YILLARDIR NAZIM BAĞIRIYOR,

AZİZ NESİN HAKLI ÇIKIYOR

Sahte seçim tutanakları, sandık kaçırma, yakalama iddiaları, elektrik kesintileri, üzüntüler, sevinçler, yorumlar derken bir seçim gününü daha yaşadık.

Seçime yaklaşık 10 gün kala köşemde ‘seçimlerde; partiler mi, adaylar mı yoksa halk mı kazanacak’ diye sormuştum.

Kapitalist sistemleri uygulamaya çalışan, gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkelerde, toplumlarda seçim süreçleri sancılı geçer. Dünyanın bir çok ülkesinde birbirine benzeyen olaylar yaşanır ve bu ülkedeki vatandaşların davranışları birbirine benzer nedense.

Yıllarca yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık, adam kayırma, torpil olayları bitmiyor ama sen yine bu sistemi savunan partilere oy vermeye devam ediyorsun.

 Her gelen iktidar kendi zenginlerini ortaya çıkarırken,  halk daha fazla yoksullaşırken ve yalan söyleyerek, din-iman diyerek, vatan-millet diyerek, dedenin ve babanın oylarını almayı bilen bu partilere  sen yine  oy vermeye devam ediyorsun.

 Zorunlu temel maddelerine her ay zam gelirken, petrol, benzine gün aşırı zam olurken, yıllarca çalışmana rağmen sadece karnını doyurabiliyorsun ama buna rağmen yine dedenin, babanın partisine ve onların devamı olan partilere oy vermeye devam ediyorsun.

Sen,  ömrünün büyük bir bölümünü asgari ücretle çalışarak geçirdin ve bu ücretle emekli oldun. Ama  yine bu partilere oy vermeye devam ediyorsun.

Sen, yine bu ömrünün belki büyük bir bölümünü iş arayarak geçirdin. Üç-beş kuruşa iş bulduğunda şükrettin, ama kızının ve oğlunun iş bulup bulmayacağını hiç düşünmeden bu partilere oy vermeye devam ettin.

Sen, şimdi çocuklarına iş bulmak için onlarla birlikte kapı kapı dolaşıyor, torpil bulmaya çalışmana rağmen hala bu sistemin partilerine oy veriyorsun.

İşsizlik, yoksulluk ve açlık giderek artarken sen yine bu partilere oy vermeye ve oy verilsin diye ahkam kesmeye devam ediyorsun.

Eğitim, sağlık hizmetleri paralı hale getirilirken sen yine bunlara oy vermeye devam ediyorsun.

Ev kirasını, elektrik, su, yakıt, ulaşım gibi giderlerini bile karşılayamaz hale gelmene rağmen sen yine bu partilere oy vermeye devam ediyorsun.

Çocukların, demokrasi, insan hakları, parasız eğitim, parasız sağlık için, iş için, barınma için, barış için haklarını ararken, öldürülmesine, ceza verilmesine hatta gözaltı ve cezaevlerine gönderilmesine rağmen sen hala bu partilere oy vermeye devam ediyorsun.

Senin hakkını arayan, senin adına konuşan, yazan-çizen gazeteciler, aydınlar,  yazarlar, sanatçılar, işten kovulurken, cezalandırılırken, cezaevlerine konulurken sen yine bu  partilere oy vermeye devam ediyorsun.

Sen yıllarca bu partilere oy vermeye devam ederken Nazım Hikmet yıllar öncesinden bugüne kadar bağırıyor, bağırıyor..

“Akrep gibisin kardeşim,/ korkak bir karanlık içindesin akrep gibi./ Serçe gibisin kardeşim,/

serçenin telaşı içindesin./ Midye gibisin kardeşim,/ midye gibi kapalı, rahat./ Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim. /Bir değil,/ beş değil,/ yüz milyonlarlasın maalesef./ Koyun gibisin kardeşim,/ gocuklu celep kaldırınca sopasını/ sürüye katılıverirsin hemen /ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye./ Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,/ hani şu derya içre olup/ deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf./ Ve bu dünyada, bu zulüm/ senin sayende./ Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer/

ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak/ kabahat senin,/ — demeğe de dilim varmıyor ama —/ kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!”

Okumazsın, sorgulamazsın, soru sormazsın, gördüğünü görmemezlikten, duyduğunu duymamazlıktan  gelirsin ama ülkenin ve halkının geleceğini seçimlerde verdiğin oylarla belirlersin canım kardeşim.

Okumamış, cahil, bağnaz, takım tutar gibi parti tutan ve oy verenlerin benim geleceğimi karanlığa sokmasından korktuğum kadar, okumu aydın bağnazlardan çok korkarım, senden korktuğum gibi canım kardeşim…

 

Canım kardeşim, bu kadar bağırmalara, söylemelerine rağmen sen yine bu  partilere oy vermeye devam ediyorsun.

Öyle ki bu sistem, partileri sağ, sol, muhafazakar, sosyal demokrat, cumhuriyetçi, İslamcı, liberalcı diye ayırır oysa hepsi bu sistemin yolunda yürüyen ve sistemi sürdürmeyi isteyen partilerdir. Sol dedikleri;  sosyal demokratlar, demokratik solcular, işçi sınıfının iktidarına inanmayanlardır. Yani sol dedikleri sosyalist-komünist değillerdir. Çünkü onlar bu sisteme karşılardır.

İşçisin, memursun, çiftçisin, esnafsın, emeğinin karşılığı ile ücret alarak çalışansın. Ama sen, yine bu partilere oy vermeye devam ediyorsun.

Ve Nazım Hikmet yıllar öncesinden “Kerem Gibi” şiirinde bağırmaya devam ediyor:

“Hava kurşun gibi ağır, bağır bağır bağırıyorum.../Koşun, kurşun eritmeye çağırıyorum../O, diyor ki bana:/Sen kendi sesinle kül olursun hey!/Kerem gibi yana yana, dert çok, hem dert yok./Yüreklerin kulakları sağır./Hava kurşun gibi ağır, ben diyorum ki ona:/Kül olayım Kerem gibi yana yana/Ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak/Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?/Hava toprak gibi gebe/ Hava kurşun gibi ağır/Bağır bağır bağırıyorum/Koşun./  Kurşun eritmeye çağırıyorum..."

Ben “Kurşun eritmeye” devam ederken, sen; o partilere oy vermeye devam ediyorsun…

Seçimlerde; Milletvekili adayına, Belediye başkan adayına, halkın yararına ne yapacaksın diye sormayı bile aklına gelmiyorsa, Seçilen başbakana, bakana, milletvekiline veya belediye başkanına;  muhalefet parti milletvekillerine başkanlarına bir dahaki seçimde yine sana geldiklerinde ‘niye verdiğin sözlerine yerine getirmediniz, neden benim ve halkımın refahı için insanca yaşaması için çalışmadın” diye hesap sormuyorsun, sadece dedenin, babasının partisine ‘benim partim’ diye, partimin adayı diye oy vermeye,  hala yoksulluğu yaşamaya devam ediyorsan Aziz Nesin her zaman haklı çıkar.

Düşünsene; seçimde bir tek proje bile açıklamayan, ama eskiden hizmet yapmıştı veya ‘olsun benim partimin adayı’  diye oy vermeye devam edersen Aziz Nesin her seçim sonrası haklı çıkar.

Velhasıl, Aziz Nesin’in haklı çıktığı yılları, ayları ve günleri yaşamaya devam ediyoruz.

Tabi diğer tarafta da Nazım Hikmet ‘bağırmaya’ devam ediyor…