Lakaplarından birisi "Şekerci"ydi... Şekerleme konusunda usta bir emekçiydi. Yani helva, reçel, sütlü şeker, bonbon şekerleri, pastalar,...her türlü şekerlemenin ustası. 
Kimbilir o yüzden 'tatlı'yı çok sevdik...
Sonra belediye girip Temizlik İşleri Müdürlüğü'nde işçi olarak çalıştı emekli oldu.
Sendikalı ve partili bir işçiydi babam.
"Hafız"ıydı annem...
Öyle seslenirdi....
Büyükler sevgilerini pek 'sevgileri"ni göstermezlerdi; ama torunlarına 'maskaralık' yapmaktan çekinmezlerdi.
Baba-oğul doyasıya kucaklayamadık birbirmizi...
Sessiz sevdik birbirimizi...
Konuşmadan, sarılmadan.....
İnsanları sevmek ve annemin dediği gibi "Allah'ın kulları"na yardım etmeyi öğrettiler.
Belki de bu yüzden oğluma; yıllardır özlemini çektiğimiz "Barış"ı ve insanlara olan çıkarsız sevgiyi kucaklayan"Can" kelimesini birleştirerek adını verdim.
Gökyüzünde bizi izlediklerini biliyorum.
"Yalnız bıraktıkları"nı düşünüyorlardır.
Beni düşünme "babacığım", "güzel anam"...
Öyle bir Okyanus'um var ki; uçsuz, bucaksız bir mavilik, derinliğine indikten yeşil bir dünyayı sarmalayan bir sevdam var.
İşte öylesine büyük bir sevda olan Okyanus'un Dildar'ı oldum..
Sizleri doyasıya sarılamadım, avazım çıktığı kadar "sizleri seviyorum" diye bağıramadım.
Ama hissediyorum; Okyanus'a söylediğim, yazdığım her sevgi, özlem sözcükleri sizleri de mutlu ediyordur.
Okyanus'uma sarıldıkça sizlere sarıldığımı hissediyorum.
ŞABAN BAĞCI