Eskişehir’de sanat çevresini düşünün!... Kimler geldi, kimler geçti. İstanbul, Ankara’nın dışında doğup büyüdükleri, bir nedenle gelip yaşadıkları şehirde kültüre, sanata emek verdiler, hizmet ettiler. Bunlardan  Faruk Şükrü Yensel,  1929 yılında ilk  “Eskişehir Kılavuzu”nu yayınlamış.Bununla  Eskişehir’in tarihi ve  çevre araştırmasını yapan ilk kişi olmuş. Gazete çıkarmış, her gün yazılar yazmış. Bunların yanında Eskişehir’in ilk romanını, tiyatro oyununu yazmış, Cumhuriyet dönemimizin ilk şairlerinden biri. Muhittin Aslanbay,  Alaattin Camii, Kurşunlu Camii ve Külliyesi, Seyyit Battal Gazi ve Külliyesi üzerine araştırmacı. Kitaplarını yazmış, sayısız Eskişehir Masalları’nı derledi. Ayrıca, bana göre İstanbul Beyazıt Kütüphanesi’ndeki kitapları tek tek elden geçilmiş birkaç araştırmacımızdan biridir. Bir Hıfzı Tan var. Türk Sinemasına Eskişehir’den senaryolar yazmış. Senaryoları önemli filmler olmuş. Ressam Naci Kalmukoğlu var. Rusya’dan  Eskişehir’e sığınmış ünlü ressam. Sakarya caddesindeki postanenin, merkez Ziraat Bankası’nın duvarlarına resimler yapmış. Her araştırmamda  bunlar karşıma çıkıyor. Daha Halkevleri dönemi var. Ünlü ressam İsmail Altınok ve bir çok ressam, şair, yazar gelip geçmiş.

Halkevi tiyatrosu, senfoni orkestrası, caz topluluğu var. 1940’lı yıllarda Yedigün Şairleri var Eskişehir’den  gönderdikleri her şiirleri İstanbul’da yayınlanıyor. Karikatürcüleri var. Pertev Ertün Beytullah Heper, Yılmaz Büyükerşen, Rüştü Yetilmezer. Bunlarında karikatürleri İstanbul’da da yayınlanıyor. Daha 1950’li, 1960’lı, 1970’li yıllar var. Vehbi Cem Aşkun, Naime Saltan, Yücel Saraçoğlu, Nusret Ural, Muharrem Barut, Fikret Çelikkanat, İsmail Ali Sarar. Yakın zamanda da var. Ben hemen anımsadıklarımı saydım, daha niceleri…

    Peki bugün hangisini anıyoruz? Anmayı boş verin hangisini tanıyoruz?  Gelişmiş ülkeler 300 yıl, 500 yıl önce yaşamış sanatçılarını her yıl etkinlikler düzenleyerek onları yaşatıyor ve toplumun tanıması için çalışmalar yapıyor ve o şehirde yaşayanlar unutmuyor, yaşayanlar kadar onları tanıyor. Bu da geleceğin mayası oluyor. Başta İstanbul olmak üzere, Adana’da, Trabzon’da, Bursa’da kısaca her şehirde o eski sanatçılara vefa borçu olarak bir şeyler yapılıyor. Eskişehir’de sanatçı, edebiyatçı ölümünden sonra unutuluyor.  Bunlarla ilgilenenlere de “eski ile ilgileniyor” denilerek küçümseniyor.

    Ülkeler, şehirler  daha önce yaşamış, aralarından çıkmış evlatlarıyla övünüyor. Onların adına arşivler, hatta müzeler  kuruyorlar ya da müzelerde bölümler oluşturuyorlar.  Peki Eskişehir’de ilk romanları yazmış Faruk Şükrü Yensel’in, Hıftı Tan’ın  Vehbi Cem Aşkun’un romanlarını Eskişehir’de bulabilir misiniz? Herkesin resim öğretmeni, ülkemizin ilk modern resimin ressamlarından hatta Eskişehir’de 40 dan fazla sergisini açmış Naime Saltan’ın eserleri bulunan bir müze, koleksiyon Eskişehir’de var mı? Aynı konu karikatürcülerimizin karikatürleri, şairlerimizin şiirleri için de geçerli.

    İstanbul, İzmir, Bursa’nın başlattığı her şehrimizde  yaygınlaşan “Şehir Müzeleri” kurulmuş, Bu müzelerde o şehirde yaşamış sanatçıların  eserleri sergileniyor, koleksiyonlarda korunuyor. “Şehir Ansiklopedileri” yapılıyor.