"bu ülkeye komünizm getirilecekse onu da biz getiririz, senin ne haddine"

Türk ordusu Türkiye'yi 1980'li yıllara kadar bu zihniyet ve özgüvenle yönetti.


27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül askeri darbelerinin hepsi Türkiye de tek muktedir gücün Türk Silahlı Kuvvetleri olduğunun tesciliydi


Dünyada soğuk savaşın sürdüğü gergin dönemlerde sivil iktidarların üzerinde baskı oluşturan Askeri tahakküm politikacıların siyasetine de yansıyor, stratejik olsun olmasın hükumet kararları ancak Milli Güvenlik Kurulunun onayıyla uygulamaya konuluyordu


"bu kış komünizm gelecek" söylemleri, devlet paranoyası gibi topluma sunulurken, daha iyi yaşam koşullarını arzulayan yahut yabancı eksenli devlet politikalarını sindiremeyip "Bağımsız Türkiye, milli devlet" diyenler komünist yahut ırkçılık suçlamasıyla bertaraf ediliyor ayrıca oluşturulan iklim Türkiye üzerine komplolar kuranların ayağına dolanan Gün Sazak ve Abdi İpekçi gibi düzeni değiştirebilecek donanıma sahip kimseler de solcuların veya sağcıların cinayeti gibi lanse edilerek ortadan kaldırılıyordu.


Anayasayı değiştirmek istiyorlar diyerek partileri yargılayan darbecilerin Anayasayı değiştirerek Türkiye'ye yaptıkları kötülükler yıllar geçtikçe alenileşmiştir.


Türk demokrasisine en büyük darbeyi vuran 12 Eylül döneminde "bir sağdan bir soldan" diyerek 28 kişiyi idam eden eli kanlı darbecilerin kullandıkları "huzur, sükut, istikrar ortamı" gibi anahtar kelimeler içeren söylemlerle icraatlarını alkışlattıkları toplumu cinayetlere ortak etmişlerdir.


12 Eylül darbesinin, demokrasimzin ayağına sıktığı en önemli icraatlardan birisi ise 1961 Anayasası ile kurulan Senatonun kaldırılması olmuş böylece TBMM de çoğunluğu elde eden partinin sivil tahakküm kurmasının önü açılmıştır.

Sağlıklı günler dileğiyle