde olursa olsun önemseyen insandır.

Çok zor ve seyrek bulunur, gerçek dost diyebileceğiniz insan. Kısacası dost, az bulunan karşınıza çıktığında da kıymetinin bilinmesi gereken insandır.

Dostluk mu ? Öyle ki; dostluğun sıcaklığında kendisini dinlendirmeyen kişi için yaşam, yaşam mıdır ? İnsanın güvendiği birinin karşısında, sanki kendisiyle konuşuyormuş gibi her şeyi söylemeyi ve yapabilmeyi göze alabileceğinden daha değerli ne olabilir ? Dostluk içinde her şeyi barındırır. İhtiyacınız olan tüm anlarda onu, orada hazır bir halde buluverirsiniz.

Dostluk her şeyden önce, inançtır, saygıdır. Başka bir varlığı doğrusuyla yanlışıyla  olduğu gibi kabul edebilmektir. Kişisel çıkarlar üzerine kurulan bir ilişki değildir. İçerisinde karşılıksız sevgi ve sadakat vardır. Birbirleriyle ortak noktaları bulunan, zevkleri, düşünceleri uyuşmuş, sevinçte ve üzüntüde bir araya gelebilen insanlar dost olabilirler. İnsanların birbirleriyle dost olabilmeleri için çeşitli badireleri birlikte atlatıp kendilerince bir çok testten, başarıyla geçmiş olmaları gerekir. Dost öyle kolay kazanılmaz.

Gerçek dost yanınızda olmasa bile her ihtiyacınız olduğunda  yanınızda olabileceğini bildiğiniz, samimiyetine sonuna kadar güvendiğiniz, sırlarınızı paylaştığınız ve size hayatta  yalnız olmadığınızı hissettiren yegane kişidir.

Diğer taraftan; "insanın insana verebileceği en değerli şey yalnızlıktır" der Edip Cansever. İşte gerçek dost, gerektiğinde bunu da sağlayabilendir. Soru sormadan, kırılmadan buna izin veren ve sizi anlayabilendir.

Hemcinsiniz ya da karşı cinsiniz olsun, hiç fark etmez. Yeter ki hayatınızda, sizi siz olduğunuz için seven, aranızda mesafeler de olsa kalbinin sıcaklığını ve  sevgisini her an hissettirebilen insanlar olsun. Sahip olduğunuz böyle insanların sayılarının çok olması da gerekmez. Elini elinizden, yüreğini yüreğinizden eksik etmeyen bir iki tane sıcacık kalp bulunsun etrafınızda yeter. Bilirsiniz ki, onlar en zor anlarınızda hep yanı başınızda olacaklar. En mutlu zamanlarınızda sizinle birlikte sevinirlerken, kederli anlarınızda  gözyaşlarınızı silecekler.

"İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur," demiş ya  Mevlana,  ne de güzel demiş değil mi ?

Ben de derim ki; dost dediğin, az ama çok olandır.

Dostça kalın efendim...