Hayatın anlamı var mı? İşte bu sorunun cevabı neredeyse imkansız. Hayatı sözde anlamlandıran herkes farklı değerler ve arzularla kendince tanımlar üretir. Bazılarına göre ise hayat anlamsız ve saçma. Her insanın yaşadığı zamana kadar süregelmiş alışkanlıklarının toplamıdır hayat. Kendinden kaçarken sorgulamadığı ve sadece önüne geleni yaşadığı. Belki de yaşamak için sorgulamadan, teselli içeren çeşitli yanılsamalara ihtiyacımız var. Uzun çıkışların inişlerine ya da uzun inişlerin çıkışlarına... Sonunda da yeni anlamlara...
Zaman nedir? Yaşadıklarımızın bir sonu var mı ? Sonsuz bir yaşam olabilir mi ? Bu soruların cevaplarını bulmak da çok zor. İnsanı ezen bir tarafı var, tüm bu soruların...Aslında hayat yanılsamalarıyla bir durum hikayesi...Tıpkı değerli bir cam eşyaya sahip olmak gibi. Bazen ışıldar, bazen de ellerinizin arasından kayıverir, tutamazsınız. Sürekli olumlu, olumsuz bir şeyler yaşanır. Zaman zaman kaygılar, endişeler bazen de mutluluklar, sevinçler yaşamınızı etkiler. Oysa ki hayatınızı kontrol etmek sadece kendi elinizde ve düşüncelerinizdedir.
***
Sultan Mahmut, bir gün tüm vezirlerini toplayıp, ''Bana bir yüzük yaptırın ve üzerine öyle bir şey yazdırın ki, ona her baktığımda, hüzünlüysem neşeleneyim, neşeliysem hüzünleneyim'' diye buyurmuş…
Vezirler toplanmışlar dört bir yana haber salmışlar. Sonunda bir gün bir yüzükle sultanın karşısına çıkmışlar, yüzüğü vermişler.
Sultan Mahmut ''Tamam işte bu'' demiş…
Yüzüğün üzerinde; ''BU DA GEÇER YA HU'' yazıyormuş
***
Hayatın kendisini özetleyen bir ifadedir bu. Ne güzel bir ders, derin bir öğüt, eskimeyen bir uyarı levhasıdır. ''Bu da geçer ya hu!..''
Her gecenin bir sabahı, bütün karanlıkların aydınlığı var. Karşılaştığınız olumlu olumsuz her şey nasıl sona ereceğini kestiremediğiniz yol gibidir. Bazen çaresizliğin dibine vurursunuz. Asla dönmeyecek olanı beklersiniz. Gelen olmaz. Sonra tekrar kaldığı yerden yeni bir kavuşmayla başlar hayat, nefes almakla değil. Hayatın anlamını ya da anlamsızlığını başınıza gelen acı, tatlı olaylarla, yaşadıkça öğrenir ve kendinize göre yeni tanımlarla tekrar tekrar belirlersiniz..
***
Gülüyorsunuz, ağlıyorsunuz. Bazılarınız daha fazla ağlıyor, daha çok gülüyor. Seviyorsunuz, Seviliyorsunuz, acı çekiyorsunuz. Bütün bunlar yaşamın karmaşasında hiç bitmeyecekmiş gibi gelir. Oysa ki şöyle bir baktığınızda hayatınızdan neler neler geçip gitti. Neleri geride bırakmadınız ki, peki böyle zamanlarda kendi payınıza düşen ne oldu ? Acısıyla tatlısıyla yaşamak değil mi? Kaybettiğiniz ya da kazandığınız her şey hangi açıdan baktığınızla ilgilidir. Sevdiğiniz birini kaybettiniz. Hayat sizin için bitti sanıyorsunuz. Hayır bitmiyor. Bir çok insan bunu, ''Hayat devam ediyor,'' şeklinde özetler. Aslında tam da o an hayat yeniden başlar. Hem de sıfırdan başlar. Yıllar geçip de geriye dönüp baktığınızda hayatınızın o acı, tatlı uzun mesafelerini nasıl kat ettiğinizi hayretle fark edersiniz.
***
Gün gelir, bildiğiniz her şeyi gözden geçirmek zorunda kalırsınız. Geriye dönüp şöyle bir bakın. Neydi o zamanlar dibe vurduğunuzu düşündüren şey? Ya da mutluluktan nefesinizi kesen, neydi ? Bir düşünün bakalım. Hemen hemen herkes benzer acılar çekiyor, benzer korkular yaşıyor ve benzer duygularla gülüyor ya da ağlıyor. Zor anlarınızda sanki zaman durur. Coşkulu anlarınız ise göz açıp kapayıncaya kadar geçiverir.
Yaşanılanlar ayrıntıdan ibaret. Asıl önemli olan yaşadıklarının seni nereye taşıdığıdır. Başınıza gelen küçük ya da büyük her acı, her mutluluk izin verin, dönüştürsün sizi, yeniden inşa etsin. Yaşadıklarınız yeni şeyler öğrenmek için fırsat olsun. Anlayarak bakarsanız eğer bütün karşılaştıklarınız oldurur sizi, olgunlaştırır. Çaresiz kalmayanlar, dibine kadar acısıyla, tatlısıyla yaşayamayanlar anlayamaz hayatı. Ağlamayı bilmeyenler ise ne neşenin ne de kahkahanın kıymetini bilebilir. Elveda diyemeyenler için ise anlamsızdır merhabalar. Yaşam deneyimlendikçe zenginleşir. Önemli olan yaşadıklarının seni nereye taşıdığını fark etmektir.
Yaşadıklarınız iyiliklere ve güzelliklere doğru giden yol olsun efendim….
BU DA GEÇER YA HU! …. Neler neler geçmemiş ki ?