50 küsurluk yaşamımızda hep ‘ölümlere’ tanık olduk.
"Paltomun bir cebine ölümü, bir cebine hayatı koydum
Bir cebine sevinci, bir cebine acıyı.- Ahmet Erhan"
Aydınları, gazetecileri, sanatçıları, yazar-şairleri, düzene muhalif insanları cezaevlerine konularak susturulmak istendiğini gördük.
Kitaplar, dergiler, sinema filmleri, müzik cdlerinin yasaklandığı ve yakıldığını gördük.
Sonra aydın, gazeteci, sanatçı, yazar-şair ve muhalif insanları tek tek ‘fali mechul(!)’ diye tek tek öldürüldüler.
Faşistlerin, devrimci öğrencilerin evlerine giderek kurşuna dizdiklerini gördük.  Komünistler, teröristler deyip insanları yargısız infazlarla öldürdüler.
Kahramanmaraş, Çorum katliamlarını yaşadık.
“...ağzımı kulaklarıma dek yırtarcasına haykırmalıyım
payıma düşeni almalıyım yedi milyon ton bombadan
işte ben her acıda böyle sırılsıklam şaşkınım
haykırılmış her çığlık burda benim ağzımı yakıyor
durma kanıyor acılarım gövdemin neresine dokunsam ....-Nevzat Çelik”
Her katliamda, her ölümlerde ‘bu son’ denildi.
Hiç bitmedi.
Tabutlar sıra sıra memleketlerine gönderildi.
Bayraklara asıldı, bayraklara sarıldı bedenler.
Türk, Kürt, Çerkez, Karadenizli, Tatar, Macur bir dilde buluştular.
Hepsi bir ağızdan ‘ağıt’ yaktılar.
“Nerede bir can ölse,
oralı olur yüreğim.
Olmalı zaten.
Olmazsa insan olmaz yüreğim.
Ahmed Arif “
2 Temmuz 1993 yılında Sivas’ta 35 can’ı Madımak Oteli’nde yaktılar, dumandan boğdular.
Çocuklara oyuncak götüren gençlerin arasına girerek Suruç’ta bedenleri parçaladılar.
Barış, Emek ve demokrasi için 10 Ekim’de Ankara’ya gidenleri ‘canlı bombalar’la  engellemeyi uğraştılar.
100’ü aşkın, yoldaşımız, arkadaşımız, sevgilimiz, kardeşimiz, babamız, annemizi yitirdik.
Kolumuz, bacağımızı, gözümüzü kaybettik ama inancımızdan, mücadelemizden vazgeçmedik.
Tek tek ölürken, şimdi bombalarla ‘topluca’ öldürüyorlar…
''Öyle bir memleket düşünün ki ;
insanlar ölü,
bombalar canlı..-Tamer Dursun”
Oysa bu insanlar istedikleri güzel bir ülke yaşanır bir dünya istiyorlardı.
Onlar; emeğin hakkını, gerçek demokrasiyi, barışı, insanca yaşamak istiyorlardı.
Birlikte üretmek, birlikte paylaşmak, birlikte türküler söylemek istiyorlardı.
Ateşle de yaksalar, bombalarla parçasalar da bizler küllerimizden hep diriliriz.
Toprağa düşen her güzel insanı bizler yüreklerimizde, ve başlattıkları mücadelerini sürdürerek yaşatıyoruz.
Katiller, işbirlikçileri ‘korkak bir sıçan’ gibi karanlıkları sığınırken biliniz ki onların çockları ve torunları yaktıkları ve öldürdükleri güzel insanları andığımız günlerde hep utanacaklardır….
"Karanlık zamanlarda şarkı da söylenecek mi ?
Elbette şarkı da söylenecek, karanlık zamanları anlatan.-BERTOLT BRECHT”
Tek tek değil topluca öldürüyorlar. Ya seyredeceğiz,ya da barıştan yana olup kardeşçe elele verip teröre ve savaşa karşı mücadele edeceğiz.
“Hava kurşun gibi ağır! !
Bağır/ Bağır/ bağır
bağırıyorum.
Koşun
Kurşun/ Eritmeğe/ çağırıyorum..
(….)/
Ben diyorum ki ona:
— Kül olayım
Kerem gibi/yana/ yana.
Ben yanmasam
sen yanmasan
biz yanmasak,
nasıl
çıkar
karanlıklar
aydınlığa..-Nazım Hikmet”