Daha çocuk iken bizi korkutmaya başlarlar.
Azıcık şımarınca 'bak babana söylerim' veya 'Bak seni bu amcaya veririm'...
Uyumazsak veya yemeği yemezsek 'Bak öcü geliyor, seni yer' deyip korkuturlardı...
Böylece, isteklerini yerine getirmeye çalışırlardı...
"Başkalarını korkutanın, kendisi de hep bir korku içinde yaşar." diyen A.Claudius'un tümcesini hatırladım.
Büyüyünce yani okula gitmeye başlayınca bu kez 'dayak' yemekten korkardık.
Öğretmenimizin vereceği kötü nottan korkardık.
Bilirsiniz Kurtuluş Savaşı öncesi bizi yine korkutmuşlardı.
Kimisi; İngilizlerdan yana olalım Almanlar bizi yokederler diye veya başka bir ülkenin mandası girmek için başka bir ülkeyi 'korku' simgesi haline getirilirdi.
Oysa buradaki 'korku'nun amacı korkutmak değil birülkenin mandası haline getirmekti...
Emperyalist ülkeler ve bunların ülkelerdeki işbirlikçileri bu korkuyu hep kullandılar..
Alfred de Vigniy'in "Çok defa korku, yalan söylemesini öğretir." sözleri 'korku toplumun' gelecekte büyük yalancıları ortaya çıkaracağını anlatır.
Okumayan, sorgulamayan, hayatta yaşadıkların ders almayanlar, cahiller çok çabuk korkarlar, yalanlara çabuk inanırlar..
Bizi en çok siyasiler korkutmuşlar...
Bakınız; 1950 yılların başında 'Bu kış komünizm gelecek', 'Komünistler gelip evinizi barkınızı alacaklar. İki öküzden birisini alacaklar' demişlerdi.
Bu sağcı siyasiler yıllarca bu 'korku edebiyatı' ile oyları alıp iktidar olmuşlardı.
Bu korku yalanı 1990'lı yılların başına kadar söylendi.
Çocukluğumdan beri hep bekledim 'komünizm ve komünistler' gelecek diye...
Ne kışlar geçti, ne de sağcı politikacılar geçti ama gelmedi...
Amaçları; solun, sosyalistlerin önünü kesmek, halkın sosyalizmi okumasını öğrenmesini önlemek ve başarısızlıklarını verdiği sözlerin unutulması için bu korku masalı anlatıldı.
Hatırlayın bir ara da 'eyvah şeriatçılar geliyor' diye korku masalları ürettiler.
"Etrafa korku salanın kendisi de korkuyordur." diyen Epukuros ne kadar doğru söylemiş..
Bu sistem destekleyeceği iktidara getireceği partilere 'yeni korku masalları' üretir..
Bu korkular topluma yayılır.
Korku toplumu yaratılır.
Son on yılda; özellikle yerel seçimlerde de 'bizim adayımızı desteklemezseniz AKP gelir' diye oy istediler.
Diğer tarafta da tek başına gelen iktidarlar kendilerini öylesine güçlü hissederler ki, bu gücü de 'korku toplumu' yaratarak göstermeye çalışır.
Eleştiriye tahammül edemez...
En ufak kendisine yönelik eylemleri polisiye önlemleri ile engellemeye çalışır.
Bunun örnekleri çoktur.
Sağcılar, milliyetçiler, liberaller, dini ve Atatürk'ü politikada kullananlar, hep 'korku masalları' üretmişlerdir.
Korku ile toplumu 'cami ile kışla' arasına sıkıştırmışlardı.
Şimdi artık kışla korkusu kalmadı...
Aslında soldan ve sosyalistlerden çok korkarlar..
"Korkak insanlar, başaklı buğday sapını bile yılan sanır." diyen G.Gardony'in bu tümcesini iyi irdelemek gerekiyor.
Bu korku üzerine başka bir yazımda devam etmek istiyorum.
Daha doğrusu korku üzerine dile getirilen yazılan sözleri ve tümceleri aktarmak istiyorum.
Horatius'un sözleri ile selamlıyorum sevgili halkımı...
"Korku içinde yaşayan asla hür değildir.."